Nihan Bora

İzotomi Projesi, gençlerin kendilerini mutlu edecek mesleği seçmeleri için çalışıyor

İzotomi Projesi, genç-yetişkinlerin belki de kendini kaybolmuş hissederken başvurabilecekleri ve dünyada ilk kez Türkiye’de olan bir envanter üzerinden uzmanlar eşliğinde onlara yol çizen oldukça dikkat çekici bir proje. Umut Kısa ve Sola Unitas Yayınları’nın ortaya koyduğu projenin detaylarını konuştuğumuz Ahmet Erkasap ile yollarımız, ‘Ebeveyn Kitaplığı’ isimli kitap sayesinde kesişti. Sola Unitas’tan verdiğim siparişte kargo parası vermemek için karşıma çıkan bu kitap, bana inanılmaz bir yol açtı desem, yanlış olmaz.

Kısaca ‘Ebeveyn Kitaplığı’ndan bahsetmek gerekirse; arka kapak yazısından bir alıntı yapmak isterim: “Bu kitap ergenlik döneminde çocukları olan tüm ebeveynlerin hayatlarını kolaylaştırmak, belki de okumaya ayırabildikleri kısıtlı zamanı en verimli şekilde değerlendirmelerine yardımcı olmak için derlendi.”

Böyle bir güzelliği yapmışlar, bize de okumak düşer! Ben hamileliğimin ilk sürecinden itibaren kendimi çok fazla ebeveyn kitaplarına gömmüş bir aile olarak bu kitap beni inanılmaz mutlu etti. Bu kitapta ICA uzmanları, kendilerinde iz bırakmış kitapları seçmiş ve bunları en özet şekilde, çok iyi bir Türkçeyle bize sunuyor. Her birinin ellerine sağlık buradan!

Gelelim İzotomi Projesi’ne. “Gençlerin mutlu meslek seçimleri yönünde yüksek farkındalık oluşturan kariyer belirleme sistemi” olarak tanımlanan bu proje, tüm ebeveynlerin mutlaka bilmesi ve faydalanması gereken bir proje olmuş. Erkasap örneğin şöyle diyor: “Yolun nispeten başında onlara kendilerini tanıma fırsatı ve otonomi verebilirsek bu yolları hem daha mutlu hem de keyifle geçebileceklerine inanıyoruz. Amacımız öğrencilerin kendi farkındalıklarını artırmak ve onlara standart söylemlerin dışında, kendi mutluluklarına yol açabilecek fırsatların da olduğunu hatırlatmak.”

Çok kıymetli içgörülerin ve bilgilerin olduğu bu röportajı mutlulukla yaptım. Buyurun size de iyi gelecek sohbetimize…

Foto: Brooke Cagle / Unsplash

Ahmet Hocam merhaba. Birden fazla alanda çalışmalarınız bulunuyor. Sizi bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Kendimden bahsetmek hayatta en zor şey benim için. Tüm koçluk eğitimim boyunca takdir alma konusu üzerinde çalışmam gerektiği ortaya çıkmıştı ancak hala beceremiyorum 🙂 Çok kısaca özetlemek gerekirse Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji, İstanbul Üniversitesi İşletme Yüksek Lisans ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Doktora ile eğitim hayatım geçti. 15 yıl dünyanın çok çeşitli ülkelerinde etkinlik yönetimi üzerine çalıştım. Sola Unitas’tan koçluk eğitimimi aldım ve hayatımda verdiğim en iyi kararlardan biriydi. Beni dönüştürdü diyebilirim. Kariyer değişikliği yaparak şirketler için Yönetim Danışmanlığı ve ardından Özyeğin Üniversitesinde Profesyonel Gelişim Danışmanlığı yaptım. Şu anda İstanbul Gedik Üniversitesi’nde Yönetim Bilişim Sistemleri bölümü öğretim üyesiyim. Eşim Pelin’le 10 yıllık evliliğim devam ediyor. Dünyada en sevdiğim insanlar sıralamasında en üstte yer alan 1 kız ve 1 erkek çocuk babasıyım.

“İzotomi Projesi, Umut Kısa ve Sola Unitas’ın çılgın projesi”

İzotomi Projesi nasıl ortaya çıktı?

