Aktüel dergisinin 231 numaralı, 25 Kasım-8 Aralık tarihli sayısı için “Sosyal Medyanın Starı Nasıl Olunur?” başlıklı haber için haftalar öncesinden sosyal medya üzerinden araştırma yapmaya başladım. Blogspot, Friendfeed ve Twitter üzerinde bir tarzı olan ve bu tarzı sayesinde çok takip edilen kişilere ulaşmaktı amacım.
Geniş çaplı bir araştırma yaptıktan sonra habere girmesi gereken kişileri şöyle belirledim:
hayatiminerkegi.blogspot.com (Deniz Özturhan)
teakolik.com (Hamza Şamlıoğlu)
passiflora-rapunzel.blogspot.com (PuCCa)
sunipeyk.com (Sunipeyk)
fikiratolyesi.com (Tunç Kılınç)
friendfeed.com/artemisiagentileschi (Ayşenur)
friendfeed.com/wrzl (Özer Dölekoğlu)
friendfeed.com/hermina (Selen Şentürk)
twitter.com/herbkubilenadam
twitter.com/mayonezseverim
twitter.com/oguzserdar (Oğuz Serdar)
twitter.com/siminya
Ve mserdark.com’un sahibi sevgili Serdar Kuzuloğlu ile bir röportaj yaptım. (Bu röportajı ayrıca yayınlayacağım) Belirlediğim isimlerin hepsine sorular gönderdim, tüm içtenlikleriyle oldukça detaylı bir şekilde cevapladılar, buradan tekrar teşekkür edeyim. Fakat yer kısıtlaması nedeniyle haberde Özer Dölekoğlu, Oğuz Serdar ve Hamza Şamlıoğlu’na yer veremedik. Üstelik yer alan kişilerin bana gönderdiği cevaplar da haberde oldukça kısa yer aldı. Bu durum pek tabi içime sinmedi. Gerçekten bir “star” kadar değeri olan bu isimlerin kendilerini en iyi şekilde ifade etmelerini istediğim için böyle bir haberi yapmayı istemiştim. Dergi sayfalarında istediğimiz habere istediğimiz kadar yer ayıramıyoruz, malumunuz. Bu yüzden habere dahil olan isimlerin cevaplarına hiç dokunmadan burada yer vermeye karar verdim. (Bu kararı vereli uzun süre oldu fakat ancak düzenleyip koyabiliyorum)
Yeni bir dünya var önümüzde ve bu dünyada gerçekten söyledikleri ciddiye alınan, binlerce tık ve yorum alan insanları kendi dillerinden tanıtmak istiyorum. Cevapları üzerinde hiç düzeltme yapmadan, tamamen onların samimi diliyle işte Sosyal Medyanın Starları haberinin asıl hali…
hayatiminerkegi.blogspot.com (Deniz Özturhan)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
31 yaşındayım, Marmara Fransızca Kamu Yönetimi mezunuyum. Şık bir dijital ajansta modern kölelik yapıyor, soranlara “metin yazarıyım” diyorum. Hayatım basit; kedimle yaşarım, çok samimi birkaç dostum var. İnsanlar beni deli diye parmakla gösterirler ve bunun nedeni, genelde çılgınca sıkılıyor olmamdır.
Ne zamandır blog yazıyorsun? Nasıl başladın?
Hayatımın Erkeği yayın hayatına 1,5 yıl önce başladı. Ondan 1 yıl kadar öncesi ise “bişey yazsam da çok komik olsa” diye düşünerek geçmişti. Keşke daha önce başlasaymışım.
Blog’undan biraz bahseder misin, ne yazıyorsun?
Temelde mizah yaptığımı düşünüyorum. Mizahı üzerine teşkilatlandırdığım konu ise erkek tipleri ve ilişkiler. Mikro bir örnekten yola çıkıp, Allah ne verdiyse genelliyorum.
Kaç kişi seni takip ediyor?
Blogger kayıtlı okuyucularım 1000’i geçti. Google Analytics ise ayda 7-8 bin kişinin benimle eğlendiğini söylüyor.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Yazdıklarımdan çok uslübumu sevdiğini söylüyor sadık okurlarım. Yani nedeni basit; bana alenen gülüyorlar.
İyi blog yazarı olmak için neler yapmalı, tüyolar verir misin?
İyi bir yazar olmak için çok çalışmak, iyi bir blog yazarı olmak içinse kötü niyetlileri ciddiye almadan, biraz daha çalışmak lazım. Sadece kendisiyle yarışan, kopya çekmeyen ve samimi olan bu oyunda kazanır.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Twitter, Friendfeed, Facebook vs.)
Twitter’da online dizi izlemeyi ve yorumlamayı seviyorum. Facebook’ta ise çok sosyal sayılmam. Adım atmam gereken bir alan kendisi.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun?
Birden artış olmadı, hep gıdım gıdım ama düzenli olarak arttı takipçilerim. Okuyanlar arkadaşlarına okuttular, bankacı kız arkadaşlarım bloga iş yerinden giremedikleri için birbirlerine yazılarımı fwd’ladılar. Bir buzz etkisiyle değil, tavsiye sistemiyle ilerliyor Hayatımın Erkeği.
Takipçilerinin ilgisini diri tutmak için özel bir çaba harcıyor musun? Yoksa hep içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
Yazarken takipçilerimi değil annemi düşünüyorum. “Bunu okusa büyük rezillik olur”, dediğim yerde bazen otosansür uyguluyorum. Temelde “iyi yazmak dışında derdim olmamalı” noktasından yola çıkıyorum.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Takip ettiklerim var ama yıllardır internetten kimseyle tanışmadım. Bu aralar gece dışarı çıktığımda “seni seviyoruz” diye gelenler oluyor. Sarılıyorum direkt.
Seni sevenlerle ilgili değişik anıların var mı paylaşabileceğin?
Bir anım yok ama bir maruzatım var; “Yazdıklarına tapıyorum, evlen benimle” diye gelen hiç erkek okuyucum olmayacak mı? Kız kıza nereye kadar?
Blog ile mi ünlendin?
Ben ünlü müyüm? Yihuu.
Çok okunan bir blogger olmak nasıl bir duygu?
Bazı utançlarım paylaştıkça azalıyor. Çok okunan bir yazar olabileceğime dair inancımsa artıyor.
Bundan sonraki planların neler?
7 senedir üzerinde çalıştığım romanımı yine online olarak tefrika etmek üzereyim. Bu plan, sitenin kodunu yazan nerd arkadaşın eline bakıyor şu anda. Roman, biraz rahatsız edici bir yeraltı hikayesi, insanların nihayet beni yazar olarak değerlendirmelerine yol açacağını umuyoruz. Bir diğer planım ise, tarzını sevdiğim bir gazete ve dergiye de düzenli olarak yazmak. Eyüp Can’a “Aradığın sokak yazarı benim. Sana 2 milyon dolar kazandırcam” diye mail atmayı planlıyorum.
teakolik.com (Hamza Şamlıoğlu)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
İnternette TEAkolik lakabını kullanıyorum. Çayla aram iyidir. Güzel bir takma isim düşünürken bu aklıma gelmişti. 10 yıldan fazla bir süredir bu takma ismi kullanıyorum. 30 yaşındayım ve bir prensesle evliyim. Bir de küçük kızım var. Elektrik üzerine okudum 4-5 yıl da elektrik üzerine çalıştıktan sonra kendimi bilgi-işlem sektörüne adadım. En büyük merakım elektronik cihazlar hala da öyledir ama bilgisayar merakım daha baskın çıktı. Bilgi-işlem sorumlusu olarak birkaç firmada görev yaptıktan sonra Zarakol İletişim Hizmetleri’nde Sosyal Medya Analiz ve Raporlama görevini üstlendim. Donanım üzerine kendimi geliştirdim. Özelliklede Network ve güvenlik konuları şu anki ilgi odağım oldu diyebilirim.
Ne zamandır blog yazıyorsun, nasıl başladın?
İlk olarak 2005 yılında blog yazmaya başladım. Tabi o zamanlar bu kadar çok blogger yoktu. Daha doğrusu blogger kelimesi pek bilinmiyordu. Bilgisayar konularındaki tecrübelerimi yazmakla başladığım blogum 2006 yılından itibaren sürekli yazdığım bir günce haline geldi. 2005-2006 arasında acemiliğimi attığımı söyleyebilirim.
Dün gibi hatırlıyorum. İşim gereği internette sürekli araştırma yaparım. Özelliklede karşımıza çıkan sorunlarla ilgili internetten birçok kaynak okumam gerekiyordu. Maalesef ki o zamanlar Türkçe kaynak sıkıntısı vardı. İstediğimiz her şeyi bulsak bile yinede Türkçe içerik bulmak imkansızdı. Bu duruma sürekli isyan edeceğime “Neden bir Türkçe kaynakta ben olmayayım?” Sorusunu aklıma getirmişti. Blog yazmaya bu şekilde karar verdim. O gün bu gündür de sürekli olarak yazıyorum.
Blog’undan biraz bahseder misin, ne yazıyorsun?
En iyi bildiğim şeyi. Blogumda teknoloji ve donanım konularında ağırlıklı olarak yazmaktayım. Aslında en iyi bildiğim şeyi yazıyorum. İnsan bir şeyler hakkında karalayacaksa yada yorum yapacaksa bence en iyi bildiği şeyden bahsetmeli. Bunun yanı sıra aklıma takılan sorular, teknolojik gelişmeler gibi birçok konudan hatta güncel hayatta ilgimi çeken (251 çift katlı otobüs maceralarım gibi) birçok konudan bahsetmekteyim.
