Nihan Bora

Yeni dünyanın şöhretleri: Influencerlar

Dünya nüfusunun yüzde 40’ı yani yaklaşık üç milyar insan sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Ve bu insanlar sayısız influencerı takip ediyor, onların hayatına dahil oluyor. Influencer kimdir, ne yapar, nasıl oluyor da bu kadar çok kazanıyorlar? Meraklarınızı gideriyor, influencer dosyasını açıyoruz.

O, hayran olduğu ismin milyonlarca takipçisinden sadece biri. O çok sevdiği influencer ne paylaşıyorsa beğeniyor, yorum yapıyor, onun gibi olmaya çalışıyor. Hiç makyaj yapmadığı halde sırf o tavsiye ediyor diye makyaj malzemesi alıyor, ilgisini çekmediği halde bahsettiği bir kitabı okumaya çalışıyor, onun gittiği lüks restoranlara gidip o zümreye ait olduğunu kendince kanıtlamanın ve bol like toplayacağı fotoğrafların peşine düşüyor…

Dünyada ve Türkiye’de buna benzer binlerce hikaye var. Artık her anı, her yaptığı anbean takip edilenler sadece şarkıcı, sanatçı ya da önemli isimler değil; influencerlar da bu gruba çoktan dahil oldu. Influencer kelimesi henüz Türkçeye herhangi bir şekilde yerleşmese de, ‘etkileyen’ diye çevrilebilir. Influencerları; kamuoyunun satın alma refleksini etkileyebilen, belli konularda uzmanlaşmış ve takipçileriyle iyi bir iletişimi olan kişiler olarak tanımlayabiliriz.

Klear’ın yaptığı araştırmaya göre influencer pazarlama, sadece geçen yıl yüzde 198 oranında bir artış yaşadı. Şu anda bu pazar güzellik, moda, yemek gibi alanların çok daha dışına da taşmış durumda.
Biz de bu dünyanın kapılarını aralamak ve bu pırıltılı görünen dünyayı; influencer ajansları, influencerlar ve psikologlardan aldığımız görüşlerle toparlamak istedik.

Arman Acar
“Influencer reklam yapmadığı zamanda da hesabını canlı tutmalı”

Sekiz yıldır influencer pazarlama alanında çalışan Arman Acar; Anıl Altan, Pelin Akil, Gizem-Hakan Hatipoğlu, Halil İbrahim Göker, Merve Özbey, Simla Canpolat, İmren Gürsoy gibi 5500’den fazla influencer ve 200’den fazla ünlü ismi bünyesinde barındıran Unite.ad’in kurucusu. Influencer olmanın bir meslek haline gelip gelmediği sorusunu şöyle yanıtlıyor Acar: “Sosyal medya üzerinden yapılan reklam çalışmaları da uzun süredir vergilendiriliyor. Dolayısıyla influencer olmak yakın zamanda gerçek bir meslek algısına sahip olacaktır. Hesap sahiplerinin ciddi bir emeği var ortada.” Influencerların işlerinin, sadece kendilerine gelen reklamı içerik haline getirmek olmadığını söyleyen Acar, “Reklam yapmadığı zamanda da hesabını canlı tutması bekleniyor. Bu da düzenli bir vakit ayırma ve belli bir profil bütünlüğüne sahip olmakla gerçekleşebiliyor” diyor.

Çok takipçi demek her zaman, bir influencersınız anlamına da gelmiyor. Bu takipçilerin gerçek ya da sahte olduğunu analiz sistemleri sayesinde anladıklarını söylüyor Acar. Bir de tabii yüksek takipçiye sahip olup bunu kötüye kullanmaya çalışanlar var. “Bir markayı vezir edecek güçleri olduğu gibi rezil edebilecek güçleri de var. Kötü niyetli bir influencer markayı ya da hizmeti çok rahatlıkla suiistimal edebiliyor. En basit örneği bedava ürün/hizmet talebinde bulunup gerçekleşmediği takdirde tehdit eden influencerlar var…”

Bir de bu işin etik kurallarının olup olmadığını merak ediyoruz. Acar şöyle yanıtlıyor: “Profesyonel influencerlar yazılı hiçbir sözleşme olmasa da etik kurallara bağlı çalışıyorlar. Kategorileri aynı olan markalarla genelde çalışmamaya özen gösteriyorlar. Çalışacakları durumda ise araya mutlaka boşluk bırakıyorlar. Aynı anda üç-dört markanın reklam çalışmasını yapmıyorlar.”