İzotomi Projesi, Umut Kısa ve Sola Unitas ekibinin çılgın projesi olarak adlandırılabilir. Geleceğin gençlerin elinde olduğu bu kadar aşikârken onların kendi hayatlarına yön vermelerine ve mutlu bir gelecek sahibi olmalarına nasıl katkı sağlayabiliriz diye düşünülerek harekete geçilmiş bir proje. Bu noktada gerek ebeveynlerin gerekse de genç-yetişkinlerin Türkiye şartlarında en zorlandıkları olgunun meslek seçimi olduğu göz önüne alınarak bu yönde bir katkı sağlanması arzu edilmiş. Bir envanter ve sonrasında detaylı bir rapor yoluyla her iki paydaşa da katkı sağlama arzusu İzotomi’nin nüvesini oluşturuyor.

“Tek kariyer veya ‘altın bilezik’ söylemleri geride kaldı”

Özellikle 13-19 yaş arası gençlerin mutlu meslek seçimleri yönünde yüksek farkındalık oluşturan kariyer belirleme sistemi olarak tanımlıyorsunuz. Bu tam olarak ne demek?

Üniversite sınavı ülkemizde derin bir yara. Genç-yetişkinlerin hayata dört elle sarılacakları bir dönemde biz test çözdürerek ve “senden iyi mühendis olur”, “doktorluk garanti meslek” veya “avukatlık altın bilezik” söylemleriyle harap ediyoruz. Hâlbuki bu genç-yetişkinlerin potansiyellerine bakmadan ve kendi kafamızdaki ve toplumsal ön kabullerle bu yönlendirmeleri yapıyoruz. Ancak 21. yy bambaşka beceri ve yetkinlik setleriyle geldi. Tek kariyer veya “altın bilezik” söylemleri geride kaldı artık. Tıp okuduktan sonra girişimcilik yapan gençler veya mühendislik okuyup insan kaynaklarında çalışmayı çok isteyen genç yetişkinler dolu etrafımız. Yolun nispeten başında onlara kendilerini tanıma fırsatı ve otonomi verebilirsek bu yolları hem daha mutlu hem de keyifle geçebileceklerine inanıyoruz. Amacımız öğrencilerin kendi farkındalıklarını artırmak ve onlara standart söylemlerin dışında, kendi mutluluklarına yol açabilecek fırsatların da olduğunu hatırlatmak.

“Bir şirket ile bir ailenin başarı ve mutluluk kriteri çok farklı değil”

Ben biraz daha bu gençlerin çocukluğuna inmek istiyorum 🙂 Veliler size gelmeden önce kendileri çocuklarının okul öncesi ve eğitim hayatları boyunca nasıl bir tutum sergilemeli? (Elbette çok derin bir konu ama ana hatlarıyla anlatır mısınız?)

Bu konuda üstadım Umut Kısa’nın bir videosuna referans vermek istiyorum. (https://youtu.be/amdbVxKcpns) Temelde çocuklarımıza otonomi vermek en önemli olgu. Karar alma mekanizmalarına dahil etmek bireyin gelişimi için çok önemli. Ben sosyal olguların tüm katmanlarda birbirini etkilediğine inanıyorum. Yani bir şirket ile bir ailenin başarı ve mutluluk kriteri çok farklı gibi görünse de esasında çok farklı değil. Hemen bir örnekle açıklayayım. Doktora tezimde örgütsel muhalefet ve örgütsel demokrasi çalıştım ve araştırmalara göre demokratik, muhalefete izin verilen, sesini duyurabilecekleri ortamlarda çalışan insanların şirketlerini başarıya götürdüğü ortaya konmuş durumda. Bunu aileye uyarlarsak ne kadar demokratik, katılımcı ortamlar yaratır ve çocuklarımıza karar alma özgürlüğü, otonomi imkanı verirsek çocuklarımızın kendi potansiyellerini ortaya çıkarma imkanları ve mutlu bir geleceğe sahip olma şansları o kadar artar. 

Foto: Kraken Images / Unsplash

İzotomi Projesi’ni geliştirirken nasıl bir yol izlediniz, dikkat ettiğiniz başlıklar neler oldu?

İzotomi Projesi’nin kalbinde bir envanter bulunuyor. Bu envanter Enneagram adlı bir kişilik modelini temel alıyor ve buna uygun olarak anketi çözen kişileri 9 tipten birine daha yakın olarak tanımlıyor. Burada çok çeşitli algoritmalar ve teknik konular var ancak en basit haliyle kişinin ankete verdiği kendi cevaplarına göre kendini konumlandırdığını söyleyebiliriz. Sonrasında bu tipe göre çok detaylı, yaklaşık 60 sayfalık, bir rapor ortaya çıkıyor. Bu rapor tek başına da son derece anlamlı ve detaylı ancak ben koçluk desteğiyle bu raporun daha derinlikli ve insan dokunuşlu olduğunu düşünüyorum. Rapor öncesinde ve sonrasında birer görüşme yapılması durumunda genç yetişkinin envanterde açıkta kalabilecek özelliklerini de yakalamak mümkün hale geliyor.