Kaç takipçin var, günde kaç kez tıklanıyorsun?
130-150bin civarında aylık ziyaretçim var. Bunun yanında 1400’den fazla RSS abonesine sahibim. Ziyaretçilerimin büyük bir kısmı “Google” üzerinden gelmekte. Yazdığım yazılar arasında ilgi çeken ve sürekli takip edilenleri de var. 9000 civarında da aylık direk “teakolik.com” yazıp sayfama bakan ziyaretçiye sahibim.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Bunun tek bir sırrı var. Özgün olmak ve sürekli yazmak. Google optimizasyonu, dizinlere kayıt olmak, sosyal ağ kullanmak gibi birçok şey ziyaretçi sayınızı artırabilirsiniz. Fakat hiçbir yöntem kalıcı olmayacaktır. Kalıcı olup insanların sizi sürekli takip etmesini istiyorsanız… “Kendiniz olun, özgün olun ve sürekli olursanız çok daha büyük kitlelere sahip olabilirsiniz.”
Okuyucularınız sizin yazım tarzınızdan tutunda yorumlama şeklinize kadar birçok konuda ilgi odağı olup takip etmeye başlarlar. Yapılan yorumlarda da bunu görebilirsiniz. Şimdiye kadar 1500’den fazla yazı yazdım ve bu yazılara 23bin’den fazla okuyucu yorumu aldım. Yorumlar her zaman beni motive etti ve her zaman yepyeni ziyaretçilere sahip olmamı sağladı.
İyi blog yazarı olmak için neler yapmalı, tüyolar verir misin?
İyi bir blog yazarı yukarıda da söylediğim gibi özgün olmak, bir gazetedeki köşe yazarı gibi kendine özel yorum yapmak ve sürekli yazmaktan geçiyor. Mikro bloggerların şuan ki yükselişine baktığımda blog yazarlarının artık yazmayı bıraktığını görüyorum. Sürekli yazarsanız odak noktası olursunuz insanlar sizi takip eder. Eğer bir ziyaretçi 2. Kez sitenizi ziyaret ettiğinde yada 3. Sefer yeni bir yazı görmüyorsa sizi takip etmesi için bir sebep kalmıyor demektir.
Özgün olmak ise diğer bir özellik. Özgün olabildiğiniz sürece takip edilirsiniz. Hepimiz internetteyiz sürekli aynı haberi okur musunuz? Elbetteki hayır. Bir kaynaktan okur ve bırakırsınız. Fakat özgün bir yorumla aynı haberi yazıyorsanız okunur, takip edilirsiniz.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Blog, Friendfeed, Facebook vs.)
Birçok blogger arkadaşı takip ediyorum. Özelliklede görevim gereği günde 100lerce sayfa okurum. Bunun yanı sıra Friendfeed, Twitter gibi platformları sıklıkla takip etmekteyim. Facebook pek tarzım değil ama sosyal ağlar arasında aktif olmak her zaman artı bir durumdur.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun? (Herhangi bir yazınla olabilir) Yoksa aşama aşama mı arttı?
Takipçi sayım kademe kademe arttı. En belirgin artış ise Sosyal Ağları kullanmamla ortaya çıktı. Hiçbir yere reklam veya banner vermedim. Yazılarım forumlarda ve sosyal ağlarda paylaşıldıkça ziyaretçi potansiyelim artmaya başladı.
Takipçilerinin ilgisini diri tutmak için özel bir çaba harcıyor musun? Yoksa hep içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
Özel bir beceri yada özel bir sistem gerekmiyor. Sadece gayret etmek ve yazmak yazarken de araştırmak en büyük çabadır. Sanırım birçok kişi bunun çok özel gayretlerle yapıldığını sanıyor. Aslında en büyük gayret en büyük çaba kendini geliştirmek ve insanlara bunu gösterebilmektir.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Sürekli takipçilerimle genelde e-mail yada online servislerle görüşmekteyim. Soru soranlardan tutunda problemlerine çözüm arayanlara kadar birçok kişi ile görüşmekteyim. Etkinliklere katılıp her geçen gün farklı bir takipçimle tanışıyorum. Bunların dışında blogumda yazdığım yazılara yorum yapan arkadaşları da cevapsız bırakmadan iletişim kurmaktayım. Bir blogger takipçileri ile iç içe olmalı. Onları anlamalı ve onların dilinden konuşabilmeli aradaki iletişim ne kadar sıcak olursa blog yazmaktan o kadar keyif alırsınız.
Blog yazarak mı ünlendin?
Adımı blog yazarak duyurdum. Evet, blog yazmadan önce TEAkolik kimdir? Yada Hamza Şamlıoğlu’nu pek fazla tanıyan yoktu. Şimdilerde bir etkinlikte yada sokakta yürürken karşıma gelip “Af edersiniz TEAkolik siz misiniz?” gibi soran kişilerle karşılaşmaktayım.
Çok okunan bir blogger olmak nasıl bir duygu?
Popüler olmak gibi bir kaygım yada hedefim hiç olmadı. Hiçbir zamanda olmayacak. Fakat bambaşka bir duygu olduğunu söylemek isterim. Anlatması, kelimelere dökmesi gerçekten zor. Fakat bir gazetedeki köşe yazarına kendi bakış açımı şimdilerde takipçilerimin bana bakışlarında, gözlerinde, hatta konuşmalarında görmekteyim…
Bundan sonraki planların neler?
Bundan sonraki hedefim “TEAkolik” kelimesini bir marka haline getirebilmek. Bunun yanı sıra teakolik.info alanadımı aktif edip bir ticket sistemi kurmayı planlıyorum. Bu sayede insanların bilgisayar, donanım, network, güvenlik gibi sorunlarına daha düzenli bir şekilde cevap verebileceğimi düşünmekteyim. TEAkolik.com adresimi ise var olduğum sürece aktif kalmasını sağlamak…
passiflora-rapunzel.blogspot.com (PuCCa)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
26 yaşındayım, Radyo Televizyon Sinema ve Gazetecilik okudum. Milliyet Cadde’de, Milliyet Sanat ve Elele’de yazıyorum.
Ne zamandır blog yazıyorsun? Nasıl başladın?
2006 yılından beri yazıyorum. Blog nedir bilmiyordum bile, 4 senedir birlikte olduğum nişanlım beni terk edince, üstüne bir de birini bulunca çok sinirlenmiştim. Ondan intikam almak için site açayım, ayıp ayıp fotolarını koyayım adını soyadını ekleyeyim diye düşünmüş. O sırada blogspot’a denk geldim. İnternet sitesi açtım diye meğersem blog açmışım.
Blog’undan biraz bahseder misin, ne yazıyorsun?
Bildiğin günlük. Ne var ne yoksa ne yaşadıysam yazıyorum…
Kaç kişi seni takip ediyor?
5250 izleyici var. Günlük ziyaretçi sayım ise onbinleri buluyor.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Çok sıradan şeyleri yazıyorum, allamadan pullamadan sadece biraz daha komik bir şekilde. Çocukluğumdan beri günlük tutuyordum, gelecekte geçmişimi okuduğum zaman gülümsemek istiyorum. O yüzden başıma gelen en kötü şeyleri bile anlatırken komik şeyler çıkartmaya çalışıyorum. Bir de beğenilmek için kasmıyorum, ne kadar kasarsan o kadar itici duruyor.
İyi blog yazarı olmak için neler yapmalı, tüyolar verir misin?
Açıkçası etrafta dolanan “Blog yazmanın on altın kuralı” adlı şeylerin hiçbirine uymuyor benim tarzım. Maddeler arasında yer alan, yorumlara cevap verin, diğer bloglara sürekli yorum yazın, küfür etmeyin, cinsellikten bahsetmeyin, kendi hayatınızı anlatmayın, güncel olaylardan bahsedin demişler. Ama maalesef ben tam tersi şeyleri yapıyorum. İyi bir blog yazarı mıyım bilmiyorum ama iyi bir günlük tutan kişiyim diyebilirim. O yüzden burada vereceğim cevap çok tatmin edici olmaz.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Twitter, Friendfeed, Facebook vs.)
Ne var ne yoksa kullanıyorum.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun?
Kitap çıktıktan sonra ki hafta.
Takipçilerinin ilgisini diri tutmak için özel bir çaba harcıyor musun? Yoksa hep içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
Hep içimden geleni yazıyorum, sarhoşken bile girip saçmaladığım çok oluyor çünkü. Takipçi ilgisi çekmeye çalışılınca daha itici oluyor.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Takipçilere hayran gibi davranılma olayını pek hoş bulmuyorum. Ama hepsiyle de kanka olup görüşme olayına da girilirse baş edilmez gibi geliyor. Özellikle de mahlas yazıyorsanız.
Seni sevenlerle ilgili değişik anıların var mı paylaşabileceğin?
FriendFeed’den biri bana bir koli hediye yollamıştı. Gerçekten bir koli içerisinden külottan kolyeye kadar her şey vardı. Öyle ki o kolye en çok sevdiğim kolyem şu an. Bir de benim dövmemin aynısını yaptıran 3 arkadaş vardı görünce çok hoşuma gitmişti 🙂
Blog ile mi ünlendin Twitter sayesinde mi?