En çok tartışılan ve merak edilen konuysa malum; influencerların kazandığı uçuk rakamlar… Acar, profesyonel dizi ve film oyuncularının da kazandığı paraların yıllardır tartışma konusu olduğunu belirterek, “Bir influencerın kazandığı para, sadece teknolojiye bağlı kalarak netleştirilebilecek bir konu değil. İçerik kalitesi, gerçek hayattaki yansımaları, özel hayatı, kampanyanın derinliği, o influencerın markaya olan sevgisi ve hatta markanın ödeme vadesi konusundaki duruşu, her zaman fiyatı etkileyen unsurlar. Türkiye’de kazançlar 500 TL’den başlayıp üst sınırı olmayacak şekilde yükseliyor” diyor.

Arda Kofoğlu
“Influencerın haber editöründen bir farkı yok”

Danla Biliç, Kerimcan Durmaz, Müge Boz, Deniz Karasu gibi isimlerle çalışan Socialand’in kurucusu Arda Kofoğlu, influencer yaratmaya odaklanmış bir şirket olduklarını söylüyor. Bir influencer yaratmanın ne demek olduğunu soruyoruz, şöyle yanıtlıyor: “Aklımda bazı doğrular, yazılı kriterlerim var. Bunların çoğunu karşılıyorsa denemeye başlıyoruz. Sonra da yüzde 90 oranında oluyor. Bugüne kadar sıfırdan başlayıp internette ünlü yaptığım kişiler oldu. Bizi diğer ajanslardan ayıran özellik de bu zaten. Biz kendi içerik üreticilerimizi yaratıyoruz.”

Kofoğlu da, Acar gibi influencerlık müessesini, meslek olarak görenlerden. Hatta bir editörden farkı olmadığını da söylüyor: “Influencer dediğimiz kişinin aslında haber editöründen bir farkı yok. Günün sonunda herkes içerik üretiyor bu üretimini nakit kazanca döndürmeye çalışıyor.”

Ajans olarak etiğe dikkat ettiklerini, fakat sektördeki isimlerin yüzde 99’unun bunları umursamadığını söylüyor. “Rakip marka da paylaşıyor, içerik üretici olmasına rağmen emek verip yeni bir şey üretmek yerine başkasından da kopyalıyorlar” diyor.

Influencerların kazandığı miktarın değişkenine dair farklı bir yorumda bulunuyor Kofoğlu: “En büyük kriter cinsiyet ve yaş kırılımı. Erkekler internette boş kümeyi oluşturuyor. Bir değerleri yok. Kadınlar tüm pastayı yiyor. Bir de tabii içerik kalitesi var. İçerik satılabilir olduğunda işler tamamen değişiyor ve kazanç dağılımı buna göre oluyor. Takipçileri ne kadar etkileyebildiğiniz; izlenmek ve takip edilmekten çok daha önemli.”

Koray Caner
“Başkasını etkileme işi hayatın tam ortasında”

Şimdi biraz influencerlar tarafından bakalım olaylara. Koray Caner, modayı yakından takip edenlerin aşina olduğu bir isim. 20’li yaşlarında başladığı dijital içerik üreticiliğine yaklaşık 10 yıldır devam ediyor. Caner, şu an blogunun yanı sıra basılı yayınlarda moda üzerine yazıyor, dijital bir ajansta yöneticilik yapıyor ve sosyal medya hesaplarından paylaşımlarda bulunuyor.

Caner, influencerlık kavramının çoktandır hayatımızda olduğunu anlatıyor: “Komşumuzun önerdiği tarifi denediğimizde, arkadaşımızın giydiği ayakkabıya içimiz gittiğinde ya da bir ünlünün gittiği tatil yöresine gitmek için tatil planı yaptığımızda; başkasını etkileme işi aslında hayatın tam ortasında. Şimdilerde ise kitleleri etkilemeyi başarın kişi diyebiliriz.”

