Teknoloji hayatımızın büyük kısmını kaplıyor. Turkcell, bu anlamda insan hayatını kolaylaştırmayı odağına alan servisler sunuyor. Turkcell Dijital Servisler, Çözümler ve İş Ortaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ayşem Ertopuz, dijital dönüşümü ve geleceği konuştuk.
Fotoğraflar: Begüm ÖZPINAR
Çağın en cazibeli kelimelerinden biri de “dijital”. Siz de önemli bir markanın, önemli bir bölümünü yönetiyorsunuz. Sizin için “dijital” kelimesi ne ifade ediyor?
Bir insanın hangi meslekten olursa olsun; çalışan, ev hanımı, genç, yaşlı, hayatta adil olarak bize dağıtılmış, eşit olan tek bir kaynağı var, o da zaman. Bizim günümüz 24 saat, içinde 1440 dakika var. Bizim dijitale bakış açımız şöyle; müşterilerimizin sabah uyanmalarından gece uyumaya gidene kadar 1440 dakikaları var. Hatta uykuda, evlerinde, okullarda, iş yerlerinde, yolda, otobüste, postanede bir şeyler yapıyorlar. Ve artık en azından yüzde 75’imizin elinde bizi internete eriştiren veya sevdiklerimize bağlayan bir akıllı cihaz var. Biz bu ellerimizdeki akıl cihazlar aracılığıyla bir şeyleri daha kolay, daha keyifli, daha hatırlanır bir şekilde yapabilmeye, hatta anılarımızı anında paylaşabilmeye başladık. Bizim Turkcell olarak dijital operatör dönüşümüne bakış açımız; bireysel müşterilerimiz için konuşursak, o günün 1440 dakikasını nasıl daha değerli hale getiririz, nasıl daha unutulmaz deneyimler haline getiririz gibi soruları sormak. Müşterilerimizin yanında, hayat deneyimlerini, iş, oyun deneyimlerini, öğrenme deneyimlerini nasıl güçlendiririz, nasıl daha etkili hale getiririz; biz dijital servislerimizi bu mantıkla geliştiriyoruz.
Ben çok uzun yıllar yurtdışında da yaşadım. Beni aileme, memlekette ne olup bittiğine bağlamış olan şey, teknolojidir. Bu teknolojiler geliştikten ve hayatıma Facebook girdikten sonra ben arkadaşlarımın çocuklarının doğduğu günü görmeye başladım. Dolayısıyla hayatı bizzat deneyimsel olarak her daim bağlı, her daim iletişim kuran bir kişi olarak yaşıyorum.
“Bir hayaliniz varsa günlük hayatın zorlukları sizi yormaz”
Ben her zaman birinci sırada oturan bir öğrenci oldum. Tabii insan çocukken niye öyle yaptığını bilmiyor. Büyüyünce geri dönüp baktığımda hala bir sınıfa, konferansa, toplantıya gittiğimde en öne, aksiyona en yakın oturan kişiyim. Üniversitede de böyleydi, ortaokulda, lisede, ilkokulda da. Anlaşılıyor ki, ben üniversiteden mezun olduktan 20 sene sonra New York Üniversitesi’nde MBA’imi tamamladım. Demek ki bir kişi, dünyaya getirdiği özellikleriyle 20’sinde neyse herhalde 40’ında da o oluyor.
Master’ımı yaparken de hep en ön sırada otururken buldum kendimi. Hangi içgüdü bana bunu yaptırıyor diye düşünüyorum ve bunu şöyle yorumluyorum; hayat olurken onunla beraber olmayı, ana dahil olmayı, o anı yaşamayı seviyorum. Oradaysam o anı o şekilde geçirmeye karar verdiysem, maksimum orada olmayı seven biriyim. Öğrenci olarak nasıldıysam, iş hayatında öyleyim. Bu kibirle söylediğim bir şey değil; hayatta tanıdığım en çalışkan insanım. Her zaman söyleyebilirim. Öğrenci olarak da böyleydim, iş hayatında da böyle oldum.
“Odak her zaman en önemli şey”
Tabii bu çalışkanlığın çok güzel getirileri oluyor; çeşitli başarılar, ödüller… 2016 yılında Global Telecoms Business dergisinin “50 Women to Watch” listesinde bir Türk şirketinden yer alan tek isim oldunuz. Başarınızın sırrını neyle açıklıyorsunuz?
