İstanbul Film Festivali zamanı geldi. Ben de bu hafta beş film izledim ve ilk izlediğim Me and Orson Welles filminden bahsetmek istiyorum.
29. Uluslararası İstanbul Film Festivali tüm hızıyla devam ediyor. 200’den fazla film izlenmeyi beklerken, bu sene basına davetiye göndermeyip onun yerine festivalin en iyi filmlerine basın gösterimi yapmayı tercih eden İKSV’ye bir kez daha teşekkürler.
10 günlük basın gösterimi programında ilk hafta 10 filmden beşini izleyebildim. Sabah ve öğleden sonra seansları olmak üzere günde iki film oluyor. İlk izlediğim film Me and Orson Welles / Ben ve Orson Welles ile başlamak istiyorum.
Richard (Zac Efron), tiyatro aşığı bir lise öğrencisi. Mercury Tiyatrosu’nun önünde Orson Welles ile karşılaşır ve ortaya atlayarak Welles’in yeni oyunu Caesar’dan bir rol kapmayı başarır. Oyunun galasına 1 hafta kala oyuna dahil olan Richard, okulu ihmal etmeye başlar ve son sürat kısacık olan rolüne çalışır. Orson Welles’i daha yakından tanımaya çalışan Richard, tiyatrodakiler sayesinde onun çok hırslı olduğunu öğrenir.
Filmde çok daha fazla detay var. İzlenesi ve özellikle bir haftada oyunun yetiştirildiğini görüp o alkışı alma anı hissedilmeli. Tiyatroya kıyısından köşesinden bulaşanlar mutlaka izlemesi gerek bence.
Sonja’ya gelince, filmin sonunda Orson onu istediği yapımcıyla tanıştırıyordu.
Orson Welles rolünü çok çok iyi kotaran Christian McKay ise aldığı ödülleri sonuna kadar hak ediyor. Oyuna olan kendine olan güveni takdire şayan. Orson geldiğinde prova oluyor, o yokken olmuyor. Genelde de tiyatroda olmuyor. Ama oyuncularını öyle bir motive ediyor ki, gerçekten liderlik böyle bir şey diyorsunuz. Bu filmi izleyip Orson Welles’e hayran olmamak elde değil..
George Orson Welles hakkında
George Orson Welles, 6 Mayıs 1915 yılında Kenosha Wisconsin – ABD’de doğdu. Welles iki yaşındayken yetişkin bir insan gibi konuşabiliyor, üç yaşında herşeyi okuyabiliyor, beş yaşında Shakespeare’in oyunlarını ezbere biliyor, vasisi tarafından kendisine hediye edilen kukla takımıyla Kral Lear’ı tek başına oynuyordu. 9 yaşındayken babasıyla çıktığı gezide dünyanın dörtte üçünü dolaşmış olan Welles bu arada resim yapmayı öğreniyor, ünlü büyücü Houdini’den illüzyon dersi alıyordu. 10 yaşında Wisconsin gazetelerinden birinde kendisinden; “Karikatürcü, oyuncu, şair ve sadece on yaşında” diye bahsediliyordu. 1941’deki ilk filmi “Yurttaş Kane” ileride çok büyük ün yapacak olmasına rağmen, o sıralar Welles’e yüklüce bir para kaybettirdi. Daha bu ilk filmiyle, Welles o zamana kadar ki sinema gelişimine yepyeni bir yön vermiş ve yenilikler getirmiştir. Özellikle, sinemanın anlatım potansiyelini ve yollarını farklı bir kompozisyonda kullandığı için bu film önemliydi. Bu nedenlerden ki, “Yurttaş Kane” filmi birçokları tarafından “bugüne kadar yapılmış en iyi film” payesini almıştır. Ayrıca, bu ilk filminde oyuncu olarak da bulunmuş ve performansıyla da beğeni toplamıştır. (Kaynak vikipedi)