Kendini influencer olarak görmesini, etkilediği insanların hayatındaki değişimlere şahit olduğunu söyleyerek açıklıyor Caner. Influencer kavramının içinin boşaltıldığını ise şu sözlerle anlatıyor: “‘Influencer’ meslek olarak bu yolu seçmiş, özel fotoğraf ve video içerikler üretmek için gece gündüz çabalayan ve binlerce insan tarafından takip edilmeyi başarmış kişi midir? Yoksa hiçbir özenli çalışma olmaksızın, sabun köpüğü şöhret sayesinde geniş bir kitle tarafından yakından takip edilen kişi midir? Bu sorulara pek çoğunu ekleyebilirim ancak konunun suistimal edildiğini anlamak için Instagram akışınızda şöyle bir gezintiye çıkmanız yeterli.”

Markalarla olan iş birliği yolculuğunu ise şöyle anlatıyor Caner: “Her marka kendi yöntemini geliştiriyor. Aslında bu sayede influencer ve marka ilişkisi özel bir hal alabiliyor. Tıpkı herkesle yakın arkadaş olamayacağınız gibi her markayla da iş birliği yapamazsınız. Örneğin bir marka benimle bir ürün tanıtımı için iş birliği yapmak istediğinde öncelikle bu markanın benim kullandığım ya da kullanabileceğim bir marka olup olmadığına bakıyorum. Sonrasında ürünü inceleyip detaylı bilgi sahibi oluyorum. Paylaşılması beklenen özellikleri kendi dilimde, olabildiğince net bir şekilde aktarmaya özen gösteriyorum. Yeri geldiğinde marka ekibinin ihtiyaçlarını onlardan farklı bir açıyla değerlendirip öneriler sunuyorum. Karşılıklı fikir alışverişi sonrasında paylaşacağım içerikleri hem benim hem onların içine sinecek şekle sokuyorum.”

Kendini nasıl geliştirdiğine ve influencer olmanın bir sorumluluk yükleyip yüklemediğine dair ise şunları söylüyor Caner: “Öncelikle dijital dünyadaki yenilikleri yakından takip etmem gerekiyor. Bunu yapamadığımda eksik kaldığımı hissediyorum. Gündelik hayat dışında yeni bir şeyler sunabilmek içinse özel geziler planlayıp farklı çekimler üzerine kafa patlatıyorum. Takipçilerimle gerçek hayatta sıklıkla karşılaştığım için ister istemez bir sorumluluk yükünün altına giriyorum. Gerçekten Instagram’da gördükleri gibi miyim? O gün mutsuzsam, hastaysam, bir problemim varsa yine de yanıma geldiklerinde onlara – yalandan da olsa – gülümsemeli miyim? Bu soruların cevabı dünyayı kurtarmayabilir ancak bizim günlük hayatımızda büyük yer kapladıklarını söyleyebilirim.”

“Birbirinden iş çalan influencerlar hepimize zarar veriyor”

“Blog dünyasından yazılı basına taşmış biri olarak elbette her iki tarafta da etik kuralların geçerli olması gerektiğini düşünüyorum” diyen Caner, kullanmadığı ya da kullanıp da memnun kalmadığı bir ürünü ya da hizmeti asla paylaşmıyor. Kimi zaman, biraz da hatır gönül ilişkileri nedeniyle, şahsen bir araya gelemeyeceği ürün ya da hizmetleri paylaşması gerektiğinde ise, “’Bunu çok beğendim, siz de hemen gidin, alın’ demek yerine ‘Böyle bir ürün var, böyle bir mekan açılmış, bu hizmet sunulmaya başlanmış’ gibi daha bilgi düzeyinde paylaşımlar yapıyorum. Sonuçta her şey bana hitap etmeyebilir ancak beni takip eden insanların ilgisini çekebilir” diyor.

Caner’in influencerlar arasındaki rekabete dair de diyecekleri var: “Bu durumun iftira, karalama ve hakaret boyutlarına ulaşmasından rahatsızım. Birbirinden iş çalan, yalan yanlış haberlerle gündem yaratmaya çalışan ya da binlerce sosyal medya kullanıcısını başkaları hakkında kışkırtan influencerların hepimize zarar verdiğini düşünüyorum.”