Blogla.
Çok okunan bir blogger olmak nasıl bir duygu?
Seven kadar nefret eden de var. Anlamadığım bir şey var hatta bu konuda; adam benden nefret ettiğini salağın biri olduğumu yazmak için Cukka diye twitter hesabı, blog ve tumblr hesabı alıp her gün güncelliyor. Yani zamanının çoğunu benim için harcıyor resmen. Bazıları var ki bütün gün sadece bana küfürler yazıyor. Sevse bir de demek ki neler yapacak, nefreti böyleyse.
Kitabın çıktı, köşe yazıları yazıyorsun, çok popüler oldun. Bunun dezavantajları ne
oldu sana? Anlatır mısın biraz..
İlk başlarda kendi halimde biriyken bir anda ne yaparsam her şey bunlara bağlanmaya başladı. İnsanlar deli gibi para kazandığımı düşünüyor. Ama birinin ilk kitaptan para kazanılmadığını söylemesi gerek sanırım. Gelen yorumların çoğu “Vayy parayı buldun” Yahu parayı bulsam evin kirasını babamdan mı alırım…
Bundan sonraki planların neler?
Ne zaman plan yapsam gerçekleşmiyor. O yüzden planlamıyorum hiçbir şeyi, hayat neyi gösterirse o gelsin diyorum…
sunipeyk.com (Sunipeyk)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
45 yaşındayım. Tarım ekonomisti ve zirat mühendisiyim. Ancak bu mesleğimi yapmadım. Çalışma hayatım finans ve borsa üzerine oldu. Uzun yıllar borsa broker’ı olarak çalıştım. Finans kariyerimde, son 10 yılımda, alternatif kanallar, call-center, internet, reklam ve pr, pazarlama yöneticiliği yaptım.
Ne zamandır blog yazıyorsun? Nasıl başladın?
2000 li yıllardan beri internet ile ilgileniyorum. Blog yapılarının olmadığı zamanlardan beri çeşitli siteler yaptım. Sunipeyk.com olarakda 2003 yılından beri yayındayım.
Blog’undan biraz bahseder misin, ne yazıyorsun?
Sunipeyk.com, harika siteler sitesi alt başlığı ile yayında. Yıllar içerisinde, site tanıtımları, ki ağırlıklı olarak Türkçe siteler, blog, wordpress, webstandartları, geçerli, temiz kodlar, sosyal ağlar, network siteleri, yeni sosyal medya siteleri ve genel konularda 900’ün üzerinde yazı bulunmakta sunipeyk.com da.
Kaç kişi seni takip ediyor?
Sunipeyk.com’un 10.000 nin üzerinde kayıtlı üyesi var. Ancak pek aktif değiller. Yeni üye alımı da yapmıyorum zaten. 5100 üzerinde RSS takipçisi var. Ve bunlarla kesşen, twitter, facebook, friendfeed takipçileri var.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Bilmiyorum. Siz bir takipçimseniz yanıtı siz verin.
İyi blog yazarı olmak için neler yapmalı, tüyolar verir misin?
İstikrarlı olarak içerik üretmek lazım. İyi ya da kötü yazabilirsiniz. Buna takipçileriniz karar verir. Bir blog sahibinin, tasarım, kod, seo, vb. Bir çok şeyi bilmesi, bir çok disiplinden yararlanması gerekecektir. Sitenizi/ blogunuzu kendiniz yapın. Farkı göreceksiniz.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Twitter, Friendfeed, Facebook vs.)
Hepsini, evet hepsini. Hatta bilmediklerinizi bile 🙂
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun?
Birden hiç artmadı. Belirli bir düzende değil ama sürekli arttı.
Takipçilerinin ilgisini diri tutmak için özel bir çaba harcıyor musun? Yoksa hep içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
Çok “popüler” yazılarım yok aslında. %99 içimden geldiği gibi yazıyorum. Takipçilerin ilgisinin ne olduğunu her zaman bildiğime çok emin değilim.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Evet.
Seni sevenlerle ilgili değişik anıların var mı paylaşabileceğin?
Mmm bilmiyorum.
Blog ile mi ünlendin Twitter sayesinde mi?
Twitter, facebook olmadan öncede birbirini takip eden bir blogger kitlesi zaten vardı. Bu bir “ün” değil aslında. Ünlü değilim.
Çok okunan bir blogger olmak nasıl bir duygu?
Benim blogumda, her yazının kaç kere okunduğunu gösteren bir sayaç var. Çok okunmak derken bir çok blog yazısından fazla okunan yazılarım olmuştur. Ancak daha fazla okunması gerekiyor. Ancak benim yazılarım o kadar geneli kapsayacak yazılar olmuyor.
Bundan sonraki planların neler?
Mümkün olduğu kadar sunipeyk.com altında yazamaya devam ederim. Teknoloji çok hızlı ilerliyor. Bilgi akışı yetişilmeyecek hızlandı. Buna ne kadar yetişebileceğiz, bileceğim bilmiyorum.
fikiratolyesi.com (Tunç Kılınç)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
Uzun yıllar maaşlı memurluk yaptım. Üniversite bittikten sonra P&G’de çalıştım. Mekanik ve robot hayata 1 yıl dayanabildim. Ancak orada pek fazla kişiliğinizi gösteremiyorsunuz. 20-25 yıl çalışmanız lazım ki üst pozisyonlara gelin. Öyle bir isteğim olmadı benim. Pazarlama departmanındaydım. Oradan sonra tam tersine kaçtım. Reklam ajansına geçtim. Çok yeni kurulan bir ajanstı. Alice BBDO oldu. Müşteri direktörlüğü, yeni müşteri almaktan sorumlu olan havalı lakaplarımız oldu. Bu sefer reklam ajansı da yetmemeye başladı. Çok fazla boş vaktim oluyordu orada da. Benim müşterilerimden bir tanesi Nissan’dı, o da beni sevdi “Gel seni pazarlama direktörü yapalım” dedi. Güzel dedim. Güzel paralar da veriyorlar. 2 yıl kadar da satış pazarlama müdürlüğünü yaptım. Oradan sonra Halis Komili’nin yanına geçtim. Halis Bey’in yanında zeytinyağı yoktu o zaman. Su ve sabun işleri vardı. Beni onların pazarlama direktörü yaptı. 1 yıl kadar sonra Nickhelson International benimle görüştü. “Tunç gel sen bizde headhunter ol. Sen gel, çok da güzel para da vereceğiz sana, memnun olmazsan gidersin” dedi. Ben “Gelirim kendime iş bulurum, giderim” dedim, “Tamam yeter ki gel” dedi. 6-8 ay kadar Nickhelson’da çalıştım. Genel müdür adaylarından tut, mülakat yapıyorsun. Sonuçta ben kimim ki. Oradan sonra da Turkcell’den bir teklif gelmişti. 6 yıl kadar da Turkcell’de aynı pozisyonda, müdürlük pozisyonunda çalıştım. Müşteri hizmetlerinin başındaydım, daha sonra satış ve geliştirmenin başına geçtim. Bireysel segmentin başındaydım. Shubuo inovasyon genel müdür yardımcısı oldum. Tamam artık dedim, 16 yıl oluyor bunların hepsi. Artık başkalarının gözünde adam olmayı bırakayım, kendi gözümde adam olayım dedim. Sonra ayrıldıktan sonra ne yaparım, ben en iyi konuşurum. Birilerine belki akıl fikir veririm den yola çıkarak, koçluk yapmaya başladım. İş ve yaşam koçluğu yapmaya başladım. Başlarda eğitim de veriyordum. Sonra çok sıkıldım. Konuşmacılık yapıyorum. Bayi toplantılarında filan. İş koçluğu şirketlere veya şirketlerdeki üst düzey yöneticilere. Son 5 yıldır devam ediyor. Fikir atölyesinde de Aralık 2005 yılında açtım. Kurumsal hayatı bıraktıktan 6 ay sonra açtım. Burası tamamen şuradan doğdu: çok yakın arkadaş çevremde olan fikirlerde, “Tunç senin bu fikirlerinden başka insanlar da istifade etsin. Paylaşmalısın bunları. Bu etkileşim seni çok heyecanlandıracak” dediler. Hakikaten ondan sonra da bir deneyeyim dedim. Fikir atölyesi diye bir blog açtım. Amacı bir tane hayatımız var, bunun keyfini çıkartın, başka insanların hayatını yaşamayın, hafif provakasyon yapan, insanları düşünmeye sevk eden, bir takım öğütlerle değil de, karşılıklı konuşuyormuş gibi yazmaya gayet ediyorum.
Kaç kişi seni takip ediyor?
Gerçekten önemsemiyorum. Ne kadar çok insana dokunabildiğimi görmek için Facebook’taki sayfaya bakıyorum. Ben kaç kişiye gerçekten dokunabildim benim için en önemlisi bu. “Benim hayatımı değiştirdin sen” diyenler var.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Ticari bir beklenti olmadığı zaman samimiyet dozu çok artıyor. İnsanlar aptal değiller. Sen birilerini çektiğin zaman amacın para kazanmaksa belli oluyor.
İyi blog yazarı olmak için neler yapmalı, tüyolar verir misin?
