Nihan Bora

Sahnenin tozunu attıracak oyunlar başlıyor!

Geride bıraktığımız tiyatro sezonu, Şehir Tiyatroları’nı değiştirecek yeni yönetmelik sebebiyle sevimsiz sona erdi. Şimdi yeni bir sayfa açıyoruz. Bu sezon özel ve ödenekli tiyatroların daha da güçlendiğini, bomba gibi oyunlarla geldiğini söyleyebiliriz. İşte o oyunlardan ilk bilgiler…

MEKAN ARTI

Ödipus: Sezon, Sofokles’in “Kral Oidipus” metninden yola çıkarak, Brecht, Camus, Kundera gibi yazarların metinlerinden faydalanarak yeniden yazılan “Ödipus” oyunuyla açılıyor. Oyun, Mekan Artı’nın klasik metinlerle denemeler yapmak adına geliştirdiği projenin ilk ayağını oluşturuyor. Oyun sekiz kişilik kadrosuyla “Kral Oidipus” metnini yeniden yorumluyor.

Şiddet Üçlemesi 2 – Şeker: Geçen sezon Şiddet Üçlemesi’nin ilki olan Ayna oyunuyla kadına yönelik şiddet üzerine bir oyun gerçekleştiren Tiyatro Artı, bu sezon çocuklara yönelik şiddeti konu alıyor. Yine farklı bir sahneleme ile sahnelenecek olan oyunun metni Didem Kaplan’a, yönetimi ise Ufuk Tan Altunkaya’ya ait.

Anne ve Babalar İçin Cinsel Bozukluklar Rehberi: Aralık ayında, İsviçreli yazar Lukas Bärfuss’un Avrupa’da çok ses getiren ve 2005 yılında yazılan “Anne ve Babalar için Cinsel Bozukluklar Rehberi”adlı oyunu sahneleniyor. Ergenliğe yeni adım atmış ve psikolojik problemleri de bulunan Dora’nın yıllar sonra cinsel kimliği ile tanışması üzerinden toplumsal ahlak ve cinsel tabular üzerinden ilerleyen oyunun çevirmenliğini ve yönetmenliğini Ufuk Tan Altunkaya üstleniyor.

Sezon boyunca ayrıca Aybike Esin Tumluer’in yeni projesi, geçen sezon Uluslar arası Tiyatro Festivali’nde prömiyer yapan ve Cumartesi Anneleri’ni anlatan “Bize Yok”, Tiyatro Artı’nın tek seyircilik projesi “üçKİŞİ” sahnelenecek.

DOT

Yellow Moon / Sarı Ay: Çağdaş bir Bonnie Clyde masalı olan Sarı Ay, Leila Süleiman ile Lee Macalinden’in hikayesini anlatıyor. Leila Suleiman, sessiz bir kız ve konuşmaması dünyanın umrunda değil. Leila, o malum akşamda Lee ile süpermarkette karşılaşıyor, bu masalın kahramanlarından biri oluyor. Lee’nin annesinin erkek arkadaşı Billy, bir gün Lee’nin o meşhur şapkasına dokunuyor ve masal dillere dökülüyor, bize kadar ulaşıyor. Şimdi, İskoçya dağlarında Lee’nin babasını aramak üzere Leila ve Lee kaçıyorlar. Güçleri tükenmek üzereyken bir bekçi onları kurtarıyor. Lee bir an her şeyin iyi olacağına inanıyor. Ama dünya kaçakları unutmuyor. Lee babası hakkındaki gerçeği öğrenirken, masalın kahramanları kendi gerçekleri ile yüzleşiyor. İskoçyalı yazar David Greig imzalı oyunun çevirmeni ve yönetmeni Pınar Töre. Gizem Erdem, İbrahim Selim, Kaan Turgut ve Su Olgaç ise karakterlere can veren isimler. 26 Eylül’de prömiyer yapıyor.