Bir sırrı yok aslında, çok basit bir formülü var bunun; ben çok disiplinli, kendini yaptığı işe adayan, kararlı ve bırakmayan biriyim. Odak her şey demek. Odaklanabilmek için ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu bilmek gerek. Ben doğam gereği, her zaman inanılmaz gelen hayalleri kurabilen bir çocuktum, öyle bir genç ve yetişkin oldum.
Her zaman asla ulaşılamaz gibi gözüken bir hayalin, bir resmi oluyor aklımda. O hayalin yarattığı motivasyon beni odaklıyor. Odak her zaman en önemli şey. Bir hayaliniz varsa günlük hayatın zorlukları sizi yormaz. O hayalin hayali, o enerjiyi verir. Odaklanırsanız, insanın beyni aslında kendisine söylüyor; “Sen bunu yapabilirsin” veya “Yapamazsın” diyor. Siz de ya yapabiliyorsunuz ya da yapamıyorsunuz. Benim beynim yapamayacağım şeyler için de her zaman “Yapabilirsin” der. Bu bence insanın hayata yaklaşımı; hayali, hayali kurma cesareti, sonra odaklanması, sonra da yapabileceğine odaklanması. Bütün bunlar gerekli ama eğer çalışkanlık olmasa hiçbir şey ifade etmezdi.
“İsterseniz bugün büyük bir başarısızlık yaşayın, yarın yeni bir gün”
Peki yapamadığınız şeyler olduğundaki psikolojiniz nasıl oluyor ve kendinize nasıl bir kalkanınız var?
Başımı duvara çok toslarım. Çünkü beni bıraktığınızda psikolojime göre bazı günler Ortadoğu’daki barış sorununu çözdüğüm için bir yerde bir ödül aldığımı da hayal ederim, Amerika’da Oscar almış bir filmin soundtrack’ini yapmış biri olarak da hayal ederim. Hayallerim moduma göre gündelik olarak değişkenlik gösteriyor. 108 tane hayal kurarsanız, 106 tanesi gerçekleşmiyor aslında. Fakat ana tema hep aynı kalıyor.
Bende ana tema şöyle; ben insan hayatına dokunabildiğimde, işime, etrafımdaki insanlara anlam, kalite ve onlara bir fayda sağlayabildiğimde çok motive olan bir insanım. O motivasyon hiçbir zaman gitmiyor. İsterseniz bugün büyük bir başarısızlık yaşayın, yarın yeni bir gün. Yarının başka bir hikayesi var. Doğuştan getirdiğim bir özellik bu. Çok isteyip başaramadığım şeyler oldu ama ertesi gün hep başka bir hayalim oldu. O yüzden böyle devam ediyorum hala.
“Cinsiyetin bir tanımlayıcı olduğunu düşünmüyorum”
Kadınların teknolojiden anlamadığı fikrine katılmıyorum. Evet insanların doğuştan getirdiği, kadın ve erkek olmanın genetik bazı durumları var. Fiziksel olarak da farklıyız ama öyle baktığınızda, her insan zaten farklı. Turkcell için konuşayım; benim Dijital Servisler, Çözümler ve İş Ortaklıkları grubunda büyük bir mühendislik, yazılım yapan ekibim de var. Bunların içinde çok iyi yazılımcı erkekler de var, harikalar yaratan kadın yazılımcılar da var. Ben şahsen 15 sene erkek dominant bir şirkette çalıştım. Kadınların, erkeklerin yapabildiği her şeyi yapabildiğini gördüm. Yani aslında cinsiyetin bir tanımlayıcı olduğunu düşünmüyorum. Kadınların da teknolojide erkekler kadar yetkin, yeterli ve becerikli olduğunu kendim de şu anda, kadın yazılımcılarımızdan deneyimliyorum.
Sizin biriminizde kadın çalışan oranı nasıl? Yazılımcılar var dediniz…
Ağırlıklı değil belki ama eşit dağılımda denebilir. Daha çok başarı olarak bakıyorum. Aslında kadın da erkek de olsanız, insanın beyni söylüyor kendine. “Sen bunu yaparsın” diyen kişiler var, “Sen bunu yapamazsın” diyen kişiler var. Beynimiz “Sen bunu yapamazsın” diyorsa zaten bir şey yapabilmenize imkan yok. Bizim bence toplum olarak anneler, babalar, abiler, dayılar, halalar olarak kadın veya erkek fark etmez, çocuklarımıza “Sen yapabilirsin” tonunda öğretmemiz lazım.