Kime hitap ediyorsa tıp sektörüne hitap eden bir blog’u varsa, o zaman yüz yüze bir doktorla nasıl konuşursa öyle bir blog yazmalı. Bir adam moda yazıyorsa, hedef kitle diyelim tasarımcılardır, o zaman onlarla bir tasarımcıyla yüz yüze bu blog yazarı ne konuşurdu, ona neler sorardı veya ona neler anlatırdı? Gerçek hayatında hayal etmeli. Böyle yaparsa blog’unu da bu şekilde yazarsa çok zorlamaya, kasmaya gerek kalmıyor. Neyse tarzı, laubali bir tarzı varsa, yüz yüzeyken de tasarımcıyla laubali konuşuyorsa öyle yazmalı. Blog’unu yazarken de yüz yüze olduğun gibi olmalısın.
Takipçilerinin ilgisini diri tutmak için özel bir çaba harcıyor musun? Yoksa hep içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
Hep içimden geldiği gibi yazıyorum. Eskiden haftada 2 kere yazarken, şimdi 10 günde bir yazarsam iyi oldu diyorum. Bunun nedeni ben yazı yazarken çok eğleniyorum, çok büyük keyif alıyorum, çünkü çok uğraşıyorum. Bir yazıyı yazmam 5-6 günümü alıyor. Onu araştırıyorum, üzerine gidiyorum yatıyorum, ertesi gün üzerine yazı ekliyorum. Hayatımın bir parçası haline geliyor. Bir yazı yazmak benim için bir şölen. Yazılara baktığın zaman bir emek olduğu ortada. 20 gün yazmadığım oluyor. 10 gün boyunca yeni bir şey eklenmemiş görürse, hayal kırıklığı olur tabi. Birinci önceliğim keyif alarak yazmak, bunun sıklığını doğal sürecine bırakıyorum.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
O kadar büyük sayıda ki, rakı-balık yaptım 2 yıl önce. Okurları çağırdım, “Arkadaşlar gelin, birbirimizi tanımıyoruz. Gelin bir dokunalım birbirimize” dedim. Bir meyhaneye 80 kişi geldi. Çok hoş müthiş bir akşamdı. Ondan sonra da bir daha yaptık. Bu sefer Tamirhane’de yaptık. 150 kişi geldi. Bu sene gözüm korktu, o kadar büyük talep var ki. 250 civarında adam gelmesini tahmin ediyorum. Rakı balığa dönmek istiyorum, o sohbetler çok güzel. Birbirini tanımayan insanlar, birbirleriyle arkadaş olarak çıktılar. Bundan daha büyük ne isteyebilirim hayattan? Oraya gelen her biriyle, devam eden arkadaşlıklarım var. İnternetten herkesin korktuğu gibi korkmam. Benle tanışmak isteyen adamlarla tanışıyorum zaten. “Bu yazıları okudun yetmediyse, o zaman bana bir kahve ısmarlıyorsun” diyorum.
friendfeed.com/artemisiagentileschi (Ayşe Nur)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
26 yaşındayım. 2 sene Fen Edebiyat Fak. Matematik Bölümü, 2 ay Veterinerlik Fak., 6 sene de Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği okudum. 6 sene çünkü okulu bırakıp yeniden döndüm. Sanırım en nihayetinde bu sene Eğitim Fakültesi mezunu oluyorum. Öğretmenlik yapmakla ilgili tereddütlerim var lakin problem mesleki anlamda yetersiz olmam değil, aksine kendimi donanımlı bulsam da Türkiye’deki eğitim sistemiyle ilgili bazı problemlerimin olması. Özel sektörde bugüne dek promosyon/reklam, organizasyon işleri ve halkla ilişkiler departmanında asistanlık yaptım. Öğrenciliğim boyunca da Resim Öğretmenliği Bölümü’nde nü modellik ve amatör/prorfesyonel fotoğrafçılarla yine nü modellik yaptım, yapmaktayım. Yıldız Teknik Ünv. Kısa Film Festivali’nde deneysel dalda ödül alan “62” adlı film’de oyuncu olarak yer aldım. Blogumu sık güncellemeye ve bir roman yazmaya çalışıyorum Son dönem okul sebebiyle aksatsam da çeşitli dergi/fanzinlerde (konuk yazar olarak) ve bir müzik sitesinde (devamlı olarak) albüm kritikleri, röportajlar ve müzik kültürüyle ilgili yazılar yayınlıyorum.
Ne zamandır Friendfeed’desin? Nasıl başladın?
Pasif Agresif isimli yazarı olduğum müzik sitesi sebebiyle 2008 Mart’ında kayıt olmuştum ve blogumu o dönem sık güncellemememe rağmen profilime kaydetmiştim. 2010 Mart’ında da yine blogger’dan tanıştığım Sonradan Gurme’nin tavsiyesiyle aktif şekilde yazmaya başladım.
Friendfeed’de neler paylaşıyorsun?
Daha ziyade işim gereği meraklı olduğum erotik fotoğraflar ve fotoğrafçılarla ilgili paylaşımlar yapıyorum. Bununla birlikte güncel haberler (siyaset, müzik, sinema, edebiyat, tiyatroyla ilgili) ve Friendfeed’in kendi gündemiyle ilgili şeyleri paylaşıyorum.
Kaç kişi seni takip ediyor?
Diğer kullanıcılardan farklı olarak ben abone listemi düzenli takip etmiyorum. Soruya doğru yanıt vermek için dönüp baktım ve şu anda 1200 kişi görünüyor. Bu dönem dönem birden azalıp birden artıyordur diye tahmin ediyorum.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Genellikle FriendFeed’de olan biten şeylerle ilgili yorumlarım ve özellikle fotoğraf paylaşımlarım için diye düşünüyorum. İnsanların ilgisini çekebilecek şeyleri (bu kimi zaman seksle ilgili bloguma eklediğim yazılar için gelen okur mailleri, kimi zaman insanların iq seviyesi ortalamasının nasıl düşük olduğunun ispatı niteliğinde, kimi zaman da uygunsuz olduğunu düşündüğüm bazı taciz durumlarını ifşalarım oluyor) bulduğum ve bunu doğru bildiğim şeyi saptırmadan, dürüstçe dile getirdiğim için olmalı.
Friendfeed özelinden bahsedersek, çok takip edilmek için neler yapmalı sence?
Çok takip edilmek aslında cazip bir durum değil. Özellikle benim gibi dik kafalı ve ağzı bozuk bir insansanız, sizin üzerinizden prim yapıp dikkat çekmeye çalışan insanların da çok olması demek bu. Bunun yanında gerçekten zeki, bilgili, kültürlü, özel pek çok insanla da tanışıyor ve fikir alış verişinde bulunuyorsunuz elbette. Benim tavsiyem, benim de yapmaya çalıştığım gibi çok abone için değil gerçekten özel olan aboneler için, dürüstçe yazmaları ve medya gündemini takip edip, fikirlerini kendilerini iyi ifade ederek, başka insanların yaşam alanlarını kısıtlamaya çalışmak yerine gerçek anlamda özgürlüğü esas alan konuda başlıklar (feedler) açmalarıdır.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Twitter, Friendfeed, Facebook vs.)
Eskiden IRC ve sonrasında forumlardı. Şimdilerde de en sık Friendfeed olsa da, Facebook ve Twitter’ı da kullanıyorum. Elbet Blogger ve WordPress sayfaları da eklenmeli buna.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun?
Benim takipçi sayım daha önce söylediğim gibi birden azalıp birden artıyor olmalı. Herhangi bir ifşa ya da tartışma anlarında daha önce hiç görmediğim insanlar gelip feed’lerime yazıyor. Muhtemelen bir tartışma feed’indedir.
Takipçilerinin ilgisini diri tutmak için özel bir çaba harcıyor musun? Yoksa hep içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
İçimden geldiği gibi, olduğum gibi yazıyorum.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
“Takipçiler” ya da blog için söylersem “okurlar” diye insanlara hitap etmek benim pek hoşum gitmiyor açıkçası. Ben ünlü olmaya çalışan biri değilim. Kaldı ki FriendFeed dışında sinema, fotoğraf ve müzik alanında da kendi çapımda, küçük puntolarla yazılsa da bir adım vardı. Beni takip eden, feed’lerime yorum yazan insanlardan gerçek hayatta tanıyor olduklarım vardı, FriendFeed sayesinde tanışıp da görüştüklerim de oldu. Daha ziyade ortak paydalar bulabildiğim, birlikte iyi vakit geçirdiğim ya da geçireceğimi düşündüğüm insanlar onlar. Genele bakarsak çok sevilen bir insan da değilim. Beni sever görünen çoğu isim de genellikle benimle karşı saflarda bulunmamak için öyle diye düşünüyorum.
Friendfeed sayesinde popüler olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bir üstte yanıtladım aslında bunu. Müzik kulübüyle ya da tek başıma yaptığım müzik organizasyonları, yaptığım şehir dışı turlar, yazdığım yazı/röportajlar ve oynadığım kısa filmle küçük de olsa bir kitle tarafından biliniyordum. Belki doğrudan insanlarla fikir alışverişinde bulunabildiğim için FriendFeed bunu alevlendirmiş olabilir. Blog açısından çok iyi oldu FriendFeed, yeni bir yazı eklediğimde o gün içinde binlerce insan okuyabiliyor.
Çok takip edilen biri olmak nasıl bir duygu?