Sonuçta bizler çok boyutlu bir dünyada yaşıyoruz ve verilen cevaplar iki boyutlu bir düzleme (kağıt ve kalem) aktarılıyor. Burada bir kayıp olması çok mümkün. Ayrıca tüm kişilik teorisi çalışanların söyleyeceği gibi teoriler kişinin kendi kendisini değerlendirmesine ve bundan bağımsız olarak kendi içinde eksikliğe veya hataya açıktır çünkü insanı değerlendirir. Bunları göz önüne aldığımızda koçluk görüşmeleriyle desteklenmiş bir rapor çok daha değerli olacaktır diye düşünüyorum.

“ICA, öğrencimizi daha da derinden tanımaya çalışıyor”

Projenizin çalışanları ICA ekibi tam olarak neler yapıyor?

ICA (İzotomi Certified Analysts) ekibi, ICF Akredite koçluk eğitimi almış, sürekli kendini yenileyen, öğrenmeyi seven, genç-yetişkinlerle iletişim kurmakta en üst düzeyde başarılı koçlardan oluşuyor. ICA’lar envanterin öğrenciye uygulanmasında önce genç-yetişkinlerle görüşme yaparak onlarla bağ kuruyor. Genç yetişkinler aileleri dışındaki kişilerle, hele koçluk yetkinliği üst düzeyde olanlarla, son derece rahat iletişim kuruyorlar. Güven ve yargılamama unsuru burada çok kritik onu ifade etmek isterim. Öğrencimiz burada kendini istediği şekilde ve özgürce ifade ederken ICA notlar alarak kendi raporu için hazırlık yapıyor. Envanter sonrasında tekrar buluşan ICA ve öğrenci, konuşulmamış konuları konuşuyor ve ICA, öğrencimizi daha da derinden tanımaya çalışıyor.

Bu noktada envanter raporu çıkmış ve ICA’ya gönderilmiş durumda. ICA bazen raporu teyit etmek için öğrenciye koçluk teknikleriyle teyit mekanizması kurarken kimi zaman ise öğrencinin anlatmak istediği ve raporda yer almayan farklı konuları görüşüyorlar. Son olarak ICA ikinci görüşme ardından kendi raporunu yazıyor ve envanter raporunun ardından bu kısım eklenerek öğrenciye iletiliyor. Diyebiliriz ki ICA’lar çok boyutlu bir dünyayı (her öğrenci bir dünya bana göre) iki boyuta öğrencinin arzu edeceği şekilde yerleştiriyor.

“Sürecin sonuçtan bile daha önemli olduğu fikrine odaklanıyoruz”

Foto: Elevate / Unsplash

“Başarı mutluluğu getirmez ama mutluluk başarıyı getirir” diyorsunuz. Bu cümle çok kıymetli ama bunu bir gence nasıl anlatıyorsunuz?

Gençler bu konuya bizden önce vakıf oluyorlar bana sorarsanız. Ancak toplumsal öğretiler, ailevi öğretiler ve popüler kültür denilen artık sosyal medyanın hakimiyetinde olan çeşitli öğretiler bu farkındalığı eğip büküyorlar. İçgüdüsel olarak mutluluğu arayan gençler yarış atları gibi başarıyı kabullenmeye ve sürece değil sonuca odaklanmaya başlıyorlar. Halbuki süreç sonuca giden yol olmaktan başka; deneyim biriktirme, iletişim kurma, çalışma, planlama, kendini yönetme gibi pek çok bileşenden oluşuyor. Başarı ise bir sonuç ve elde edildikten sonra ancak başka bir hedefle kendini yenileyen bir olgu. Bu noktada benim üzerinde durduğum konu, sürecin sonuçtan bile daha önemli olduğu fikrine odaklanmak.

“Öğrenciler etki odaklı hareket ederek değişen şartlara adapte olabilir”

Bir öğrencinin kariyer planlamasını yaparken dahi eğitim sisteminin defalarca değiştiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu sistemin böyle sık değişmesi kariyer planlaması noktasında nasıl bir dezavantaj yaratıyor?

