1980 sonrası kuşağa sorsak, Google’dan önce ve sonra diye ikiye ayırırlar, eminim. Ne de olsa her şeye bir iki tıkla ya da dokunuşla ulaştığımız bir zamandan bahsediyoruz. Öncesini de Taş Devri gibi hatırlıyoruz. İnternet ve Google öncesi gerçekten her birimiz için başka şeyler ifade ediyor ama tüm bu parıltısının yanında bizi çılgınlar gibi gözetlemesini ne yapacağız peki? Uzmanlara soruyoruz, “Google dost mu düşman mı?”
Düşünün ki hiç tanımadığınız biri sizin hakkınızda her detayı biliyor. Öyle ki, bir sonraki adımınızı da bilecek kadar sizi yakından tanıyor. Böyle söyleyince biraz ürkütücü, evet. Google’ın ve daha birçok başka sosyal platformun bizi sinsice ya da bizim bilgimiz dahilinde takip etmesi ne demek, nereye gidiyor ve ne gibi sonuçlar doğurur? Tüm bu soruları akademisyen ve uzman isimlerle konuştuk.
Ahmet A. Sabancı / Dijital Güvenlik Eğitmeni
Ahmet A. Sabancı, her gün kendimize dair birçok küçük bilgi kırıntısını internette bıraktığımızı söylüyor. Sabancı, “Zaman içerisinde, bu konuda çalışan araştırmacıların tabiri ile kendi dijital gölgemizi yaratıyoruz. Ve bazen bu gölge, bizden daha çok biz olabiliyor” diyor.
Google ile her şeyi yapabildiğimiz bir dünyadayız fakat bir yandan da internetteki her şeyi takip eden şirket de, aynı şirket. Dolayısıyla gölgelerimizin bir kopyasının da onların elinde olduğunu şöyle anlatıyor Sabancı: “Google verdiği her servis ile dijital gölgemizi de besliyor. Kullandığımız her hizmet hakkımızda kaçınılmaz olarak daha fazla şey bilmelerine ve bunları algoritmalarından geçirerek bizi tanımlamalarını, etiketlemelerini ve tahmin etmelerini sağlıyor. Bazen internette bir arama yaptıktan veya paylaştıktan sonra o konuyla ilgili reklamları daha çok görmemiz bunun bir örneği. Çünkü Google bu analiz sonuçlarını en temelde ‘bize özel reklamlar’ göstermeleri için şirketlere satıyor.”
“Veriler kötü amaçlı kişilerin eline geçtiğinde fişlemeye sebep olabilir”
Bu verilerin kötüye kullanımına dair örneği ise şöyle anlatıyor Sabancı: “2013 yılında Edward Snowden’ın NSA’den sızdırdığı bilgiler, NSA’in bu verileri nasıl kötüye kullandığını ortaya çıkartmıştı. NSA, Google ve onun gibi büyük veriler toplayan tüm şirketlerden bu verileri almanın ve kendi istihbaratları için kullanıp insanları fişlemenin bir yolunu bulmuştu. Bu sayede insanların birçok kişisel özelliğini ve iletişim kurdukları insanların listesine sahip olabiliyordu. Bu verilerin kötü amaçlı grup ya da otoriter devletlerin eline geçmesi durumunda ise hayal bile edilemeyecek kadar büyük bir fişlemeye sebep olması mümkün. Çünkü çoğu zaman bu veriler metadata seviyesinde, yani birileriyle iletişim kurduğunuzu biliyorlar ama ne konuştuğunuzu bilmiyorlar. Bu da tamamen keyfi ve hatalı yorumlamalara yol açabilir. Ne olursa olsun, ellerindeki veriler tam olarak bizi değil, bir gölgemizi temsil ediyor ve gölgeleri, bilerek ya da bilmeyerek, yanlış yorumlamak çok kolay.”
Haberin devamında yine çok değerli isimler olan; Kadir Has Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğretim Görevlisi Sarphan Uzunoğlu, Güniversite Kurucusu Dr. Aslı Telli Aydemir ve Nişantaşı Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Üyesi Orhan Şener’in görüşlerini de okuyabilirsiniz. Link için buraya buyurun.