Nihan Bora

İnsanlık sınavda

6 Üstü Oyun projesinin ilk oyunu “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi”, Ebru Nihan Celkan’ın kaleminden çıkma. Sahnede tek kişilik dev oyunuyla Sumru Yavrucuk’u izliyoruz.

Altıdan Sonra Yapım’ın “6 Üstü Oyun” isimli projesi geçtiğimiz aralık ayında başladı. Yiğit Sertdemir’in sanat yönetmenliğinde hazırlanan projenin teması ‘Bugün’. Projenin ilk oyunu ise “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi”. Bir transı canlandırdığı tek kişilik rolüyle, Sumru Yavrucuk sezonun en iddialı işlerinden birine imza atıyor.
Oyun, cesur ve sıra dışı bir oyun. Ebru Nihan Celkan, bu coğrafyadaki binlerce sıkıntıdan herhangi birine dokunmayı düstur edinmiş bir oyun yazarı. Şimdi de, bir transeksüelin hayatında buluyoruz kendimizi. Yine bir Umut’un hayatına konuk oluyoruz. Celkan’ın önceki oyunları; Tetikçi’de de bir Umut vardı, Nerde Kalmıştık’ta da. Bu oyunun da bir umudu var. Her gün bir trans bireyin öldürülmesine gönderme yapan oyun yazarı Celkan, “kimsenin ölmediği” bir günün hayalini taşıyarak yazmış oyunu. Kimsenin ölmediği bir günün ertesinde olan, bir gün içinde geçen ama aslında çok uzun bir yolculuk hissi veren bir oyun bu.
Umut, 40’lı yaşlarda bir trans birey. Ailesiyle, çevresiyle, arkadaşlarıyla yaşadıklarını hüznün dibine vurmak üzereyken keskin bir virajla “boşvermişliğe” dönüştüren bir karakter. Umut’un, bir pavyon odasına benzeyen evine konuk oluyoruz. Etrafı ışıklarla çevrili bir assolist aynası, binbir rengin hakim olduğu dekor, tüyler, ayakkabılar, kıyafetler… Bir paravan var, onun arkasına geçip üstünü değiştiriyor, akşama hazırlanıyor Umut.
Kendini farklı hissetmeye başladığı anları anlatıyor, Umut.. Başlarda sadece Bülent Ersoy’un kendisi gibi hissettiğini düşünürken, yalnızlık düşüyor aklına. Sonra anlıyor ki, hiç de yalnız değil. Tabii yaşamak, önce kendini anlamak, sonra bunu yakınlarına anlatmak hiç kolay olmuyor. Dışlanıyor, taciz ediliyor, hırpalanıyor fena halde. Ama yine de, o hep bildiğimiz translar gibi neşesini asla kaybetmiyor. Yaralandıkça, hayatı ti’ye almayı daha da iyi beceriyor.
Sumru Yavrucuk, birçoğumuza göre son dizileriyle değil de, Yabancı Damat dizisindeki rolüyle aklımıza kazınmış usta bir oyuncu. Bu oyunda da Ebru Nihan Celkan’ın metnine dört elle sarılmış, sadece oynamıyor, bir de yönetiyor oyunu. Tek kişilik bir oyunda, metinden aldığı güçle iyi de bir yönetmenlik denemesi olmuş diyebiliriz. Kimi zaman abartıya kaçtığını hissettiğimiz ama o abartıyı da tam noktasında yakalayıp toparlayan performansıyla uzun süre konuşulacak belli.
Annesini özlediği anlarda, devreye giren bir şarkı var ki, şarkının gerekli olup olmadığı tartışılabilir fakat iyi bir şarkıysa bu devreye giren, burada gerekliliğini bir kenara bırakabiliyoruz. Zira fonda, Bonobo’nun Black Sands’i eşlik ediyor Umut’a. Fonda titrek sesli bir transın, annesine duyduğu özlemin sözcükleri dökülüyor, gözyaşına varmadan yine keskin bir viraj ve neşeli anlara dönüş… Ayrıca oyunun tüm müziklerinde parmağı olan, Şirin Vatan ve Ceyda Pirali isimlerini görüyoruz.

Zaman zaman seyirciyle tatlı bir sohbete giren Sumru Yavrucuk, doğaçlama performansıyla da seyirciden tam not alıyor. Yavrucuk’un bu oyun için fiziksel olarak değişiminden de söz etmeden olmaz. Yüze botoks, takma dişler ve yoğun spor sonucu eksiksiz denebilecek bir dönüşümden söz edebiliriz.
Beden dili kullanımında İlyas Odman’la çalışmış Sumru Yavrucuk. Zaten bu alanda Türkiye’de çalışılabilecek nadir isimlerden Odman. Bu nedenledir ki Yavrucuk, hemen hemen her hareketi, üstüne yakışan bir biçimde sergiliyor. Nitekim bir kadının, bir transı canlandırması başlı başına zor bir iş. Oyunculuk becerisinin yanında beden dilinin de etkileyici olması gerek ki, karakter seyirciye ‘oyuncu’ gibi durmasın.
Son sözler, cesur oyun yazarı Ebru Nihan Celkan’dan olsun: “Dün de insandım, bugün de insanım. Sadece insanım. Beraber şarkı söylemek varken, dans etmek varken… Neden bunları giydiriyorsunuz bana? Neden beni hizaya çekiyorsunuz? Neden? Bak, gözlerim gözlerinden farksız, kahkaham şen şakrak… Ben Umut, sen?” Bu oyun insanlığımızın trans bir kadınla imtihanıdır…”
Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi
Yazan: Ebru Nihan Celkan
Yöneten ve Oynayan: Sumru Yavrucuk
Dramaturji: Sumru Yavrucuk-Onur Coşkun
Yönetmen Yardımcısı: Onur Coşkun
Mekan Tasarımı: Başak Özdoğan
Işık Tasarımı ve uygulama: İsmail Sağır
Müzik-Ses Tasarım: Berrak Artemiz
Efekt Uygulama: Onur Kiraz
Fotoğraf: James Hughes

Bu yazı Touch İstanbul Mart 2013 sayısında yayınlanmıştır.

Exit mobile version