Çok fazla gereksiz insanla da muhatap olunduğu için sinir bozucu, gerçekten özel insanlarla da tanışabilmek açısından da çok keyifli. Bir diğer yandan da tartışmalar söz konusuyken gerçek anlamda heyecanlı. Çünkü insanların bir nick name’le ya da gerçek isimle de olsa düşüncelerini yazıp arkasında durması, sizi onaylamaları ya da karşıt fikirler sunmaları, insan ilişkileriyle ve insan psikolojisiyle ilgilenen biriyseniz, hele de yazmaya çalışan biriyseniz sizi besliyor. Çoğu zaman, özellikle FriendFeed, benim deney yaptığım, insanları çözümlediğim bir yer.
Bundan sonraki planların neler?
Bloguma yazmaya, romanım için çabalamaya ve insanları çözümlemeye devam etmek öncelikle. Bunun dışında okulumu bitirip hayatımı biraz daha düzene sokmayı düşünüyorum. Sosyal Medya’yla ilgili bazı iş teklifleri de geliyor. Bunlardan özellikle bir tanesi benim var olduğum insan olarak yazmaya devam etmemi, herhangi bir reklam yapmamamı ön koşul olarak sunuyor. İş teklifinin geldiği şehre yakın bir zamanda gidip şirkettekilerle yüz yüze görüşmeyi düşünüyorum. Uzlaşırsak işi kabul edeceğim. Ve evet en önemlisi olduğumdan farklı biri gibi görünmeyip, muhalif tavrımı devam ettireceğim. Metin Altıok’un da dediği gibi “Aydın olmaya giden yol muhalif olmaktan geçer. Muhaliflik ise tavır koyarak yapılır.”
friendfeed.com/wrzl (Özer Dölekoğlu)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
36 yaşında, evli ve çocuklu, Adana’da yaşayan, Elektrik-Elektronik Müh. okumuş 15 senelik internet bağımlısıyım. Yarı işim internet diğeri müzisyenlik. Adana’da Pandora isimli pop/rock grubunda gitar çalarım. 90’lı yılların sonuna kadar şirketlere websiteleri yaptım. Sonrasında 2002’den itibaren Limk.com ile birlikte kendi site fikirlerimi hayata geçirdim.
Ne zamandır Friendfeed’desin? Nasıl başladın?
2008 yılında FriendFeed kurulduktan bir kaç ay sonra üye olmuştum. İlk başlarda kalabalık olmadığı için sadece takipçiydim. Sonraları katılım arttıkça harika bir ortam oluştu. Özellikle ilk keşfedenlerin altyapısı sağlam profesyoneller olması dikkat çekiciydi. Web, bilişim, reklam gibi dalların uzmanları olması bunda etken oldu.
Friendfeed’de neler paylaşıyorsun?
FriendFeed’de bana ilginç gelen link, video ve görsel içeriği paylaşıyorum. Kendi sitelerimi kurarken de amacım hep “Böyle de harika bir şey var!” dediğim şeyler kendime saklamayıp herkese göstermekti. Sosyal medya da bu paylaşımın bir kolu oldu. Ayrıca FriendFeed’i Facebook, Twitter gibi diğer sosyal medya araçlarını da beslemek için kullanıyorum.
Kaç kişi seni takip ediyor?
FriendFeed’de 5500, Twitter’da 2300 kişi kadar takip eden var.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Sosyal medyanın önemli bir kısmı kuru laf kalabalığı ve karşılıklı iletişim/atışma üzerine kurulu. Benim yaptığım içerik sunmak. FriendFeed.com/wrzl adresine giren birisi yolladıklarımla eğlenir, öğrenir, şaşırır. Ve bunları çoğunlukla ilk kez görecektir. Limk.com’un ilk baştan beri tanımı aslında benim sunduğum şey: “Boş Zaman Geçirgeci”. Son yıllarda insanlar tüm zamanlarını sosyal medya sitelerinde geçirmekte. Ben de bu ortamlarda sosyalleşerek içerik üretmekteyim.
Friendfeed özelinden bahsedersek, çok takip edilmek için neler yapmalı sence?
Kendi adıma az önce bahsettiğim gibi içerik sunmak. Ama genel anlamda her sosyal medya araçlarında başta “katılımcı” olmak önemli. İnsanlarla iletişim kurmak, tartışmak, yardım etmek, öylesine izlemekten çok daha işe yarar. Sosyal medyayı kullananların şikayeti genelde karşı taraftan tepki alamamak. Bunun için önce tepki vermek gerek.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Twitter, Friendfeed, Facebook vs.)
Açıkçası her yeni sosyal medya aracına hemen dahil olarak paylaşımlarımı yeni ortamlara da aktarıyorum. Ve diğer platformlardan tanıyanlarla hemen kontakt kuruyoruz. Bu güzel bir avantaj. Twitter’da 140 karaktere cin fikirler sığdırma derdindeyim. Facebook ilk başlarda arkadaş ve aile çevresi ile başlamıştı ama artık o da aldı başını gidiyor. Eskiden beri Flickr ve Youtube’de fotoğraf ve video içerikler paylaşırım. Son zamanlarda Foursquare.com’u yakalayabildim.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun?
Genelde sabit bir ivme ile arttı. Ama Mayıs 2010’da oğlumun doğduğu gün “Aşkın ete kemiğe bürünmesi” şeklinde bir mesaj yayınlamıştım o gün bir yığılma oldu 🙂
Takipçilerinin ilgisini diri tutmak için özel bir çaba harcıyor musun? Yoksa hep içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
Kendi paylaşım hevesim yıllardır hiç sönmedi. O yüzden asla memuriyet gibi içerik üretip sosyal ortamlarda takılmadım. Hiç kimse takip etmese de kendi seyir defterimi tutmak için sosyal medya sitelerini kullanırdım. Kendi sevdiğim, etkilendiğim, öğrendiğim şeyleri samimi olarak insanlarla paylaşmaya devam etmek her zaman aynı kafadan insanlarla bağ kurmama yetecektir.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Karşılıklı takip halinde olduğumuz insanlarla mutlaka eninde sonunda gerçek hayatta da bir araya geliyoruz. Net üzerinden insan sarrafı olmak diye bir şey yok. Her zaman yüzyüze, fiber optiksiz iletişime inanmışımdır. Birini webde takip etmek, yazdıklarını okumak, fotoğraflarını görmek sadece sanal bir gerçeklik, doğru olmayabilir. Yüz yüze iken tek bir mimik bile yetecektir. Hep derim, iyi ki 22 yaşımdan önce memlekette internet yoktu 🙂
Friendfeed sayesinde popüler olduğunu söyleyebilir miyiz?
Popüler derken sadece bu ortamlardaki insanların ismime aşina olması demem gerek. Sosyal medya anlamında FriendFeed sayesinde tanıyanlarla diğer sitelerde de bağlantı kurabildim. Ama zaten bizim yıllardır binlerce üyesi olan Limk.com altında güzel bir komünitemiz vardı.
Çok takip edilen biri olmak nasıl bir duygu?
Devasa bir kitleyle bir odada oturmak gibi. Takip edilmek değil iletişime geçmek adına. İster karşılıklı eğlenin, ister öğrenin, ister hayatı paylaşın. Kurulan sanal bağın ilerlemesini izlemenin keyfi de ayrı. Çok takip edilmek sadece bir rakam oyunu. Ne kadarı gerçekten takip ediyor asla bilinemez. Ama takipçi sayısı arttırmak ve ya popülerlik için değil de kendiniz olup kendi kullanımınız için bu ortamlarda olursanız zaten aynı frekanstan insanları odanıza doldurmuş olacaksınız.
Bundan sonraki planların neler?
Biz şimdilerde Limk.com’u eskimiş halinden çıkrıp über-sosyal Limk 2.0 üzerinde çalışıyoruz. Limk 2.0’la beraber sosyal medyaya önce Türkçe, sonrasında global olarak bomba düşürme amacındayız. Ayrıca her dem bu sosyal alemlerde at koşturmaya devam. Herkesi beklerim http://card.ly/ozer
friendfeed.com/hermina (Selen Şentürk)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
İstanbul Üniversitesi Antropoloji-psikoloji eğitimi aldım. Okurken başladım iş hayatına, kreatif bir ajansta çalışmaya başladım okulun ilk yıllarında, 6sene çalıştıktan sonra geçtiğimiz yaz yapmak istediğim hiçbir şeyi yapamadığımı fark edip ayrıldım işten. 27yıldır biriken isteklerimi tek tek sıraya koymaya çalışıyorum, Blog açmak istiyordum o isteğim gerçekleşti; “Ne Yapsam Beğenirsin” adlı bir blog açıyorum şimdi, içinde aforizmalardan sinemaya nasıl delirdiğime dair birçok şey olacak. Bundan sonraki hedefim ileri Akdeniz diyerek İspanyolca kursuna gitmekJ Yani 27 seneye bakıp da; “ulan bi’bok yapamamışım, sırf çene” demek istemiyorum açıkçası.
Ne zamandır Friendfeed’desin? Nasıl başladın?
