Nihan Bora

Altın Ejderha Çin-Thai-Vietnam restoranına hoş geldiniz! / Touch İstanbul Şubat

DOT’un yeni oyunu Altın Ejderha, bir apartmanın giriş katındaki Çin-Thai-Vietnam  restoranı Altın Ejderha ve o apartman sakinlerinin eğlenceli hikayesini anlatıyor. Tüm bunlar olurken restoranın küçük işçisi diş ağrısıyla kıvranıyor ve o dişin sonu hiç iyi olmuyor.


Roland Schimmelpfennig’in yazdığı oyun Altın Ejderha, DOT’un yeni sezon için sahnelemeye başladığı üçüncü oyun. Oyunun yönetmeni ise, Serkan Salihoğlu. Bu hareketli restoranın çalışanlarını ve oyundaki diğer karakterleri canlandıranlar ise; Deniz Türkali, Köksal Engür, Ece Dizdar, Enis Arıkan, Saim Karakale. Oyunda hem restorandaki olaylara, hem de restoranın bulunduğu apartmandaki komşuların, restoranın yanındaki bakkalın ve karınca ile ağustos böceğinin hayatına konuk oluyoruz.

Sürekli Uzak Doğulu yemeklerin piştiği bu restoranda, küçücük mutfakta dipdibe çalışanların hayatları da küçücük kalmıştır. Hızlı iş yaparlar ama bir yandan da muhabbete devam ederler. Yemek isimleri de en az, yapılan yemekler kadar hızlı söylenir. Bu mutfağın en küçük çalışanı bir çocuktur, orada kaçak olarak çalışır ve ona ‘ufaklık’ derler. Bir diş ağrısıyla boğuşan bu çocuk, çığlık çığlığa yardım ister. Fakat mutfaktaki çalışanların pek umrunda değildir, sadece biraz daha sessiz bağırmasını isterler, o kadar.
Restoranın bulunduğu apartmanda oldukça renkli insanların yaşadığını görürüz. Altın Ejderha’nın üstü, üstünün yanı, ikinci kat diye gider. Deniz Türkali ve Köksal Engür’ün canlandırdığı genç çift, iki oyuncunun da bu sevimli rolün üstesinden gayet iyi geliyorlar.
Apartman sakinlerinin hayatlarının arasında sık sık, restoranın mutfağına konuk oluruz. Mutfak, yemekler, insanları sürat içinde görürüz. Ayrıca bir de eğlenceli bir müziği var oyunun, yüzlerine maske takıp “I like Chinese” diye dans eden bir mutfak ekibi bu.
Enis Arıkan parıldıyor
Altın Ejderha’nın Sarı Ay’la kesiştiği bazı noktalar var; mesela her oyuncunun rolü dışında birer anlatıcı olduğu noktası. Bu, oyuncuyu oldukça zorlayan bir şey. Altın Ejderha’da bu anlatıcı-oyuncu tekniğinin başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Genç oyuncunun orta yaşlıyı, orta yaşlının genci, erkeğin kadını, kadının erkeği canlandırdığı oyuncuların sınırlarını zorlayan bir stil tercih ediliyor. Ece Dizdar’ı sarhoş bir koca, Enis Arıkan’ı alımlı bir kadın olarak görmek oyunun en dikkat çekici bölümlerinden. Özellikle, Enis Arıkan’ın canlandırdığı kadın rolü mimik, jest, ses ve bakışlarıyla seyircinin uzun süre kahkahalarla gülmesine neden oluyor. Arıkan, bu rolüyle mutlaka görülmesi gereken bir performans sergiliyor.
Her mutfağa dönüşümüzde Çinli çocuğun diş ağrısından kıvrandığını görürürüz ve kimsenin bir şey yapmadığını. Dünyanın her yerinde olabilecek bir restoranın, mutfağıdır orası. İşçiler yemek yetiştirmek için tüm çabalarıyla çalışırken, küçük çocuğun acısını duyar gibi yapıp, “Şöyle yapalım, böyle yapalım” derken geçiştirip dururlar. Bir olabildikleri, “biz” gibi hissettikleri tek nokta, memleketlerin duydukları hasret söz konusu olduğunda ortaya çıkar.
