Nihan Bora

Kot taşlama, kotumu taşlaMA!

Kot pantolon ya da bir diğer ismiyle blucin giyerken içiniz sızlıyor mu son günlerde? Modaya uysun diye kimi zaman tercih ettiğimiz taşlanmış kotları taşlayan işçiler, çalışma şartları aynen devam ederse bir bir aramızdan ayrılmaya mahkumlar… Kot taşlama işçilerinin durumuna bir bakalım.

Türkiye’nin artık ne şehri ne köyü yaşamak için cazip değil. Fakat hâlâ şehirlerin bir nebze de olsa iş bulma açısından önde olduğunu düşünenler -özellikle 15-25 yaş arası- Anadolu köylerinden arkasına bakmadan İstanbul’a geliyor. Uzun bir süre iş aradıktan sonra, yatılı kalınabildiğinden ve yüksek maaş (1990’lı yıllar) verildiğinden kot taşlama atölyelerini tercih ediyorlar. Avrupa’da bu işlem insan sağlığına zarar verdiği için 90’lı yıllarda yasaklandıktan sonra, makinelerle devam ediliyor. Ama Avrupa’daki yasak Türkiye’ye yarıyor ve kot taşlama bir meslek haline gelerek, merdiven altında devam ediyor. Özellikle o yıllarda yüksek maaşla çalışan işçiler öksürmeye başladıktan sonra işten çıkartılıyorlar.

Bir akciğer hastalığı: Silikozis

Peki kot taşlama nasıl yapılıyor? Kotlara eski görünümü kazandırılması için kumun, kuru hava kompresörleriyle kotların yüzeyine tutularak aşındırılması ile yapılıyor. Küçücük odalarda taşlama işlemleri sırasında solunan kum, işçilerin ciğerlerine yapışıyor. Hiç fark edilmeden yapışan bu kumlar biraz geçtikten sonra bir akciğer hastalığı olan silikozise neden oluyor. İşte o andan sonra ölümü beklemekten başka yapılacak hiçbir şey kalmıyor…

Kot taşlama ile feda edilen canlar

İşverenler işçilerin sağlığını ciddiye alıp 50-100 YTL’lik maskelerden alsalar tüm bunlar yaşanmayacak. Ama onu bile almayıp basit maskelerle çalıştırıyorlar. Dolayısıyla genelde maden ve taş ocaklarında çalışan işçilerde 20-30 sene çalıştıktan sonra görülen silikozis hastalığı kot taşlama işçilerinde çalışmaya başladıktan altı ay sonra ortaya çıkıyor. Amerika’nın 18. yüzyılda keşfettiği blucinin ülkemize girişi ve satılması önceleri yasaklanmış.

Yasak delme zevkimiz, o zamanlar blucini ülkeye sokma çılgınlığıyla devam etmiş. Gün geçmiş devran dönmüş, kotu taklit ederken üretip ihraç etmeye başlamışız. Ve artık kotu ayağımızdan çıkaramaz olduğumuz şu günlerde, kot taşlayan işçiler de normal olmayan şartlarda o kotları taşlayıp bize daha iyi sunmak için canlarını feda eder olmuşlar. Yani Türkiye’de geçen zamanda kot giymek yasallaşırken, kot taşlama işinde yasadışı ölümler meydana gelmeye başladı!

Ülke çapındaki kampanya ile işçilere ulaşmak

Tabii işçilerin çoğu ölümcül bir hastalığa yakalandıklarının farkında değiller. Köylerine döndükten sonra ya da askerde çürük raporu alınca anlıyorlar amansız bir hastalığa yakalandıklarını… Hiçbir şikayeti olmadan giden 40 kişiden 15’inin silikozis hastalığına yakalandığı tespit ediliyor. Konuya yakın ilgi gösteren Çapa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Zeki Kılıçaslan ise ülke çapında bir kampanya başlatıyor ve bu kampanyayla işçilere ulaşarak, onları kurtarmayı hedefliyor. Ardından bu koşulların durması için kişi ve kurumlara dava açmaya hazırlanıyor.

İsveç’ten “Türkiye’den kot almayın” kampanyası

Ülkemiz haricinde İsveç konuya tepkisini gösteriyor, biz oturuyoruz. Geçtiğimiz yıl Avrupa Akciğer Derneği’nde tüm bu anlattıklarım bildiri halinde sunulmuş. Akabinde İsveç’te “Türkiye’den kot almayın” kampanyası başlatılmış. Utanç verici…

Artık harekete geçmenin zamanıdır diye düşünenler, İnsan Sağlığı ve Eğitimi Vakfı’nın yardımlarıyla yürütülen kampanyaya destek verebilirler. Kampanya, sağlık önlemleri almayan sorumluların gereken önlemleri almasını, zarar görenlerin zararlarının tamamen giderilmesini talep ediyor. Kampanyaya destek için kotiscileri.org adresini ve 0212-635 88 90/0533 623 00 94 telefon numaralarını kullanabilirsiniz. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım o işçileri düşünerek, taşlanmış olduğu için kot pantolon satın almamış. Biz de bu gidişat durana kadar almasak ya şu meretleri?

Bu haber 2 Eylül 2008 tarihinde Radikal Genç’te yayımlanmıştır.

Exit mobile version