Fotoğraf: Muhsin Akgün

Der Goldene Drache / Altın Ejderha: Oyun bir apartmanın en alt katındaki Altın Ejderha, Çin-Thai-Vietnam lokantasında geçiyor. Mutfakta Uzak Doğulu aşçılar durmadan yemek pişiriyor. Aralarındaki en genç çocuk orada kaçak olarak çalışıyor. Çocuğun diş ağrısıyla başlayan oyunda, apartmanın farklı katlarında yaşayan ve tamamen farklı hayatlara sahip olan tüm komşuları tanıyoruz. Balkondaki yaşlı adam ve torunu, çatı katında oturan genç çift, bir kat aşağıda; bir kadın ve erkek arkadaşı Altın Ejderha‘nın yanındaki bakkal… Herkes hayatından farklı bir şey bekliyor, herkes başka biri olmak istiyor, herkes Altın Ejderha‘da yemek yemeye devam ediyor… Roland Schimmelpfennig’in yazdığı oyunun çevirmeni ve yönetmeni Serkan Salihoğlu. Oyuncular ise Deniz Türkali, Köksal Engür, Ece Dizdar, Enis Arıkan ve Saim Karakale. Kasım ayında seyirciyle buluşacak.

Cleansed / Silindir: İngiliz yazar Sarah Kane imzalı oyunun çevirisi Hakan Günday’a ait, yönetmenliğini ise Murat Daltaban üstleniyor. Oyuncular; Gizem Erdem, Serkan Altunorak, Tuğrul Tülek, İbrahim Selim, Kaan Turgut ve Gonca Vuslateri. Oyun Ocak 2013’te sahnelenmeye başlayacak.

Geçen sezondan oyunu “Öksüzler”, bu sezon da devam ediyor.

BİRİKEN

Re: Fwd: die in good company (Ynt: İlt: beraberce ölmek): “Re: Fwd: die in good company” siyasi kayıp hali, devrim umudu ve her şeyin sonuna varma düşüncesi etrafında şekilleniyor. Craigslist’e verilen bir ilan, cevap bekleyen iki karakter. Toplu intihar hayalleri, gitmeden önce kesinlikle yapılması gereken şeyler, bir amaç uğruna ölme düşüncesi… Gündelik ve olağanüstü durum arasına kıstırılmış biri, kendine ve yeryüzünde kapladığı alana son defa bakıyor. Yenecek çok yemek, okunacak çok kitap, izlenecek çok film, çıkılacak çok yol varken bir gün tamamen yok olana kadar kalabalıklaşmaya devam edecek bu dünyada yer açmak. Öylesine bir ölümün yarattığı tuhaf suçluluk duygusuyla, bir apartman dairesinde dışarının hızına karşı konuşmak. Yapımını Bimeras-iDANS’ın üstlendiği; yazımı, tasarımı ve sahnelemesi biriken’e (Melis Tezkan, Okan Urun) ait olan projede Gökçe Yiğitel ve Okan Urun oynuyor. Oyunun prömiyeri 13-14 Ekim tarihlerinde iDANS festivali kapsamında garajistanbul’da gerçekleştirilecek.

KREK

Krek sezonu ekim ayında açıyor. “Güzel Şeyler Bizim Tarafta” bu yıl da devam ediyor.  Ekim-Kasım ayında, geçtiğimiz sezondan bu yana hazırlıkları devam eden yeni oyunlarını sahneye koyacaklar.

DestAR-Theatre

ANTİGONE2012: Berfîn Zenderlioğlu’nun kaleme aldığı “ANTİGONE2012” bir “ANTİGONE” uyarlaması değil, esinlenme. Siyasal gücün gelenek ve değerler üzerindeki yıkımının Sofokles tarafından sorgulanması günümüzde de güncelliğini yitirmiş değildir. “ANTİGONE2012” oyununda bu defa gömülecek bir kardeş değil, hasret, acı, intikam duygularıyla aranan bir kardeşin kemikleri var. Bir kadın olarak Antigone, kardeşinin kemiklerini bulabilmek için o günün şahidinin peşine düşer ve kötülük söz konusu olduğunda her zaman daha yaratıcı olan insan aklına dair, trajik karşıtlıkların yarattığı derin bir sorgulama başlar. Berfîn Zenderlioğlu’nun yönetmenliğindeki oyunda Rêşan Îlhan ve Mîrza Metîn rol alıyor.

STUDIO 4 İSTANBUL

Olmamış mı?: Türkiye’nin, kendimizin bugünkü gerçekliğini anlayabilmek için 90’lar kuşağından bir grup oyuncu ve sanatçının diğer kuşaklara bir daveti olarak tasarlanan “Olmamış mı?” (90’larda) Türkiye’de büyümek ve genç olmak temalarını -ve bunların getirdiği birçok başka meseleyi- müzik, video ve kişisel tarih anlatılarının yardımıyla sahne dilinde araştırıyor. Tiyatro, müzik, film, edebiyat, tasarım ve başka alanlardan sanatçıların ortak bir anlatının parçası olarak bir araya geldiği bu kolajın temel malzemeleri sanatçıların kişisel tarihlerinden anekdotlar, dönemin kültürel imgeleriyle ilişkilerini gösteren objeler, sesler, kokular, kültür tarihinden seçilmiş metinler, eylemler ve duyusal, ruhsal, tensel tarihlerine ait başka birçok şey. Oyun 17-19 Eylül’de garajistanbul’da başlıyor.

