Büyükşehir Belediyesi’nin yeni bir atılım yapacağını duyurmasıyla, o işi bitirmesi bir oluyor. Misal ilk metrobüs 77 gün gibi kısa bir sürede seferlerine iyi kötü başladı. İstanbul trafiğini böylesine rahatlatacağı düşünülen bir ulaşım sistemi üzerinde çalışılırken acaba tüm detaylar düşünülmüş müydü?
Velhasıl metrobüsün açılışı, 17 Eylül 2008 tarihine, yani okulların açıldığı güne özellikle denk getirilecek şekilde duraklar tam olarak bitmemesine rağmen yapıldı. 156 milyon TL’ye mal olan Topkapı-Avcılar hattı seferlerine başlamıştı. Sonuç olarak metrobüs söz verdiği tarihte bizi Topkapı’ya götürdü mü? Evet. Sonra ikinci yarıya gelindi; Avcılar-Zincirlikuyu hattı açıldı. Projenin üçüncü ve son etabı olan Zincirlikuyu-Söğütlüçeşme hattı da ‘hayırlı olsun!’ afişleriyle yolcu taşımaya başladı. Boğaz’ı yedi dakikada geçmek düşüncesi bile heyecanlanmak için yeterliydi, ta ki fos çıktığını görene kadar. Gişelere kadar yoğun trafiğin içinde hızlıca yol alan tek araçta olduğunuz için kendinizi farklı hissediyorsunuz ama bu kısa sürüyor. Gişelere gelmeden önce içinizden “Haha sen bekle trafikte, yaşasın toplu taşıma!” dediğiniz o son model arabalı hatunla, gişelerden sonra aynı kaderi paylaşıyorsunuz.
Sonuçta metrobüs iyi bir şey oldu mu? Evet. Peki medeni mi? Hayır. Çünkü kalıcı değil. Var olan bir şeyden eksiltip (emniyet şeridi ve nice şeritler), bir başka şey oluşturuldu (Metrobüs yolu). Aksamalar da arkasından geliyor. Bunlara bir çare bulunana kadar önerim, özellikle iş çıkış saatlerinde ve çeşitli etkinliklerin olduğu günlerde ek seferler artırılmalı ki metrobüs hakkıyla ‘hayırlı olsun!’.
Bu yazı TimeOut 2009 Nisan sayısında yayımlanmıştır.