“Teknoloji bütün sektörleri dönüştüren bir simülatör oldu”
Önümüzdeki yılları düşündüğünüzde sizi en çok heyecanlandıran teknolojik gelişmeler neler?
Çok klişe olacak ama hayatınıza bir 5G geliyor. Teknoloji döngüsü durmadan ilerliyor. 5G’nin hayatımıza getirdiği çok önemli teknolojik gelişmeler olacak. Şimdi hiç duymadığınız bir şey söylemeyeceğim ama yapay zeka, robotlar, artırılmış gerçeklik bunlar gerçekten kapımızda. Tabii teknolojinin enerjiye, biyolojiye, tıbba etkileri de inanılmaz. Teknoloji bir enerji sektörü, üretim sektörü gibi dikeylerden biri oldu. Nasıl sağlık, eğitim, enerji, üretim, teknoloji böyle dikeyler vardı.
Şimdi artık teknoloji öyle bir hale geldi ki, evet o dikeylerin hepsi olacak ama teknoloji hepsinde olacak. Teknolojinin, sanal gerçekliğin, yapay zekanın, büyük verinin değmediği, değiştirmediği ne bir sürecimiz ne bir deneyimimiz kalacak. Teknoloji aslında kendi başına bir sektör gibi değil bütün sektörleri dönüştüren bir simülatör olacak. Oldu bile aslında. Ama 5G’de göreceğimiz gerçek bir olacak.
Şu anda hayal edemediğimiz şeyler de gelecek. Televizyonun genel kitleye yayılması 50 sene, bir akıllı telefonun beş sene, Facebook’un 1,5 sene aldıysa, bu demek oluyor ki o pencereler kısala kısala gidiyor. Ve aslına bakarsanız 10 sene öncesiyle şu anı karşılaştıralım, bunların hiçbirini hayal edemiyorduk.
Sizce bu çağın insanın özünü sömüren ve kendine yabancılaştıran bir yanı da var mı? Zararları üzerine düşündüğünüz oluyor mu?
Tabii hayatta her şeyin dengeli olması önemli. Teknoloji veya herhangi bir alanda, herhangi bir konunun ekstremi iyi bir şey değil. Ben hayatımızın her alanına teknoloji bu kadar girdi diye, teknolojinin insanlığı değiştireceğini düşünmüyorum. Sonuçta bence yapacağı şey; iyileştirmek, güzelleştirmek olacak.
“Teknoloji her şey gibi niyete bakar”
Örneğin biz Hayal Ortağım, İşaret Dilim, Suriyeli mülteci arkadaşlarımız için geliştirdiğimiz Merhaba Umut gibi servislerimizle onlarla daha iyi iletişebilir hale geliyoruz. Teknoloji insanlığı olsa olsa güçlendirir, zayıflatmaz. Ama teknoloji de her şey gibi niyete bakar; elinize bir bıçak aldığınızda o bıçakla ne yapmak istediğiniz önemlidir. Onunla portakal kabuğu da soyabilirsiniz, başka bir şey de yapabilirsiniz. Dolayısıyla burada teknolojiyi nasıl kullanmak istediğiniz o niyet de önemli. Biz Turkcell ve Dijital Servisler olarak teknolojinin insan hayatını sosyal sorumluluk açısından ele alıp güzelleştirme adına çok kullanıyoruz. Bence teknolojinin gelişmesi, bütün bunları daha da güçlendireceği için ben çok umutla bakıyorum.
“Geleceği Yazan Kadınlar, çok gönül verdiğimiz bir proje”
Biz onları cesaretlendirmek istedik. Kodlamayı öğrettiğimiz genç bir kadın kitlesine onları projelerimizde de yer almasını sağladık. Ayrıca onlara Turkcell’de de iş vererek biz de bu çorbada tuzumuzu böyle kattık. Bu program çerçevesinde, çok kısa sürelerde bu arkadaşlarımız, o verilen eğitimle yaptıkları ürünleri şu anda kendi ürün portföyümüze sokmaktan bahsediyoruz. Bizim için çok gönül verdiğimiz ve devam edeceğimiz önemli bir stratejik projelerimizden biri.
Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorsunuz. Gün içinde nasıl bir temponuz var? Kaç saat kullanıyorsunuz?