Bugün Aşık Olucam: New York’ta yaşayan Anıl, bir süredir hayatını iyice zorlaştıran ilişkisinden kurtulmak, aşkını unutmak için yeni bir aşk aramaya karar veriyor. Her gün aşık olacağına inanarak barlarda, internette, arkadaşlarının yardımıyla yeni insanlarla tanışıyor ve bu insanlara aşık olmayı deniyor. Çok geçmeden unutmaya çalışmanın yalnızca hatırlamaya yaradığını fark ediyor, hayatı yeniden aşkla göğüslemek için kendisiyle ve eski aşkı İbo ile yüzleşmesi gerekiyor. “Bugün Aşık Olucam”, performans-konser formatını kullanarak izleyicinin ve oyuncuların teatral alanın protokollerini istedikleri gibi eğip bükebildikleri, tiyatronun müziğe, izleyicinin oyuncuya dönüştüğü bir alan yaratıyor. Onur Karaoğlu’nun yazıp yönettiği oyunun yürütücü yapımcısı Fatih Gençkal. Oyunda İbrahim Halaçoğlu, Zinnure Türe ve Fatih Gençkal rol alıyor. 4, 5, 6 ve 18 Eylül’de garajistanbul’da sahnelenecek.

Ayrıca ekibin sezon içinde hazırlanacak yeni projeleri de olacak.

EKİP TİYATROSU

Parti: Metehan, Hakan, İsmail, Müge, Pınar ve Sezin, 15 seneye yakın dostlukları üniversite yıllarına dayanan altı eski arkadaş. Sıkı dostlukları mezuniyetlerinin ardından sekteye uğramış, sonraki yıllar içinde görüşememiş olan bu eski dostlar, Metehan’ın kısa süre sonra evleneceği nişanlısı Zeyno tarafından organize edilen sürpriz bir bekârlığa veda partisinde yıllar sonra ilk kez bir araya geliyorlar. Fakat yıllar öncesine dair “kesin” bir gerçek söz konusu olabilir mi? Hafıza, tarihe yüzde yüz sadık kalabilir mi? İnsan zihni ve dilindeki tarihe güvenilebilir mi? Hatırlamak mümkünse eğer, bu bir işe yarayabilir mi? Cem Uslu’nun yazıp yönettiği oyunda, Ertürk Erkek, Sercan Gülbahar, Elif Bilgiç, Ayşegül Uraz, Simel Aksünger, Cem Uslu, Duygu Yetiş ve Tuğba Balcı rol alıyor. Eylülde SahneHâl’de başlıyor.

Kara Sohbet: Jérôme Angust, sırasını beklediği odada teklifsizce yanına yaklaşan Textor Texel’le konuşmaya hiç mi hiç niyetli değildir. Ne yazık ki karşısındaki yabancı, onun niyetini pek de önemser görünmemektedir. Angust’un kendini bir müddet sonra içinde buluverdiği, başlangıçta fazlasıyla önemsiz ve zararsız görünen sohbet koyulaştıkça, rengi de değişir. “Gerçek”le yüzleşmek, hem de bir yabancının karşısında ve onun vesilesiyle, ne derece mümkün olabilir?… “Gerçek”e ulaşmak bir insana neler vaat edebilir?… Amêlie Nothomb’un yazdığı oyun Seda Güney’in çevirisi, Ayça Seymen Şimşek’in uyarlama ve yönetimiyle sahnede olacak. Oyuncular, Murat Engiz ve Onur Soyal. Oyun ekim ayında Kumbaracı50’de prömiyer yapacak.

Geçtiğimiz sezonun en iyi oyunlarından biri olan “Largo Desolato” bu sezon da devam ediyor.

THE CLUB

Uzun Zaman Önce: Güç ve otoriteye baba oğul ekseninden bir bakış sunan oyun, içselleştirilmiş iktidara bir başkaldırı olarak yorumlanabilir. İngiliz Konsolosluğu saldırısında dağılan bir aile ve bunun üzerine kurulan “göz kamaştırıcı” bir kariyer. Aynı hikayeye sıkışmış dört yabancı.