“Benim şahsi kuralım sponsorlu işbirliklerinde denemeden önermemek”
İsmini vermek istemeyen bir influencerımız ise, influencer tanımını şöyle yapıyor: “Her kararın çok hızlı verildiği ve tercihlerin günlük yaşamda çok fazla yer kapladığı bir çağda, insanların karar vermesini kolaylaştıran, farklı konularda ilham/fikir veren kişiler diyebilirim. Ama herkesin bunu yapma şekli farklı tabii. Kimi giydikleriyle, kimi okuduklarıyla, dinledikleriyle; kimi de sadece yaşam biçimiyle var oluyor. O kadar büyük bir influencer çeşitliliği var ki, takip edenlerin de farklı motivasyonları var.”

Dünya ve Türkiye’deki influencerları kıyaslamasını istediğimizde ise şunları söylüyor: “Son zamanlarda Youtube izlemelerine baktığım zaman takipçi sayısı/izleme oranlarına göre en çok izlenen ülkelerden biri Türkiye. Türkiye’deki kitlenin oldukça sadık olduğunu düşünüyorum; biz biraz daha sıcak, mesafesiz ve doğal bir iletişim kuruyoruz yapımız böyle zaten, Bir de tabii Türk insanının magazin ve insanların hayatını izleme arzusu, yetişme şeklimizden dolayı daha yüksek… Benim bugüne kadar gördüğüm şey, çoğu kişi sizi gerçekten arkadaşı gibi görüyor ve bu büyük bir sorumluluk da getiriyor.”

Eleştiri oklarına maruz kaldığında, şayet eleştiriyi haklı buluyorsa ve üslup düzgünse, mutlaka cevap verdiğini söylüyor. Haksız veya yermek üzerine bir iletişim olduğundaysa, cevap vermediğini ama silmediğini de ifade ediyor. “Ama bedene hakaret, küfür, aşağılama gibi yorumları mutlaka gördüğüm gibi engelleyip siliyorum. Bu tarz takipçilere kimsenin ihtiyacı yok zaten.”

Biraz tanınıp bilinmeye başladıktan sonra ise sokakta işlerin değiştiğini söylüyor: “Normalde süper paspal gideceğim bir yere biraz daha özenli gidebiliyorum veya daha kontrollü davranabiliyorum. Davranışlarımla yaşı daha küçük olan takipçilerime örnek olmaya çalışıyorum. Kullandığım sözcüklere kadar çok daha dikkatliyim artık.” Kendini geliştirmek içinse, sürekli araştırıp okuduğunu ve deneyimin onun için ne kadar önemli olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “En önemli kriterim kendim uygulayıp, memnun kalmak ve hayatıma entegre etmiş olmak. Hiçbirimiz eğitmen değiliz, kendi hayatımızı yaşarken karşımızdakine de küçük de olsa bir şeyler katmaya çalışıyoruz. Çok da büyütmemek lazım tüm bu konsepti aslında.”

Etik konusuna gelince, o da meslektaşlarından bazı konularda mustarip. “Evet, etik kurallar olmalı kesinlikle. Bunun başında hile yapmamak yani takipçi satın almamak geliyor. Bunun dışında hepimiz bu piyasadaki bütçeleri az çok biliyoruz. Sırf işi almak için kendi ve kendisiyle aynı seviyedeki insanlardan çok çok daha düşük bütçe vererek piyasada fiyat kırmak bence etik değil ve bu işin değerini azaltıyor. Benim şahsi kuralım sponsorlu işbirliklerinde denemeden bir ürün önermemek, sponsorlu içeriklerin sponsorlu olduğunu belirtmek ve marka kimliği influencer ile uyuşmuyorsa o işi yapmamak ve işbirliklerinde oldukça seçici olmak.”

Onur Yazıcıoğlu
“Markalar ‘basın daveti’ yerine influencer iletişimi yapıyor”

Zarakol İletişim Dijital İletişim Direktörü Onur Yazıcıoğlu, Türkiye’deki influencer iletişimine dair şunları söylüyor: “Sadece Türkiye’de değil, dünyada alışkanlıklar değişiyor. Geleneksel medya araçları geometrik bir şekilde güç kaybediyor. Dolayısıyla markalar ‘basın daveti’ yerine influencer iletişimi yapmayı bir oyuncu değişikliği olarak kabul etti. PR ajanslarının bu konudaki pozitif katkılarını da göz ardı edemeyiz. Kolay bir yer değişimi. Ancak işin sonuçlarına bakıldığında Türkiye’de oldukça dejenere ilerleyen bir yapı görüyoruz. Sosyal medya çok etkileşimli bir arazi ve sosyal medya kullanıcıları ‘influencer iletişimi’ adı altında ‘şikeli referanslar’ verildiğini çoktan fark etti.”