Ben çok yoğun çalışan bir kişiyim. Bir kere teknolojinin verimlilik aracı olarak ne kadar kullanım yöntemi varsa, onların hepsini kullanıyorum. Kendi dijital servisimiz olan Bip’imiz var. Herhalde günümün hemen hemen her anında kullanıyorum. Örneğin biz projelerimizin büyük çoğunluğunda, proje ekibi kurulur kurulmaz hemen Bip ekibi kurulur. Eskiden e-mail gider, e-mail gelirdi. Biz orada sürekli yazışarak, sürekli karar alarak mesajlaşma ve mesajlaşma uygulamamızın içindeki pazar yerindeki bütün nimetlerinden faydalanıyoruz. Türk Hava Golları’ndan check-in yapıyorum, garanti Bankası’ndan para transfer ediyorum. Bunlar günümün içinde her an olabiliyor. Sosyal medya değil ama teknolojinin benim hayatımı idame ettirirken verimlilik açısından kullanımlarını örnek verdim.
UpCall diye bir uygulamamız var. Arayan bir numarayı eğer rehberde kayıtlıysa, size kim olduğunu söylüyor. Bu araç sayesinde konuşmak istemediğin bir kozmetik şirketi beni arıyorsa, gördüğüm için açmıyorum. Öyle bir zaman kazanıyorum.
Ben müzik çok severim. Fırsat bulduğum her anda, bir yerde bir müzik çalar. Hiçbir müzik aracı yoksa, beynimde çalar. Ama bizim Fizy’miz var. Arabada, yolda, eve gidip gelirken arabamda fizy’m çalar. Eve girdiğimde tv+’ımdan haberlerimi alırım. Tv+’ın içine girer Fizy kanalımı açarım, oradan müziğimi dinlerim.
“Teknoloji hayatı güzelleştirebiliyor”
Fotoğrafçılığı çok seviyorum. Herkes gibi benim de Instagram faaliyetlerim var. Ama kendi fotoğraf uygulamamız da var. Lifebox’ı da çok aktif kullanıyorum. Lifebox bütün fotoğraf, videolarımızı saklayabildiğimiz bir servisimiz.
1440 dakikadan bahsetmiştim; bizim servislerimizin, müşterilerimizin 1440 dakikasının kaç dakikasında olduğunu ölçüyoruz. Bu benim kendi performans kriterlerimden ve ekibimdeki herkesin de hedef aldığı bir rakam. Müşterimizin günde kaç dakika müzikle yanındayız, kaç dakika televizyonla yanındayız? Bunu ölçüyoruz ve bunu iyileştirmeye çalışıyoruz. Bizim şu an gördüğümüz; müşterilerimizin uyanık olduğu, uyumadıkları zamanın dışında yaklaşık zamanlarının üçte birinde, bir servisimizle varız. Galiba bende bu oran daha fazla. Herhalde benim uyanık geçirdiğim zamanların yüzde 75’inde bir şey var hayatımda.
Öyle çok ağır bir sosyal medya kullanıcısı, o anlamda değilim. Gurbetteyken daha fazla kullanırdım. Benim annem Alzheimer hastası. Her dakika kendimi bir yere check-in ettiğim bir an oldu. Çünkü babam açıp gösteriyordu, bak şimdi okulda, bak şimdi şurada diye. Arkadaşlarım Ayşem herhalde delirdi diye düşündükleri bir an oldu. Teknoloji işte, diyordunuz ya hayatı daha, işte böyle güzelleştirebiliyor.
Yakın zamandaki yenilikler, servisler var mı?
Hep olacak. Önümüzdeki sene kurumsal portföyde daha fazla yeniliğimiz olacak. Kurumlar için ürettiğimiz dijital çözümlerde daha fazla şeyler yapacağız. Nesnelerin interneti alanında bir dizi şey yapıyor olacağız. Çok yoğun bir şekilde sıra sıra gideceğiz.
Sosyal medya detoksu yaptınız mı ya da yapmayı düşündünüz mü?
Yoga yapıyorum her gün. Teknolojiden veya sosyal medyadan detoks diye düşünmemek lazım. Başarı kriterlerinden bir tanesi de, insanın gününün bir anında bütün yaşadıklarından uzaklaşıp beynini sakinleştirmesi. Çünkü beynimiz bize her dakika bir şey söylüyor. Özellikle yapamayacaklarımızı söylüyor. Onları yenip esasında beyne teslimiyetçilikten yarım saat uzaklaşmak gerekiyor. O detoksu yapmak gerekiyor. O beyni dinlendirince, insan asıl düşünceleri o zaman duyuyor. O yarım saat bittikten sonra da telefonumu açarım. Böyle bir detoksum var.
Bu söyleşi BW Türkiye dergisinde yayımlanmıştır.