Turist: İstanbul sokaklarında 24 saat. Bağımlı bir turistten hastalıklı topluma altı ziyaret. “Erkek – Temizsin yani artık. Eski Dost – Bitti.”

Domino: Tarlabaşı’nda yıkılmış bir evin duvarından: “Tarla’yı büyükbaşlar kaptı.” Kentsel dönüşüm adı altında boşaltılan bir mahalle. Boşaltılmaya çalışılan belleklerde domino etkisi. “Mahalle böyle değildi eskiden.”

Annemi Parçalamak İstiyorum: En çok sevdiklerimiz en uzağımızda olsun istediklerimizdir. Hiçbir şey yolunda gitmezken buna bir de annenin vakitsiz ziyareti eklenir. Büyüdükçe benzemekten korktuğumuz kadınlar üzerine komik ve sarsıcı bir hikaye. “Hoş geldin? Ne zaman gidiyorsun?”

Özen Yula’dan “Pusulasız”

Özen Yula’nın yazıp yönettiği “Pusulasız”, SALT’ın Bankalar Caddesi’ndeki binasında dört kat arasında seyirciyle beraber gezilerek yapılacak. İzleme alışkanlıkları ve görme biçimleri üzerine bir deneme olan “Pusulasız”da Beyti Engin ve Deniz Atam iki karakteri canlandırıyor. Her seansında 50 kişinin izleyeceği oyunun dünya prömiyeri 20 Eylül 2012’de, Irak’ın Erbil kentinde mağara biçiminden esinlenerek inşa edilmiş Shanidar Sanat Galerisi’nde yapılacak. Irak’taki Tiyatro Festivali’nde seyirci karşısına çıkacak oyun, ekim ayından itibaren İstanbullu seyircilerle buluşacak.

“Pusulasız” sıcak bir günde Avrupa’da bir müzeye sığınan biri Türk diğeri Sırp iki adamın hikâyesi. Sonunda ikisi de “öteki” olarak görüldükleri, “beriki” gibi yaşadıkları bir ülkede sığıntı ve göçmen konumundalar. “Pusulasız”, “istenmeyenler”in milliyet, mazi ve politik doğruculuk mavalı üzerine tartışmalarına yoğunlaşıyor.

BARBONE

Cihan Sağlam’ın yazdığı “Peyote’de İki Bira ve Ortaya Patates” sezonun açılış oyunu. Geçen sezon sahnelenen Eric-Emmanuel Schmitt’in yazdığıödüllü oyun İki Dünya Otelioynamaya devam edecek. 20. yüzyıl Alman edebiyatının önemli yazarlarından Stefan Zweig’ın kaleme aldığı uzun öykü “Satranç” için yapılan tiyatro uyarlaması bitti. Provaları çok yakında başlayacak.

Fransız edebiyatının son yıllardaki en parlak kalemlerinden Jean-Philippe Toussaint’ın yazdığı “Banyo” uyarlamasında ise tek kişilik Barış Kıralioğlu performansı seyredilecek. Bu yıl İstanbul’da gerçekleşecek “Dünya Commedia dell’Arte Günü” için Barbone’nin işbirliği yapacağı uluslararası bir proje de var.

BuluTiyatro

Nerde Kalmıştık?: Oyun, Mirza Metin’in yönetmenliğinde askerlik ve savaş deneyiminin birey ve toplum üzerindeki etkilerini tartışmaya açıyor. Yeni sezonda 4’üncü oyununu sahnelemeye hazırlanan Ebru Nihan Celkan, savaşın sosyo-kültürel sonuçlarının bireyler ve aileler üzerinde yarattığı gerginliği ve bu gerginliğin şiddete dönüşmesini irdeliyor ve “Nerde Kalmıştık?”diye soruyor. “Nerde Kalmıştık?” askerliğini tamamlayıp ailesinin yanına dönen Umut’un Güneydoğu’da katıldığı operasyonlar nedeniyle tanık ve parçası olduğu şiddet sonrası, eski ve “normal” hayatına dönememesini konu ediniyor. Üstelik Umut anne ve babasını ne bıraktığı gibi buluyor ne de onlara özlediği gibi dönebiliyor. Oyun ekim ayından itibaren SahneHâl’de oynayacak.

