Nihan Bora

Yazmadan olmuyor ki…

 

Sinir bozuntusu, gerginlik, ülkenin hali… Yaz(a)mamak için türlü neden var. Nasıl, hemen hemen her şey kötü giderken iyi şeyler yazabilirim ki? Böyle düşünen çok değiliz. Twitter’da daha kötüsü var. Olan biteni duymamış, izlememiş, görmemiş gibi yazan… İtiraf etmeliyim, dün böyle kayıtsız kalan birkaç kişiyi sildim, yapacak bir şey yoktu.
Güzel, umutlu şeyler bu kötülüklerin ardında yitip gidiyor. Düşündüm, yazmamak çare mi diye. Madem şimdiye kadar yazarak geldim. Ve hala daha yazarak yaşıyorum, o zaman umutlu şeyleri yazmaktan ve dolayısıyla iyi hissetmekten başka çare yoktu. Öyle ki, daha ne can yakan günler geçirdim de, üstüne hala yaşıyorum. Hepimiz öyle değil mi?
***

O yüzden bana göre birçok şeyin en alt katmanında olan ‘kültür’ kavramı, şimdi yazacağım kültür faaliyetleriyle birkaç kişinin aklına değerse ve bir sergi görmek, bir oyunu izlemek gibi bir harekete dönüşürse, mutlu olacağım ve milim ilerleme kaydettiğimizi düşünerek iyi hissedeceğim.

Birkaç iyi gelecek sergi haberinden önce bugün yaptığım bir söyleşiyi paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz üzere, aslında çok da bahsedemiyorum, NTV Yeni Medya departmanında işe başladıktan sonra fazlaca içerik üretiyorum ve vakit kaldıkça da http://www.ntvmsnbc.com/  için haber yapıyorum. Mesela onları buraya eklemeyi unutmuşum, bir ara ekleyeyim.
6 Nisan’da Doğuş Yayın Grubu bünyesinde açtığımız www.yenimedyaduzeni.com için de haber ve çeviriler yapıyorum. Gazetecilik kökenli olduğum için esas derdim haber yapmak, içinde insan hikayesi olan yazılar yazmak. Bugün bir tanesini yaptım mesela. Twitter’da dün, retweet şeklinde anasayfama düşen bir tweet’te şöyle yazıyordu: “Millet Twitter’da tanışıp evleniyor bile!” Bu tweet’i görünce hemen kurcaladım ve evlenecek olan çifti buldum.
Ben onu Gemide filmindeki rolüyle hatırlıyorum ilk. Aslında onu görmediğimiz yer kalmamış: Çiçek Taksi, Bir İstanbul Masalı, Yılan Hikayesi dizilerinde; Laleli’de Bir Azize, Salkım Hanım’ın Taneleri, Adını Sen Koy ve Prensesin Uykusu isimli sinema filmlerinde rol almış Funda Şirinkal. Borga Engin ise, bir reklam yazarı. Onu da geçtiğimiz günlerde Evrim Sümer’in köşeyazısı sayesinde tanıdım, www.babalarabalon.biz ‘in yazarı.
İkisi de çok sıcak, samimi insanlar. Ne hissediyorlarsa açık açık anlattılar, hiç sakınmadan. Ve ikisine de bir kez daha buradan teşekkür etmeliyim. Yaptığım yüzlerce röportaj arasında güzel bir anıya sahipler. Söyleşiyi buradan okuyabilirsiniz.
Yakın zamandaki sergiler bir sonraki yazımda olacak.
Ps: Mesela bu yazımı blogspot adresli bloguma da koymak istiyorum fakat koyamıyorum, neden? Çünkü kapalı hala. İşte sinirlenmek için bir neden daha!

 

Exit mobile version