Apartmanın diğer sakinlerinden ikisi, aynı evde kalan iki hostes kadındır. Onlar da tıpkı diğer komşuları gibi, Altın Ejderha’da yemeklerini yer. Oyuna konu olan tüm karakterler Altın Ejderha’ya gider, o isimlerini söylemek yerine numaralarını söyledikleri yemeklerini yer ve hayatlarına devam ederler. Her bir karakterin dünyasına ayrı ayrı konuk oluruz.
Karınca-ağustos böceğine farklı bir bakış
Oyunda, ağustos böceğini canlandıran ilk kez sahnede izleme şansına eriştiğimiz Saim Karakale’nin narin bir hayvanı canlandırmaktaki ustalığı ve o hayvanın başına gelenleri iletebilmesindeki gücü oldukça iyiydi. Oyun başta da söylediğimiz gibi eğlenceli, haraketli ve çok renkli. Dekor ve kostüm çok başarılı. Kimi zaman doğaçlamaya olanak sağlayan ve bu araları başarılı kullanıldığı bölümler iyi. Fakat oyun aslında tüm bu insanların yanında, restorandaki küçük çocuğun hüzünlü hikayesi. Ablasını aramak üzere Çin’den kalkıp oraya gelen bu küçük kız, henüz arama çalışmalarına başlamadan diş ağrısıyla boğuşmaya çalışıyor. Bu konuda başarılı olup olmadığını oyunu izleyerek görmek gerekir.
Ayrıca oyunun müziklerine değinmemek olmaz. Öyle etkileyici ve güçlü müzikler kullanılmış ki, ilk aklımıza gelen Süpernova’nın da müziklerini yapan Uygur Yiğit’in, Altın Ejderha’nın da müziklerini yapmış olma ihtimali. Oyun çıkışında broşürdeki künyeye baktığımızda görüyoruz ki, Yiğit’e ait bu müzikler. Ortamı ve durumu iyi yansıtan müziklere imza atmak, tiyatroda çok sık rastlanan bir durum değil ama DOT bu öğeyi de atlamadan iyi işlere imza atıyor.
Oyunun zirve yaptığı anlardan biri de, erkek rolünü canlandıran Ece Dizdar ile ağustos böceği arasında geçen diyalog ve sonrası. Tam bu esnada yükselen müzik ritmi ve oyunculuklar, Altın Ejderha’nın en dikkat çekici sahnelerinden oluyor. Öksüzler, Süpernova, Sarı Ay ve İki Kişilik Bir Oyun’dan sonra seyircinin tek bir tarafa yerleştiği oyun olarak da farklı bir oyun Altın Ejderha.
2010 yılında Almanya’da yılın oyunu seçilen Altın Ejderha, bizzat o dönem yönetmen yardımcılığını yapan Serkan Salihoğlu’nun başarılı rejisiyle sahnede. Göçmen ‘ufaklığın’, karınca ile ağustos böceğinin can yakıcı hikayesinin yanında, genel olarak eğlenceli bir oyun izlemek isteyenlere öneririz.
Altın Ejderha
Yazan: Roland Schimmelpfenning
Çeviren ve Yöneten: Serkan Salihoğlu
Oyuncular: Deniz Türkali, Köksal Engür, Ece Dizdar, Enis Arıkan, Saim Karakale.
Müzik Tasarımı: Uygur Yiğit
Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan
Dekor ve Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
Koreografi: Tan Temel
Yardımcı Yönetmen ve Dramaturji: Nurcihan Yücel
Tanıtım Fotoğrafları: Ayşegül Karacan, Flufoto
DOT Marsta Salonu
Maçka G-Mall
Bu yazı Touch İstanbul Şubat sayısında yayınlanmıştır. 
Exit mobile version