Türkiye’nin önde gelen moda dergilerinde editör ve yazar olarak çalışan Seda Yılmaz ile deneyimlerinin de yer aldığı ve modaya dair muazzam bilgilere yer verdiği “Giysiler Ne Anlatır?” kitabını konuştuk.
Özellikle son 10 yılda alışverişin parmak ucumuza kadar gelmesiyle tüketim kültürünün merkezine yerleşen moda sektörü, durdurulamaz bir hızla yükseliyor. Yüzde 70’e varan indirimler, muhteşem günler, haftalar, aylar… Hepsi, gardırobunuza -gerekli veya gereksiz- bir parça daha katabilmek için hayata geçiyor. Peki giydiğiniz kırmızı bir kazak, bir mini etek, markalı ayakkabılarınız veya sürdüğünüz rujun hayattaki karşılığını hiç düşündünüz mü?
Tüm bu sorulardan fazlasını sunan ve Mundi Kitap etiketiyle yayımlanan “Giysiler Ne Anlatır?”, sadece modaya ilgi duyanların değil herkesin okuması gereken bir kitap. Moda editörü ve yazarı Seda Yılmaz’ın kendi yolculuğuna da içtenlikle yer verdiği kitabın başlıkları da oldukça dikkat çekici: “Doğuştan Dergi Kızı”, “Kadınlığın İlk Aşaması”, “Kutsal Topuklular”, “Ekmek Bulamıyorlarsa Chanel Yesinler”, “Defilelerde Sandalye Kapmaca”, “Feminst Doğulmaz, Feminist Olunur” ve “Giydiklerimi Kim Üretiyor?”. Yılmaz’la ilk kitabı için bir araya geldik.
Öncelikle uzun yıllardır giysilerin aslında ne anlama geldiği üzerine düşünen biri olarak böylesine dolu bir kitap yazdığınız için teşekkür ederim. “Giysiler Ne Anlatır?” uzun araştırmalar ve hayli kişisel deneyimle dolu. Kitabı yazma süreciniz nasıl geçti?
İçime döndüğüm, deneyimlerimi elekten geçirdiğim bir süreç oldu. Moda üzerine yazılmış Türkçe kitap sayısı sınırlı olduğu için kapsamlı bir araştırma yapmak benim için çok önemliydi. Tarihte yer etmiş moda tasarımcılarını, belli başlı giysilerin ve aksesuarların tarihçesini, modanın güncel meselelerini özellikle ele aldım.
Gündelik hayatınızda da modaya dair size ilginç gelen bilgileri, deneyimleri not eder misiniz?
Sadece moda konusunda değil, ilgimi çeken ve merak duyduğum her konuda not tutmayı severim.
Ben de lisede sizin de ‘tiki’ diye tabir ettiğiniz gençlerden biriydim. Bir gruba ait olmak adına bazen kalitesine ya da ne ifade ettiğine bakmadan bazı markaları giydiğimi çok sonradan fark ettim. Sizce insanın kişiliğinin oluşmasıyla üzerine giydikleri arasında nasıl bir bağ var?
İnsanın kendini tanıması ve özneleşmesi hiç kolay değil. Hele kadınlar için bu daha da zor. Mesela bir kadının nasıl davranması veya giyinmesi gerektiği konusunda herkesin söyleyeceği bir şeyler vardır. Bu sesleri susturamasak da feminizm bize, bunlara karşı gelme gücü veriyor. Öte yandan, varoluşumuzu anlamlandırma konusunda da psikoloji bize el veriyor. Hepsinin yardımıyla verdiğimiz birey olma mücadelesinde giydiklerimiz de bizimle birlikte değişiyor.
Sizin de umut veren bir gelişme olarak yorumladığınız beden olumlama hareketi nasıl ortaya çıktı sizce? Bu hareket başka diğer trendler gibi geçici mi yoksa sizce bu algı zihinlere yerleşti mi ya da bundan sonra yerleşecek mi?
Beden olumlama hareketi, başta moda ve güzellik endüstrileri olmak üzere bütün tüketim kültürünün şekillendirdiği ideal beden algısını sarsıyor. Kadınların bedenleri üzerinden maruz kaldıkları baskıları ortadan kaldırmayı hedefleyen bu hareket, idealin dışına itilen her tür bedene görünürlük kazandırıyor. Çok sayıda markanın sahip çıkması, hareketin bir trend gibi algılanmasına sebep olabilir. Ancak sosyal medyanın da etkisiyle uzun vadede daha da güç kazanacağını düşünüyorum.
Bazen kendine bakmayan -belki o gün gününde olmayan- bir kadınla, bakımlı bir kadına karşı alınan tavrı izliyorum. Dikkate alınmak söz konusu olduğunda bir rujun bile etkisi olduğunu üzülerek görüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Toplum bakımsız kadına karşı nasıl bir tavır sergiliyor?
Kadınların üzerindeki güzellik baskısı asla ama asla azalmıyor. Bu da onları sürekli dış görünüşleriyle meşgul olmaya itiyor. Bir de idealize edilen kadın imgeleri var. Reklam panolarında, televizyon ekranlarında, Instagram’da, kısacası her yerde onlarla karşılaşıyoruz. Bu kadınlar gibi güzel ve bakımlı olmak için didinip durmamızı isteyen bir sistem işliyor.
Siz de bir zaman sonra giysilere anlam yüklemeyi ve alışveriş yapmayı bırakanlardansınız. Bunun nedeni ise tekstil işçilerinin çalışma şartları ve hızlı üretimin dünyaya verdiği zarar var. Bu bağlamda az eşya, bilinçli alışveriş konusunda neler söylersiniz?
Dünyanın doğal kaynakları hızla tükenirken alışverişten kaçınmak bir gereklilik bence. Telefon ekranlarımız bile mağaza vitrinlerine dönmüşken bunu yapabilmenin pek kolay olmadığının farkındayım ama tüketmek yerine, elindekinin kıymetini bilmesi insana çok daha iyi hissettiriyor.
Feminizmin yükselişiyle birlikte sizin de hayatınızda epey radikal değişiklikler olmuş. Şimdi geriye dönüp baktığınızda moda sektörüne giren genç halinize neler söylerdiniz?
Moda dünyasının ışıltısına aldanma.
Siz bundan sonraki yeni 10 yılda, modanın değişimine dair nasıl bir öngörüye sahipsiniz? Köklü değişimler anlamında bizimle paylaşabileceğiniz fikirleriniz neler?
Sürdürülebilirlik, markalar için bir seçenek olmaktan çıkacak bence. İklim krizinin yakıcı etkilerini gördükçe tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmekten başka çaremiz kalmayacak.
Bu söyleşi TimeOut İstanbul dergisinin Nisan 2020 tarihli dijital sayısında yayımlanmıştır.