Bu hafta iki oyun, bir konser izlenimi ile buradayım. Krek’te Bayrak’ı izledim; Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali kapsamında Rémi De Vos’un Sana Bir Şey Söylememe İzin Ver oyun okumasındaydım. Bir de Garajistanbul’da çok da iyi olmayan bir Rox konserindeydim.
İki hafta önceydi sanırım, Krek’in izlemediğim tek oyunu olan Bayrak’ı izlemeye gittik. Taksim’den servisi saniyeyle kaçırdık, taksiye atladık ve oyuna yetiştik. O uzun yolu çekmek bazen insanın gözüne büyüyor ama sonrasında Santralistanbul’un o korunaklı havası sizi iyi hissettiriyor. Bayrak eski bir oyun. 2009’da sahnelenmeye başlamış. Öyle ki, başrolünden kimler geçmemiş ki; Ali Atay, Bartu Küçükçağlayan ve şimdi de Ulaş Tuna Astepe var bu rolde.
Krek iyi hissettiğim nadir tiyatrolardan biri. Yerimizi alıp kulaklığımızı taktıktan sonra camlı sahnenin açılmasını bekliyoruz. Bu sefer oyundan önce bir video karşılıyor bizi. Oyunun detayına pek girmek istemiyorum, sadece izlemenizi önereceğim oyunlardan biri. Video ile tiyatroyu harmanlayan, konusu yabana atılmayacak kadar iyi bir oyun. Berkun Oya, oyunlarında hep basit bir konuyu ele alıyor zaten. “Güzel Şeyler Bizim Tarafta”da da konu çok basitti ama metin o kadar etkiliydi ki, sanki hiçbirimiz yaşamamıştık o ötekilik halini. İşte Bayrak’ta da durum bu kadar basit olmasa da, derin ama bazılarını sıkça yaşadığımız durumları ele alıyor. Oyunculuklardan bahsetmeme gerek yok demeyeceğim, bahsetmek zorundayım. Yeni kadro ise şöyle; Ayten Uncuoğlu, Canan Ergüder, Köksal Engür, Okan Yalabık, Ozan Çelik ve Ulaş Tuna Astepe.
(Bu arada oyunla ilgili çok daha fazla notlarım var ama oyundan çıkar çıkmaz aldığım üzücü bir haber sonrası oyunun izleri biraz silindiğini itiraf etmek zorundayım…)
Kısa geçmeye çalışıyorum ama sanırım bu konuda pek başarılı değilim.
Tiyatroyu kabul etmeyen bir ailenin hikâyesi
Hepsi birbirinden yetenekli ve değerli bu dört ismi biliyorsunuz eminim ama yakın takip etmenizi öneririm. Çünkü oyunculuklar ‘gerçekten’ çok iyiydi.
Rox’tan geriye kalanlar
Bu tarz işleyişlere alışığız İstanbullular olarak ama keşke alışmasaydık, birileri bizi alıştırmasaydı. Sonradan öğrendim ki, Garajistanbul şu aralar sıkıntıdaymış. Geçenlerde bir oyun izlemek için günlerce ulaşmaya çalışmamdan anlamalıydım. Ne basın sorumlusu ne başka bir yetkiliye ulaşmak mümkün. Umarım bu güzel mekanı heba etmezler, ne diyeyim.
Bugünlük bu kadar yeter. Bir oturuşta daha da yazarım ama diğer yazılar içimi tırmalıyor şu an.