Nihan Bora

Red Hot Chili Peppers konserinden arda kalanlar…


Yıllar önce, şarkıları üzerine anılar dizdiğimiz Red Hot Chili Peppers sonunda İstanbul’a geldi. Konser çok iyiydi, ve evet sadece konser iyiydi.
Mutsuz bir şekilde evde oyun oynuyor, bir yandan Twitter’ı takip ediyordum. Yazmam gereken iki yazı, okumam gereken makaleler varken yapıyordum hem de bunları.
Derken telefon çaldı. Arayan yakın arkadaşım Banu’ydu. “Ne haber, ne yapıyorsun?” faslından sonra, “Canım sen konsere gidiyor musun?” dedi. “Ne yazık ki akreditasyonumu yaptırmak için geç kaldığımdan gidemiyorum ve çok sinirliyim” dedim. “Bende fazla bilet var, hadi gel” dedi. Güzel oldu, sevindim, hemen hazırlandım çıktım.
Santralistanbul’a, hele de cumartesi günü gitmenin kolay olmayacağını biliyordum. Dolmuş sırasını göreceğim virajı döndüğümde önce bir irkildim. Neyse deyip beklemeye başladım. Sonra Taksim’e kadar çıkmayayım da, Dolapdere’de inip oradan taksiye bineyim dedim. Sözde akıllılık edecektim. Ah canım aklım!

20 dakika kadar korku dolu anlar yaşayarak boş taksi bekledim. Taksiler vızır vızır geçiyordu fakat dolulardı. Karşı yoldan bir taksi beni gördü, döndü, taksiye bindim ve “Santral’e mi?”dedi. “Evet” dedim. “Oradan geliyorum, yollar kilit ama bir şekilde gideceğiz” dedi ama ben o an zaten taksi bulmanın mutluluğundaydım.
Tünele girdik ve trafiğe saplandık. Neyse. Bu çok ilginç bir durum değil. Trafik işte, her gün yamacımızda, bizimle!
Alana yaklaştığımızda, müsait bir yerde indim ve konser güruhuyla yürümekten büyük zevk aldım. Allah’ım ne kadar da sevinçliydim!
Banu’yla buluştuk, sıraya girdik, hızlıca içeri girdik. Athena sahnedeydi. 2. Kategori olduğunu düşündüğüm yerden sahneye doğru baktığımda sadece ışıkların olduğunu görebiliyordum, o kadar.
Önlere ilerlemeye çalıştık, baya da ilerlemiş gibiydik ama hala sahne yoktu. Acaba sahne yok muydu?
Sohbet, muhabbet, tanıdıklar derken saati 21:40 yaptık. Tabii bu esnada önümüze geçen uzun boylu delikanlılara şaşkın gözlerle bakıp hareket etmediklerini görünce penguen gibi sağa-sola kaydık. İki boyun arasından ekranları görebiliyorsak ne alâydı!
  
Sahneyi görmenin imkanı yoktu! Konser başladıktan sonra ekranların açılmasıyla grup elemanlarını gören bizler çocuklar gibi şendik! En sevdiğimiz şarkıları, dinlerken boyun ağrısından aşağı doğru bakmak, ekranı görmeye çalışmak, parmak ucunda fotoğraf çekmek ve uzaktan önce yeşil tişörtlü, sonra çıplak bedenli Anthony’yi görünce sevinmek gibi hallerdeydik.
Bir ara tuvalete gitmeye yeltendik, meğer ne kadar da önlerdeymişiz. Git git bitmedi. Bir baktık arkalarda da dev bir ekran var, tabii biz bile göremediysek arkalardakiler için DEV hizmetti o ekran sahiden.
Konser çok güzeldi, performans görmeden bile iyiydi, ses sistemi şahaneydi ve Under The Bridge ile mutluluk doruğa ulaştı.

Gelelim sona. Bitmeyen bir konser macerası. Hiç bu kadar yazacağımı bile tahmin etmezdim. Zaten farkındaysanız konserin detaylarıyla değil daha çok organizasyonun tuhaflığıyla ilgiliyim, ilk kez bu kadar.
Yine en az ekranlar kadar dev bir ÇIKIŞ – TAKSİ yazan yazının altından aklı başında insanlar olarak ilerlemeye başladık. Santim adımlarla ilerlerken bir yerden sonra rahatlayacağımızı düşündük ama nerde! Gittik gittik, orada durduk. Kapı kilit, demir parmaklıklar karşımızda, bir taraftan onları açmaya çalışıyorlar ama imkansız. Yüzlerce insan orada öylece kaldık. O sıra hemen Twitter’a durumu anlatan birkaç tweet attım.
Neyse Banu biraz daralır gibi olunca, yetkili biri de yok bu arada, görebildiğimiz görevli insanlara nereden çıkacağımızı sorduk ve otoparkın o tarafı gösterdiler. Otopark çıkışına yürüyüp çıktık, arkadaşlarla buluştuk, Eyüp’te biraz dolaştık çünkü Eyüp dün akşam kesinlikle mahşer yeriydi! 
Her tarafta konserden çıkmış insanlar ve yollarda trafikte sıkışmış arabalar. Kendimizi bir minibüse zor attık da Taksim’e geldik neyse ki. Ha konser 23:30 gibi bitti ve 02:00’de evdeydim!
Yoruma gerek yok sanırım ama birkaç kelam etmezsem çatlayacağım. Pozitif iyi bir organizasyon şirketidir. Rock’n Coke’u, Efes One Love’ı daha bilimum konser etkinliğini yapar. Bu sefer gafil avlandılar. Santralistanbul, RHCP’yi kaldırır sandılar, elbette aylardır hazırlandılar ama olmadı ne yazık ki. Bu sefer başarısız bir organizasyondu kabul etmeli. Fakat RHCP’yi de onlar getirdi, bu açıdan da teşekkür etmeli!
Memlekette konser mekanı kalmadı, evet. Ama benim anlayamadığım iki DEV konu var:

  1. Yoğun katılım olacağını bilet satışlarından bildiğin bir konserde o sahne az daha yüksek yapılabilirdi. Arkadaki insanlar HİÇBİR ŞEY görmedi. Sadece ses ve ekran. YouTube konforlu bir evde daha iyisini verebilir.
  2. Neden ÇIKIŞ yazan yerden çıkamadık biz?

Sorularım bu kadar.
Uzun zamandır içimi dökmemişim. Buraya kadar okuyana selam ederim.
Exit mobile version