Şartların değişmesinin öğrencilerimizi olumsuz etkilediğinde hemfikirim ancak kontrol edemediğimiz değişkenler için kendimizi hırpalamaktansa öğrencilerimizin etki odaklı hareket ederek kendilerini değişen şartlara adapte edebileceklerini düşünüyorum. Prensip olarak olguların dezavantajları ile ilgilenmekten çok ben bu durumdan nasıl fayda sağlayabilir ve şartları lehime çevirebilirim diye düşünerek hareket etmeyi tavsiye ediyorum. Bunu baz alırsak ve VUCA (volatility, uncertainty, complexity, and ambiguity) denilen belirsiz, değişken, karmaşık ve muğlak zamanlarda yaşadığımızı ve yaşayacağımızı artık kabullenirsek, zor şartlardan sıyrılmak için gereken gücü içimizde bularak ilerleyebileceğimizi düşünüyorum.

“Genç-yetişkinler veya Z kuşağı, önce kendini koruyarak doğrusunu yapıyor”

Z kuşağının daha önceki kuşaklardan çok farklı olduğunu özgürlüğü benimsediklerini, sabırsız ve bazen de sorumsuz olduğunu gösteren araştırmalar var. Siz şimdiye kadar yaptığınız ebeveyn ve Z kuşağı görüşmeleri sonrasında Z kuşağının yaşama bakışına dair neler söylersiniz?

Öncelikle kuşak konusunun çok tartışmalı olduğunu ve sınıflandırmaların sorunlu olduğunu söyleyerek başlamak isterim. Bir de kendi içinde çelişen yorum yapayım. Tüm genellemeler gibi Z kuşağı genellemeleri de yanlıştır 🙂 Öte yandan bahsedilen özelliklere bakarsak esasında bizde olmadığı için hayıflanabileceğimiz özellikler gibi görünüyor bana. Özgürlüğü benimsemeyi kim istemez. Sabırsız denildiğinde olumsuz bir durumdan çok rahatsız olduğunu ifade etmek veya istemediği bir yerde durmamak karşısında tepki vermek fikri aklıma geliyor. Sorumsuz konusu ise kişilerin kendilerini önceliklendirmesi ve bahsedilen “zorunlu” olarak yapmaları beklenen fiillerden kaçınmaları olarak yorumlanabilir.

Kısacası genç-yetişkinler, Z kuşağı adına ne dersek diyelim esasında fabrika ayarlarına dönmek, Sanayi Devrimi ile dayatılan önce iş, önce başarı, önce kurum kültüründen çıkmaya ve haklı olarak kendi kaderlerine kendileri karar vermeye çalışıyorlar. Bu çıktıyı son derece kıymetli buluyorum ve iş yaşamında bir dönüşümün gerçekleşmekte olduğunu memnuniyetle izliyorum. Burada uçaklarda verilen bir örneği vermek isterim. Uçakta basınç düşmesi anında ebeveyn önce kendine sonra çocuğuna maske takmalıdır çünkü önce kendini koruyamazsa çocuğuna yardım edemez. İşte Z kuşağı bence burada önce kendini koruyarak doğrusunu yapıyor ve sonrasında ancak üretimin, performansın, başarının adına ne derseniz deyin onun geleceğinin de içgüdüsel olarak veya bilinçli olarak farkındalar. Memnuniyetle izliyorum 🙂

Foto: Brooke Lark / Unsplash

“Gelin hep beraber dünyayı daha mutlu bir yer haline getirelim”

İzotomi Projesi içindeki paketlerden ve detaylarından bahseder misiniz?

İzotomi’nin 4 paketi bulunuyor. İlki sadece envanter olan ve anketin doldurulması sonucunda detaylı raporu alabileceğiniz paket. Yalın paket olarak adlandırılan ikinci paket ise envantere ek olarak 2 adet koçluk görüşmesi ve ICA’nın rapora kendi görüşmeleri sonucu görüşlerini kapsıyor. Artı paket adı verilen üçüncü paket ise envanter, 2 koçluk görüşmesi, rapor ekinin yanında 1 adet aile ile de görüşmeyi kapsıyor. Bu görüşmede rapor değerlendirilerek beraberce yorumlama ve yol haritası çıkarmayı kapsamakta genel olarak. Son paket Kariyer Yolu adını verdiğimiz envanter, rapor eki ve 5 adet koçluk görüşmesini kapsıyor. Öğrencinin sınav senesinde onun en ihtiyaç duyduğu zamanlarda içindeki gücü ortaya çıkarmak için değerlendirilebilecek bir pakettir.

İzotomi ile hayaliniz nedir?

İzotomi hayalimiz tüm dünyaya envanterimizi yapmak ve herkesin kendisiyle ilgili farkındalığını yükseltmek. Bunu yapmak için tüm bilgi, beceri ve yetkinliğe sahibiz. Tüm desteklere de açığız. Gelin beraber dünyayı daha mutlu bir yer haline getirelim.

Ana fotoğraf: Eliott Reyna / Unsplash

Exit mobile version