Friendfeed kullanıcılığım 1 sene oldu sanırım, tabi geçen Kasım’da hesap açmıştım. Kasım’da Friendfeed başkadır tarzı delirtici espriler de yapabilirim, evet devam. Kuzenim bana demişti; “Ya Friendfeed diye bir site var çok güzel paylaşımlar var, sanat tasarım müzik vs. hesap aç sen de” diye, açmıştım hesabı ama 1-2 ay angut angut bakmıştım çözememiştim işleyişi. “Pufff bu ne yeeaaa” diye epey karıştırdım sonunda algılayarak Guinness rekorlar kitabına adaylığımı koydum.
Friendfeed’de neler paylaşıyorsun?
Friendfeed’deki paylaşım durumunun sınırı yok ama ben genellikle çenemin düşüklüğünü yansıtıyorum, ona buna bağırıyorum, müzik fotoğraf dekorasyon vs paylaşıyorum.
Kaç kişi seni takip ediyor?
Allama çok şükür pırıl pırıl 1019 takipçim var ahah. Ya tabi bu sayı iniyor çıkıyor, insanlar seni takip ediyorsa senin de onu takip etmeni istiyor, avını bekler gibi bir süre duruyorlar eğer takiplerine karşılık alamıyorlarsa seni takip etmeyi bırakıyorlar. Aldım verdim ben seni yendim durumu hayatın her alanında var yani.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
İnsanların yaşadığı detayları dillendirebildiğim için belki de, ortak bir çok soruna anaavrat küfredebiliyorum, karşımdaki insan da; “Oh be hakkatten ne iyi dedi” diye düşünebiliyor sanırım, aslından ben de tam bilmiyorum ne halt etmeye takip ettiklerini.
Friendfeed özelinden bahsedersek, çok takip edilmek için neler yapmalı sence?
Ya şimdi burada mahallenin çekirdek çitleyen dedikoducu teyzesi gibi davranmayayım ama medya da takip edilmek için insanlar ne kadar saçmalıyorsa bu tip sitelerde de aynı saçmalamalara rastlayabiliriz, insanlar hayatlarından o kadar sıkılmış ki kendilerine sanal hayatlar yaratabiliyorlar, bu da çok takip edilmek için “bir şey’’ yapma kısmı işin. Ekstradan yaptığım bir durum yok, normalde nasıl kıl,her şeye bok atan biriysem Friendfeed de Twitter’da da öyleyim, blog’da da öyle olacağım şimdi size andımızı okuyacağım. Ahaha.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Twitter, Friendfeed, Facebook vs.)
İşte Twitter’ı Friendfeed’i kullanıyorum, Twitter’ı da 5-6aydır kullanıyorum pek eski sayılmaz, eskiden beri kullandığım Facebook var maalesef ondan da vazgeçmek üzereyim. Her açtığımda kendimi Aykut Işıklar misali milletin fotoğraflarına bakarken yakalıyorum, fitne fesat hareketler bunlar.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun?
Lanet ugg denilen botlar giyilmeye başladı, ben giyenlere çemkirmeye başladım işte o zaman takipçi sayım arttı.
Takipçilerinin ilgisini diri tutmak için özel bir çaba harcıyor musun? Yoksa hep içinden geldiği gibi mi yazıyorsun?
Ya valla nasıl diri tutacağımı kestirsem direk kullanacağım bu çakallığı ama neyi beğenip neyi beğenmeyeceklerini kestirmek zor, “ulan okkalı tespit yaptım ha” diyerek yazıyorsun sallayan olmuyor mesela, o yüzden ne düşünüyorsam onu yazıyorum bazen abartmamak için kendimi dizginlediğim oluyor tabi.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Benim de takip ettiğim üç beş kişiyle tanıştım gayet eğlenceli, şeker insanlar var ama Twitter buluşmalarıdır yok efenim Friendfeed buluşmalarıdır onlara katılmadım, katılmam da büyük ihtimal, kalabalık ortamlarda agresifleşebiliyorum, hepimizin sağlığı açısından böylesi daha uygun sanırım, teker teker gelin!
Friendfeed sayesinde popüler olduğunu söyleyebilir miyiz?
Benden “tabi kızzzaaam çok popülerim” dememi bekleyebilirsin ama sazan atlayışlara son. Şaka bir yana popülerliğin ölçüsü nedir bilmiyorum, yazdıklarımın insanların ilgisini çekmesi çok güzel bir şey tabi ki veya güldüğüm saçma sapan bir şeyin birçok insanı da güldürmesi güzel, onore edici bir durum ama popülerlikle ilgili bir tanımlamaya gidemem maalesef.
Çok takip edilen biri olmak nasıl bir duygu?
Çikolatayı yedikten sonra deli gibi su içmek gibi, çoğu şeyden alınamayan heyecanı tadı alabiliyorsun böyle bir durumda, güzel karşılıklar aldığında utanmak sıkılmak gurur duymak, “annee 10 almışım matematikten” diye heyecanla eve koşturmak gibi bir şey.
Bundan sonraki planların neler?
Evli çocuklu ve mutlu geyiği yapmayacağım evet yapmadım. Öncelikle spora tüm istikrarımla devam edip dolunay kıvamımdan kurtulmak sonrası küçüklerimi sevmek büyüklerimi saymak. Açıkçası iyi yapabileceğimi düşündüğüm işleri yapmadan ölmemek.
twitter.com/herbkubilenadam
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
Kimliğimi gizli tutuyorum başından beri ve böyle devam etmek istiyorum.
Ne zamandır Twitter kullanıyorsun?
2009 Mayıs ayından beri kullanıyorum ama 2009 sonuna doğru aktif olarak kullanmaya başladım diyebilirim.
Twitter’da her şeyi paylaşıyor musun, hep aynı tarz şeyler mi paylaşıyorsun?
Her şeyi paylaşmam tabi ki. Ben anlık yorumlama aracı olarak kullanıyorum Twitter’ı. Genel olarak gündemdeki mevzuları yorumlarım. Bazen de sadece aklıma gelen komik, absürt ya da ciddi şeyleri yazarım. Nadiren de ilginç bulduğum olay, haber, video, fotoğraf gibi şeyleri paylaşırım.
Kaç takipçin var?
Şimdi baktım 26335 olmuş ama her gün düzenli olarak artıyor.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Farklı buldukları kişileri takip ediyor insanlar. Yani öyle herkesin aklındakini değil de daha özgün şeyler yazabilenler daha çok takip ediliyor. Hani birazcık zeka parıltısı lazım. Beni bu kadar takip etmelerinin nedeni de yukarıda saydığım nedenler. Bunun yanında nick kullanmamdan dolayı işin “gizem” kısmını da es geçmemem lazım tabi ki. İnsanların kafasında “kim bu adam” gibi bir merak oluşuyor. Ama bu benim takipçi kazanma amaçlı yaptığım bir şey değildi. Ben blog yazmaya başladığımda bu adı almıştım ve Twitter’a da blogda uzun yazılar yazmak yerine anlık olarak kısaca fikirlerimi paylaşabileceğim bir platform olduğu için katıldım.
Twitter’da çok takipçiye sahip olmak için neler yapmalı, tüyo verir misin?
Her şeyden önce “çok takipçim olsun” kafasında yazmamak lazım. Çünkü o kaygıyla yazanlar belli oluyor ve antipatik duruyor. Bunu başaran da var ayrı konu ama; benim tavsiye edeceğim bir yol değil. Sonuçta burada çok takipçiniz olması elbette bir haz verir ama bunu bu kadar da abartmanın saçma olduğunu düşünüyorum. Yazmak için yazılmamalı mesela. İçinden bir şey gelmiyorsa sırf RT alayım diye kendini sıkmanın, her olaya ,ilgi dahilinde olmasa bile, yorum yapmanın manası yok. Hani klişe belki ama “kendiniz olun” diyorum insanlara. Ha bu lafıma bakıp ”E o zaman niye nick kullanıyorusn lavuk” diyenlere de cevabım “Kendim olmak için” olur. Zira hep söylediğim bir şey var ki nick kullananlar gerçek adlarla yazanlardan genel olarak daha samimidir. Gerçek adıyla, fotoğrafıyla internette yer alanlarda bir kaygı vardır. Bizler nickin arkasına saklanıp kendimiz olurken, gerçek ad kullananlar isimlerinin, ünvanlarının kaygısıyla rol yapıyor.. İstisnalar hariç tabi ki.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Blog, Friendfeed, Facebook vs.)
Hemen hemen tüm sosyal medya araçlarını kullanıyorum. En önemlisi de tabi ki blogum ki en çok zevk aldığım blog yazmaktır. Ayrıca Friendfeed, Tumblr, Facebook da kullandığım diğer araçlar.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun? Yoksa aşama aşama mı arttı?
Açıkçası ben Twitter’a girdiğimden beri her gün arttı takipçi sayım. Yani tam da şu zamanda şu yüzden böyle oldu diyemiyorum. Bazen günlerce bir şey yazmıyorum ama yine de takip etmeye başlayanlar oluyor.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Twitterdaki mentionlara cevap yazmam genel olarak. Zira 26000 insana bir şey yazdığınızda en azından 100 kişiden karşılık alıyorsunuz ve hangi birine karşılık verebilirsiz ki? Ama gelen maillere ve formspring, facebook vasıtasıyla gelen mesaj ve sorulara mutlaka cevap veririm. Bunun dışında “haydi takipçilerim cumartesi sizlerle buluşalım” gibi saçmalıklara girmiyorum. O tür durumlar bana biraz yapmacık geliyor. Görüşmek istediğim insanlarla zaten görüşürüm; bunu bir törene, bir hayran buluşmasına çevirmeye gerek yok diye düşünüyorum. Zira karşıdaki insan sizi çok iyi tanırken sizin onun hakkında hiçbir şey bilmemeniz gibi tehlikeli bir durum var. Bu hayranlık durumu da, nefret etme durumu da çok sağlıklı değil.