Aynı influencer; hem yeme-içme, hem moda, hem diyet, hem annelik hem de inşaat sektöründe referans olduğunda orada bir yanlışlık olduğunu söyleyen Yazıcıoğlu, “Buna engel olması gereken, aslında ayrışmak üzere o iletişimi talep eden markaların yöneticileri olmalı” diyor.

Zarakol İletişim olarak markalar ve influencerlar arasındaki iletişimde; konu odaklılığı ve konuya özel etkileşim oluşturma becerisi üzerinden influencerları tanımladıklarını anlatıyor, Yazıcıoğlu. “Takipçi ve like sayısı yabana atılmayacak kadar önemli bir konu ama like sayısının ya da diğer etkileşim verilerinin hangi konu üzerinde yüksek performans yaptığı daha çok önemli.”

Duygu Karaer
“İnsanlar kendilerinden bir parça buldukları kişilerin takipçisi olurlar”

Gelelim influencer ve takipçiler tarafındaki psikolojik bakış açılarına. Klinik Psikolog Duygu Karaer, yeni çağın kitleleri peşinden sürükleyen isimleri influencerlarla ilgili günümüz arenası sosyal medya olduğundan, hayran olunan kişilerin yoğunlukla buradan çıkmasını normal görüyor. “Kişi, kendisinden güçlü, çekici, havalı bulduğu bir başka kişiye bu duyguları beslemeye başlayabilir; bu geçmişte bir kral, bir devlet büyüğü iken, sonraki çağlarda toplumda şöhret kavramının gelişmesiyle sanatçı, sporcu gibi kimseler hayranlık uyandırır oldu. Yani ruhsal mekanizmanın işleyişi hep aynıydı, sadece işlediği ortam şekil değiştirdi diyebiliriz.”

Bu kadar takip edilmelerinin ve influencerların böylesine güçlü bir etkiye sahip olmalarının altında yatan sebeplere dair ise şunları belirtiyor, Karaer: “İnsanlar kendilerinden bir parça buldukları kişilerin takipçisi olup, beğenilerini sunarlar. Fakat bunun tek sebebi kendilerine benzetmeleri değildir; kendilerinde eksik ve zayıf gördükleri ne varsa, o kişide hepsini bulmalarıdır. Influencerların Instagram sayfalarını kusursuz gösteren bir filtre gibi düşünün, bakan kişiye şunu dedirtiyor: ‘Ekrandaki yüz hem bana benziyor, hem de benim en mükemmel halim; yani tam da görmek istediğim halim…’ İşte bu yüzden, bu kişilerin yüz binlerce takipçisi oluyor ve kullandıkları bir diş fırçasından, mobilyaya kadar her ürün kapış kapış satılıyor.”

Özge Selçuk Bozkurt
“Önce kendinize hayran olun”

Çocuk Gelişim Özel Eğitim Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt, influencerların amacının ‘etkileyici farkındalık’ oluşturmak olduğunu söylüyor. Bozkurt, “Influencerlara körü körüne inanmamak adına lütfen sorgulayan araştıran kişiler olalım. Etiket okuyalım. Fark edin, ancak araştırın. Kendinizi ve kendiniz için en iyisini siz bilirsiniz. O yüzden başkalarının hayatından önce kendinize hayran olun, kendi doğrularınızla mantık süzgecinden geçirerek karar verin” diyor.

Çocukların bu dönemde artık ebeveynleri ile özdeşim kurmak yerine dış dünyanın etkisinde olduğunu söyleyen Bozkurt, hayranlığın boyutlarına dair ise önemli bilgiler paylaşıyor: “Hayran olma durumu, ergenlikten önce başlayan ve ergenlikle zirve yapan bir durum aslında. Fanatikler ve fan sayfasını açanlar dikkat edin ‘abla’ diye hitap ediyor. Eğer yaşı geçkince olup bir kişiye bu derece hayranlık besleniyorsa ruhsal bir destek alınmasında fayda var.”

Bu dosya 2018 Aralık ayında hazırlanmıştır.

Exit mobile version