Türkiye’de “Commedia Dell’arte”nin ilk tek kişilik performansını sergileyen Merve Engin “Kıyıya Oturmanın Böylesi” olarak başladığı yolculuğuna; Sayın Başbakan’ın henüz 23 yaşındayken yazdığı, yönettiği ve oynadığı  MAS-KOM-YAH (Mason- Komünist-Yahudi) oyunundan ilham alarak “KIY-OT-BÖY” adıyla devam ediyor. “KIY-OT-BÖY”, kasım ayından itibaren Şermola Performans’ta izlenebilir.

İKİNCİKAT

Yalnızlar Kulübü: Sezonun ilk yeni oyunu. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyer yapan ve oldukça beğenilen oyunda, günümüz insanının yalnızlaşma problemini irdeleniyor.

Sezon boyunca Anthony Neilson’ın “Disosya”sı ve Philip Ridley’den “Korku Tüneli” isimli oyunları sahnelenecek. Geçtiğimiz sezonun ödüllü popüler oyunlarından “Aut” ve “Limonata” ise son gösterimlerini yapacak. Ayrıca Sami Berat Marçalı, Alper Kul, Özgür Özgülgün ve Emrah Serbes’in kalemlerinden yeni oyunları seyirciyle buluşturmayı planlıyorlar.

Sahne Hâl

Doğrular: Avrupa felsefesini derinden etkileyen Albert Camus, “Doğrular” oyununda insan hayatının herhangi bir ideal uğruna feda edilmesi sorununu ele alınıyor. Bu bağlamda Çarlık Dönemi’nde Rusya’da yaşanmış bir olaydan yola çıkarak evrensel ve zamansız bir hikaye oluşturuluyor.

Yaka Beyaz: İKSV’nin düzenlediği 18. İstanbul Tiyatro Festivalinde Özer Arslan’ın yazıp yönettiği, Merve Engin, Serkan Altıntaş ve Mert Asutay’ın rol aldığı Yaka Beyaz bir plaza çalışanın mahreminden taşralı ve şehirli olma kavramlarını sorguluyor.

Tren: Nüfusa kaydettirilmemiş, çocuk yaşta cinsel istismara uğramış bir kadının son anı. Zamanda gidip gelmeler ve farklı bakış açılarıyla kurgulanmış metin söylenemeyeni, anlatılamayanı irdeliyor. Tren, mucizeyle değişmiş bir hayatın geçmişten gelen bir kadınla altüst oluşu, şimdinin dünün felaketine direnemeyişi üstüne bir oyun.

Cadılar (Çocuk Oyunu): Roald Dahl’ın çocuk kitabından esinlenerek hazırlanan bu oyunda çocuklara gerçekle gerçeküstünün karıştığı fantastik bir dünya kuruluyor. Işık oyunları, animasyon film ve canlı performansın içi içe geçtiği oyunda seyirci sahnedeki fantastik dünyaya kendini kaptıracak ve bu dünyanın farklı öğelerini zihninde birleştirerek oyuna katılacak.

Geçtiğimiz sezonun oyunlarından “Turnike” ve “Eksik” bu sezon da devam ediyor.

CRAFT TİYATRO

Craft Tiyatro sezonu eylül sonu üç oyunla açıyor. Şenay Gürler ve Deniz Karaoğlu’nun oynadığı “Kayıp”, İpek Bilgin ve Barış Gönenen’in oynadığı “Uğrak Yeri” ve Atölye Craft öğrencileri Metin Akdülger, İbrahim Aslan ve Begüm Kaya oynadığı “Kaset”. Bunlara ek olarak sezon içerisinde iki yeni sürpriz oyun daha geliyor.

TİYATROTEM

Acayipname: Ayşe Bayramoğlu’nun yazdığı oyunda Şehsuvar Aktaş ve Ayşe Selen rol alıyor. Tek perdelik oyun şiddeti, ona ortak olmadan anlatma yoluna gidiyor. Oyun kasım ayında sahnelenmeye başlayacak.

Yabancı Sahne

Dostoyevski’nin ölümsüz eseri “Suç ve Ceza”, bu kez üç kişiyle sahnede yerini alıyor. St Petesburg’da geçen bu cinayet öyküsü, XVIII. yüzyıl Rusya’sının kokuşmuşluğundan nefret eden Raskolnikof’un, kendi varoluş nedenini sorgulamasından yola çıkıyor. Oyun; eseri çok iyi bilen seyircilere dahi,özgün uyarlama ve sahneleme biçimiyle bir çok sürpriz sunuyor. Oyun SahneHâl’de eylül ayından itibaren sahnelenecek.

Bu yazı Touch İstanbul Eylül sayısında yayımlanmıştır. 

Exit mobile version