Twitter sayesinde mi ünlendin?
Aslında blogumla biliniyordum ben daha çok ama; itiraf etmek gerekirse Twitter’dan sonra bu bilinirlik bu düzeye geldi. Ünlenmek lafı da biraz garip geliyor bana. Zira sadece internet üzerinde olan bir bilinirlik bu ve gündelik hayatıma çok da yansımıyor. Biraz da zevkli aslında. Bazen sizi tanımayan insanların sizden bahsettiğine şahit oluyorsunuz. Eğleniyorum ben bu durumla çok.
Çok takip edilen bir Twitter kullanıcısı olmak nasıl bir şey?
Hani bunu söylediğimde belki “hadi ordan” diyebilir insanlar ama gerçekten de o kadar önemli bir şey değil. Hatta bazen sizi sinirlendiren üzen durumlar da oluyor. Bin çeşit insan var. Yazdığınız şeyi bambaşka yerlere çeken bir anda sizin moralinizi alt üst edebilen tipler dolu. Ama tüm bunların yanında önemli olan kısım ise; beni gerçekten anlayabilen insanların olduğunu görmem. Hep söylerim ne para ne şöhret ne de başka şeyler; bu ülkede eğer bir kişi bile sizi anladığını hissettiriyorsa ondan büyük haz yoktur. Bana bunu yaşatan insanlar var internette. Bu da çok büyük bir keyif benim için.
Bundan sonraki planların neler?
Yeni bir şehre taşınmak üzereyim bu aralar. Öncelikle şu taşınma işini tamamlayıp ardından “Dizüstü Edebiyat” adı altında daha önce duyurulan ama benim hayatımdaki bazı aksaklıklardan dolayı bir türlü tamamlayamadığım bir kitap projem var, onu tamamlamak istiyorum. Sonrasında ise yazı yazmaya devam etmek istiyorum. Herhangi bir yer olmasına da gerek yok blogumda yazmaya devam edeceğim. Bunların dışında da hep radyocu olmak istemiştim. Profesyonel anlamda olmasa da en azından internet üzerinden yapmak istiyorum bunu. Yani kısaca yazmak, konuşmak istiyorum dilediğimce.
twitter.com/Mayoneziseverim
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
24 yaşındayım. Mayonez severim, ağzım bir hayli bozuktur ve çok sert yumruk atarım. Fillere, köpeklere, pandalara zaafım vardır. Müzik her şeyim, resim birçok şeyim, ütüden anlamam, şahane aşçıyımdır. Grafik tasarım son sınıf öğrencisiyim. Aslan burcunu tutuyorum. İddaa oynamayı bıraktım.
Ne zamandır Twitter kullanıyorsun?
Yaklaşık bir yıldır Twitter kullanıyorum.
Twitter’da her şeyi paylaşıyor musun, hep aynı tarz şeyler mi paylaşıyorsun?
Genelde alkollü oluyorum yazarken. (Ciddiyim.) Canım ne isterse onu paylaşıyorum/yazıyorum. Çılgınlıklar diz boyu. Keh keh.
Kaç kişi seni takip ediyor?
An itibariyle 16 bin canlı beni takip ediyor.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Gözlerinde fazla büyütüyorlar insanları. Sonra ben çıkıp ”Ne kadar salak olduğumu sizden saklayacak değilim” diyerek bir şey paylaşıyorum yahut yazıyorum, hoşlarına gidiyor. Yakın buluyorlar. Sanırım. Bilemiyorum. Eskiden kendi kendime konuşuyordum deli diyorlardı, sonra kendi kendime yazmaya başladım Twitter ünlüsü oldum. Hayat çok garip.
Twitter’da çok takipçiye sahip olmak için neler yapmalı, biraz tüyo verir misin?
Benim kriterim net. Günde en fazla 3-4 tweet yazılmalı. Fazlası bünyede hasara sebebiyet veriyor.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Blog, Friendfeed, Facebook vs.)
Bir an düşündüm de, sanal mecralarda üye olmadığım site kalmamış. Asosyalliğin dibine vurmuşum.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun? Yoksa aşama aşama mı arttı?
Bu benim 3. hesabım. Sıkıldıkça kapatıyorum, yenisini açtıkça takipçim artıyor. Oluyor bir şeyler. Fazla kafa yorduğum söylenemez.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Ben biraz utangaç bir insanım. Herkesle diyaloğa giremiyorum ne yazık ki. Ama Twitter sayesinde harikulade arkadaşlar edindim. Öpüyorum onları. Ayrıca buradan anneme, kardeşime, Almanya’daki akrabalarıma ve.. Şaka şaka.
Twitter sayesinde mi ünlendin?
Twitter benim katalizörüm oldu diyebilirim. Tumblr’ım (Bir nevi blog) sayesinde tanındım aslında. (http://mayoneziseverim.tumblr.com)
Çok takip edilen bir Twitter kullanıcısı olmak nasıl bir şey?
Açık konuşmak gerekirse annemin pek umrunda olan bir şey değil. Evine gittiğimde hala bulaşıklar yüzünden azar yiyorum. ”Hanım hanııım! Benim kaç bin takipçim var biliyo’ musun sen?” Diyemiyor insan.
Bundan sonraki planların neler?
Okuyanus Yayınevi’nin ”Dizüstü Edebiyat” projesi kapsamında bir kitap yazıyorum şu an. Kış ortalarında çıkacak tahminimce. Biraz ağlatacağım insanları. Diğer taraftan televizyon için bazı projelerimiz var. Mizah yazılarına da ağırlık vermek istediğim bir dönem olacak. Sonra aşçı olurum belki. Ya da dövme yapmaya başlarım. Sağım solum belli olmuyor pek.
twitter.com/oguzserdar (Oğuz Serdar)
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
20 yaşındayım ve üniversite sebebiyle Adana’da yaşıyorum. Günlük mesaimin büyük çoğunluğunu geçen sene Amerika’da temsili olarak kurduğumuz yeni medya alanında çeşitli çözümler ve ürünler sunmaya hazırlanan şirketimiz Tows Media kaplıyor. Ayrıca Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği 3. Sınıf öğrencisiyim ve ikinci lisans eğitimi olarak İşletme’ye başladım bu sene.
Ne zamandır Twitter kullanıyorsun?
İlk üyeliğimin üzerinden yaklaşık 2 yıl geçmiş fakat aktif olarak kullanmam son 1 / 1.5 yıllık sürece denk geliyor. Bu son 1 yıl aynı zamanda Twitter’ın ana vatanı Amerika’da popüler kültür malzemesi olacak kadar yoğun kullanıldığı ve neredeyse doyuma ulaştığı; Türkiye’de ise henüz popüler olduğu, siyasetçilerden – pop starlara kadar uzanan geniş bir yelpazede ünlü simanın –dolayısıyla bunları takip eden kitlelerin- servise yeni yeni kaydolmaya ve aktif olarak kullanmaya başladığı bir dönem olduğu için servisin farklı coğrafyalardaki evrimini yakından takip etme fırsatım oldu.
Twitter’da her şeyi paylaşıyor musun, hep aynı tarz şeyler mi paylaşıyorsun?
Bilişim sektörü, silikon vadisi çıkışlı haberler ağırlıklı olmak üzere ilgimi çeken her şeyi paylaşıyorum. Sevdiğiniz müzikleri paylaşmanız, ilk defa gidiyor olduğunuz bir adresi sormanız, gezip gördüğünüz yerler ve satın aldığınız ürünler ile ilgili yorumlarınız gibi günlük hayata dair paylaşımlar da haber – bilgi paylaşımı ağırlıklı akışta yerini alıyor ve Twitter’ın en güzel tarafı olan etkileşim, genelde bu kişisel girdiler aracılığıyla sağlanıyor.
Kaç kişi seni takip ediyor?
An itibariyle 48.600’lü rakamlarda bir takipçi sayısı söz konusu. Türkiye’den de çok sayıda takipçim var fakat takipçilerin önemli bir çoğunluğunu Amerika ve Avrupa’da yaşayan insanlar oluşturuyor.
Bu kadar takip edilmenin sırrı ne sence? Seni neden takip ediyorlar?
Twitter’la ilgili bana en çok sorulan soruların başında bu gelen bu sorunun cevabı kesin olarak şudur demek, onbinlerce kişinin adına konuşmak olacağından en mantıklı cevabı ancak takip edenler verebilir diye düşünüyorum. Futbol – basketbol konuşurken desteklediğiniz takımın taraftarlarından takip edenler (hatta takipten çıkaran rakipler) de var, şirketi adına haber paylaşmanızın ardından takibe alan çalışanlar, CEO’lar da var. Normalde irtibata geçmenin zor olacağı bir kişiyle Twitter üzerinden kolayca irtibata geçtiğim vakaların sayısı birkaç yüzü geçmiştir, özellikle internet girişimciliği ve yeni medya üzerine çalışıyorsanız ve bu alanda bir kariyer planınız varsa inanılmaz yararını görüyorsunuz bunun.
Twitter’da çok takipçiye sahip olmak için neler yapmalı, biraz tüyo verir misin?
