Bu yazı Touch İstanbul Temmuz sayısında yayınlanmıştır.
Dünyaca ünlü birçok sergide işleri sergilenen Lale Tara, ‘Masum Suretler’ isimli sergisiyle İstanbul Modern’e konuk oluyor. 4 Eylül’e kadar görülebilir.
Masumiyet, üzerine fazlaca konuşulabilecek bir başlık aslında. Sadece konuşmak da değil, yazılabilecek, resmedilecek ve hatta tasarıma dönüştürülebilecek bir konu. Masumiyeti, insan suretiyle düşleyerek somut hale dönüştüren Lale Tara, İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde sergilediği işleriyle zamansız ve mekansız öyküler yaratıyor.
Serginin küratörlüğünü yapan Engin Özendes’in sergiyle ilgili yorumu şöyle: “Hayal mekan ve hayal zamanda kurgulanmış, alternatif gerçeklik, umut ve düş kırıklığı üzerine bir öyküyü izlemek üzere farklı bir dünyaya davet ediyor.”
Yeni sergisiyle, önceki sergileri Canlı/Live, Hello Earth Goodbye ve Doppelgaenger (RUI)’in izleğini sürdüren Lale Tara, suretlere dair öykülerine yenilerini ekliyor. Özellikle Rönesans resminde ön planda olduğunu hatırlayacağımız anne-çocuk temasına bambaşka bir bakış atıyor. Sanatçı, fotoğrafladığı suretlere masalsı, doğaüstü nitelikler katarken, üzerinden bambaşka hikayelere sürüklüyor.
Fotoğraflanan anne-çocuk figürlerindeki kıyafetler de oldukça dikkat çekici. Zira bu kostümler Ümit Ünal’ın elinden çıkarak mizansene daha da gerçekçi bir duygu katıyor. Anlayacağınız öyküden, Rönesans dönemi kostüm ve aksesuar seçimine ve mekana kadar her şeyin çerçevelere titizlikle yerleştiği ortada.
Bu olağanüstü yolculukta kadının, anne ve cinsel imge olarak görselleştiği yanlar arasında bağlantılar kuruluyor. Anne ve oğlu, gerçekle düşün iç içe geçtiği görüntülerde, izleyicide yeni hikayelerin yaratılmasına olanak sağlayan bir öykü sunuyor. Fotoğraftaki iki yolcu aniden başka bir boyutta, farklı mekanlarda belirirken, zaman ve mekana ait doğrularımızı çapraşıklaştırıp, kadın ve kutsal tanımlarını suretler üzerinden yeniden düşündürerek, ardında yanıtlanacak başka sorular bırakıyor. Lale Tara, görüntülediği suretlerin, farklı mekan ve zamanlarda, gerçekçi hal ve ifadeleriyle, alternatif bir gerçekliği direttiklerini vurguluyor.