Nihan Bora

Sabahattin Ali ve ağaçların tanık olduğu hayatlarımız

Ağaç İrfan, Sabahattin Ali cinayetini bir ağacın gözünden tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Ağaçlar sırlarımızı taşıyor ve insanın unuttuğu gibi unutmuyor!
Ağaç İrfan isimli oyunun bülteni mail kutuma ilk düştüğünde 22 Kasım 2011’di. Oyun Atölyesi’nde olduğu için gidip izleyememiştim. Fakat oyunun daha konusuna bakmadan ‘ağaç’ kelimesi sayesinde ne kadar merak ettiğimi anlatamam… Sıklıkla oyunların konusuna bakmam. Bu, bir sürprizle karşılaşmayı yeğlemem ve biraz da isminden konusunu tahmin etmek istememle ilgili.

Ağaç İrfan: “Ulan insan, bütün günahlarına beni tanık ettin!”
Ağaç İrfan’ın içinde Sabahattin Ali’nin geçtiğini göz ucuyla bültende görünce bir sonraki temsillerini bekledim. Ve bu akşam izledim oyunu. Oynayan İnsan Tiyatrosu ekibi oyunu o kadar güzel özetlemiş ki, aynen alıntılıyorum: “Sabahattin Ali öldürülürken ona sırt veren ağaç dile geldi. O ağaç yedi asırlık bir çınarın gölgesinde yetişti. Çınarın sırrına vakıf oldu önce, sonra kesildi. Sonra satıldı ve ondan kukla bir çocuk oyuldu. Adı İrfan konuldu. İrfan tanık olduğu cinayeti ve daha sonra edindiği dostların hikâyelerini anlatmak üzere yola koyuldu.”


Sahnenin iki yanına yerleşmiş müzisyen ekip, seyirciyi şarkılarıyla karşılıyordu. Ve sahnedeki genç, “Yerinizi bulmanızda yardımcı olabilirim” diyordu ki, oyun başladı. Sahnede bir uçtan bir uca gerilmiş bir perde ya da bez. Işık, anlatıcının söyledikleri bittiği zaman bu perdeye yöneliyor ve ardındaki ağaç ve insanlar başlıyordu hareketlenmeye…

Ağaç İrfan, Sabahattin Ali için: “Vakitlice gelse palamut da dökerdim, Filiz’e kolye yapardı.”
Ormanın en meşhur ağacı, Tales’tir. Meşhur da bir sözü vardır: Kesildikten sonra yaşayan tek canlı, ağaçtır. Tales’in gölgesinde yetişmiş bir meşe ve meşeye sırtını verip kitap okuyan bir Sabahattin Ali…
İnsanı sever ağaç. Ve insanlığa der ki, “Çeliği ve demiri icat ettiğin halde, beni kesiyorsun.” Oyun, ağacın sıcaklığını ve aslında hayatlarımıza nasıl da ortak olduğunu da anlatıyor bir yandan. Ama tabii konusu, Sabahattin Ali ve ilettiği mesajlarla duygu yüklü bir oyun.
Şansın varsa Nazım’a ranza, Veysel’e saz, Ilgaz’a dost, Arif’e kalem olursun…

Oyun tekniği itibariyle de daha önce –en azından benim- tiyatro sahnesinde görmediğim bir şekilde sahneleniyor. Hepimiz elbet Hacivat – Karagöz izlemişizdir. İşte o gölge oyunundan sonra çağdaş bir gölge oyunu Ağaç İrfan. Müzikler çok iyi. Gölge oyununun yarattığı duygu bambaşka. Tüm ekibin eline sağlık… Bu oyun aslında Ağaç İrfan – Istranca diye geçiyor. Bir seri olarak devam edecekmiş, ikincisi sürpriz!

Ağaçlar unutmuyor, iyi ki unutmuyor da konuşuyor, anlatıyor bize geçmişi. Hatırlatıyor, tekrar peşine düşmemizi sağlıyor… Oyun şimdilik sadece Kenter Tiyatrosu ve Oyun Atölyesi‘nde oynuyor, takipte kalın.

Sabahattin Ali, 1948’de cezavinden çıktıktan sonra iş bulamadığı için yurt dışına çıkmak istemiş, çıkamamıştır. Kaçak olarak yurt dışına çıkmaya karar vermiş ve para karşılığı anlaştığı kaçakçı tarafından Istranca Dağları’nda öldürülmüştür.

Oyun Ekibi:
Yazan: Serkan Bilgi
Yöneten: Halil Ersan
Sahne Tasarımı: Beril Özkoçak
Işık Tasarımı: Alev Topal
Hareket Düzeni: Sertaç Canbolat
Yönetmen Yardımcıları: Ayşe Tılısbık- Leyla Yazıcı
Tasarım Asistanı: Ezgi Nur Akıncı
Müzik: İki Şehir
Oynayanlar: Beran Soysal, Cansu Fırıncı, Erhan Alpay, Halil Ersan, Şeyma Peçe
Exit mobile version