Bugün herhangi bir dilde, sadece özlü söz, kült film replikleri veya spesifik müziklerden oluşan paylaşımlar yapan Twitter kullanıcıları bile binlerce takipçiye sahip olabiliyor. Bir Steve Jobs, Barack Obama, Conan O’Brien değilseniz ve Twitter’da yüksek takipçi sayılarına sahip olmak istiyorsanız yapmanız gereken öncelikli şey girdiğiniz twitlerin sizi takip etmesini istediğiniz kitleye hitap ettiğinden emin olmanız ve özellikle bu kitleden insanlarla etkileşime girmenizdir.
Sosyal medyada başka nereleri kullanıyorsun? (Blog, Friendfeed, Facebook vs.)
Türkiye’de hemen hemen herkes gibi Facebook kullanıcısıyım, fakat daha çok Twitter gibi kullandığım için 2600 küsür adet arkadaşım var ve yarısından çoğu iş – sektörel sebeple eklenmiş insanlar. J Türkiye’de daha çok bilişim sektörü insanlarına hitap eden Friendfeed’i Facebook tarafından satın alınıp, geliştirilmesi durdurulana kadar Twitter’dan daha çok kullanıyordum. Satın almanın ardından tüm önemli özellikleri Facebook’a aktarılan ve dünya geneli kullanıcılarının neredeyse terk ettiği bir servis olan Friendfeed halen Türkiye’de şaşırtıcı bir biçimde aktif olarak kullanılmakta, bu da enteresan. 3700 kadar takipçim de Friendfeed üzerinde var, yine şaşırtıcı bir şekilde Türkiye’de Friendfeed’den alabileceğiniz geri dönüşler Twitter dâhil tüm sosyal ağlara göre daha yüksek olabiliyor.
Takipçi sayının birden arttığı zamanı hatırlıyor musun? Yoksa aşama aşama mı arttı?
Twitter hesabımın takipçi sayısının birden arttığı durum yok gibi. Twitter’ın Amerika’da yaptığı patlamanın en ihtişamlı günlerinde oranın kullanıcıları, Türkiye’de medyanın ilgi odağı olduğu günlerde buranın kullanıcıları yoğunluklu olarak takipçi sayısı aşama aşama arttı gözlemlediğim kadarıyla.
Takipçilerinle aran nasıl, konuşur görüşür müsün?
Twitter’dan önce de günlük hayatta da görüştüğüm insanları bu listenin dışında tutacak olursam, Twitter başta olmak üzere sosyal ağlar aracılığıyla tanıştığım insanlarla fırsat buldukça konuşup – görüşmeye çalışıyorum. Şu an tüm projelerde birlikte çalıştığımız iş ortağımı üniversiteyi ilk kazandığımda, Adana’dan twitleyen kullanıcıları ararken bulmam da ilginç bir anıdır benim için. 🙂
Twitter sayesinde mi ünlendin?
Hepimizin bildiği üzere sosyal medyanın yükselişiyle birlikte ekosistemin içinde yükselen, takipçi sayılarıyla ve yarattığı etkiyle eskinin ünlülerine kafa tutan yeni nesil ünlüler (biz onlara welebrity diyoruz) türemiş oldu. Bizde sayıları henüz bir elin parmaklarını geçmiyorken, Amerika’da yüzlerle, binlerle ifade ediliyor artık. Açıkçası kendimi bunlardan biri olarak görmüyorum. Sosyal medyanın, geleneksel medya ile yeni medya arasındaki köprü görevinin getirdiği ilgiden ötürü sosyal medya ünlülerine gösterilen ilginin abartılmaması gerektiğini, dahası sosyal medyanın tüm ekosistemiyle birlikte –en azından Türkiye için- geçici bir heves olabileceğini düşünüyorum.
Çok takip edilen bir Twitter kullanıcısı olmak nasıl bir şey?
Genç yaşta herhangi bir alanda ilgi görüyor olmak genel olarak güzel ve motive edici. Aldığınız eğitim, yaptığınız işler, sağladığınız referanslar ve tabii ki günümüzde sosyal ağlardaki durumunuz kariyerinizi doğrudan etkileyen faktörleri oluşturuyor artık. Kendi adıma tüm bu dinamiklerin bir araya gelmesiyle ilgilendiğim sektörle alakalı İstanbul’dan aldığım iş teklifleri, sosyal medya odaklı programları için ulusal TV kanallarının davetleri, yine gazetelerde ve dergilerde yer almak dolaylı olarak Twitter’da çok takip edilen bir kullanıcı olmanın sonucu olabilir. Şu an kesin bir şey yok ama silikon vadisi bağlantıları aracılığıyla Twitter’ın genel merkezinden, resmi Twitter Türkçe versiyonu için tarafıma ulaşılması da yine bununla alakalı bir gelişme.
Bundan sonraki planların neler?
Uzun bir süredir üzerinde çalıştığımız, şu an yatırım ve yapım aşamasında olan Twitter gibi bir başka son kullanıcı hedefli sosyal web projesi Limk 2.0’ı (8 sene önce Türkiye’de sosyal ağ kavramı yokken ortaya çıkmış “sosyalleşme” vurgusuyla başarıyı yakalamış Limk.com’un yeni versiyonu) mümkün olan en kısa sürede tamamlayıp global arenada lanse etmek ve uzun vadede Twitter kadar başarılı bir noktaya getirmek bu işin mutfağındaki insanlar olarak en büyük hayalimiz. Kendi açımdan düşündüğümde, eğitimimi tamamlayıp önce kariyer hedeflediğim sektörün lokal dinamiklerinin bulunduğu İstanbul’a yerleşip kurumsallaşmak, daha sonra işleri bir üst noktaya taşıdığımızda ise Amerika – Silikon Vadisi’ne yerleşmek şu an için en büyük iki hayalim!
twitter.com/siminya
Neden Siminya’nın soruları bu kadar az derseniz, mail’ime geç döndüğü için aşağıdakiler son dakikalarda sorabildiklerim…
Kendini tanıtır mısın? (Kaç yaşındasın, ne okudun, neler yapıyorsun vs)
Ankara’da doğdum babam işsizdi bu yüzden 5 kardeş, anne baba, amca, yenge, kuzenler uzun süre gecekonduda yaşadık. Eğitimim maalesef orta iki sıralarında son buldu. Tam ergenliğin başladığı zamanlardı, göğüslerim şimdikinden büyüktü. Evlenme teklifleri bile alıyordum, bu halde okursam yanlış yola sapabilirdim. Böylesine önemli gerekçelerle okula yollanmadım. Sonra 13 yaşında ablalarına annelik yapan kız rolünü oynamaktan yorgun düştüm ve bu kabullenilmiş çaresizliği reddettim. Bakkala gidiyorum diye evden çıktım bir daha benden haber yok tabi ki. Gidip kendimi açık ilköğretime kaydettim ve devamı geldi. Liseyi de dışardan okuyup bazı işler buldum. Turizm sektöründe çalıştım (anzakları feribota bindirmek) tezgahtarlık ve pazarlamacılık yaptım. Şimdi bir bilgisayar firmasında (merdiven altında bir dükkan) çalışıyorum hafta sonları İngilizce kursuna gidiyorum.
Ne zamandır Twitter kullanıyorsun? Neler paylaşıyorsun?
Twitter’in ilk üyelerinden olduğumdan eminim. İlk zamanlarında kimse bu sitenin ne işe yaradığını bilmiyordu. Yabancı ülkelerde çok yaygın kullanılıyordu ve biz de “o halde var bu sitede bir sır” diye doluşmuştuk. Bir süre sonra ben bu anlamsız 140 sınırlamasından sıkıldım ve 1 yıl kadar hiç giriş yapmadım. Son bir yıldır yeniden kullanmaya başladım işte, artık seviyorum galiba.
Sence Twitter takipçilerin neden bu kadar çok?
Twitır’da çok sıkı tespitleri olan, yazdı mı yardıran bir üye olduğum söylenemez. Ben bol virgüllü, uzun cümlelerin insanıyım. Genelde gündemle hatta sadece twitırın gündemiyle ilgili şeyler yazıyorum, bazen link paylaşıyorum ve çok az mentionlaşıyorum. Takipçi sayımın böyle olmasını ilk başta bloguma bağlıyorum. Blogumu bir-iki defa okumuş olan twitırdan da takip ediyor. Başka sitelerden arkadaşım olanlar da var. Ara sırada twitırda yazdıklarımdan dolayı takip ediliyorum. İşin en doğrusu bende bilmiyorum neden takip edildiğimi, kıytırık bir mütevazilik yapmıyorum cidden takip edilmezse çok şey kaçırılacak bir insan değilim.
Takipçi artırmak için neler yapmalı?
Sanırım takip edilmenin en belirgin şartları: kıvrak bir zeka, hiciv yeteneği ve gözlem gücü. Çok kastırmadan iki cümle kuracağım diye bir saat o kelimeyi başa alayım, şu virgülü sona alayım hesapları yapmadan hemen bir çırpıda aklından geçeni yazabiliyorsan ve yazdığın “sıkı” bir cümleyse insanlar seni takip ediyor. Hileli eklentilerle, herkesi takip edip sonra bir bir takibi bırakmakla, başkalarının cümlelerine tutunarak, her gördüğünü RT yaparak takipçi kazanılmaz.