Nihan Bora

Sanatın şube müdürlüğü olmaz!

Fotoğraf Evrensel Gazetesi’nden alınmıştır.
Aylardır tam da böyle yakmasını beklediğim güneş, basın toplantısına yetişmeye çalışırken tuttu ensemden. Hızlı adımlarımın, çantamdan çıkarmaya çalıştığım ses kayıt cihazım, not defterim ve kalemim ile mücadelemin birleşmesi sonucu Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin önüne vardığımda minik ter damlacıklarımla toplantının başlayıp başlamadığını anlamak için daldım kalabalığa.


Daha yeni ortaya çıktığını sandığımız “Şehir Tiyatroları artık belediyenin himayesinde olacak” mevzusunun sinyallerini gündeme hakim olanlar çoktan almıştı. Neden son bir yılda şehir tiyatroları oyunlarıyla ilgili sansür, karalama çok duyduk dersiniz? Birileri rahatsızdı da ondan. 

Çok geçmedi. Her alanda ivedi şekilde alınan birçok karar gibi sanat için de bu kararlar alınmaya başlandı bile. Biz sonuçlarını duyup celalleniyoruz, o kadar. 

Bugün bu karara tepki gösterenlerin oluşturduğu topluluğa tam olarak kalabalık diyemeyeceğim. Tabii çağrının kısa süre içerisinde yapılmış olmasının etkisi var. Kitlelere yayılmadığı için katılımın düşük olduğu kanaatindeyim. 

Gittiğimde ağırlıklı olarak tiyatro okuyan öğrencilere rastladım ve elbette tiyatro, sinema, dizi oyuncularından oluşan 20-25 kişiye. Bir de basın oradaydı elbette.

Mehmet Ali Alabora’ya uzatılan televizyon mikrofonlarının yanına kondum, uzattım ses kayıt cihazımı. Cihazın aktardıkları…


MAA: … Yeni yönetimin modeli bütün kararları atanmışların verdiği bir karar üzerine kurulu ve bu atanmışlar içinde de çok az sanatçı var.

Peki sanat nasıl etkilenir?

MAA: Böyle devam ederse yöneticilerin istediği yönde bir repertuarın oluşturulduğu bir kurum olması kaçınılmaz hale gelir. Bu da bizim bugün yanında yer almak istediğimiz ülkelere baktığınız zaman kabul edilemez, önlemi olmayan bir şey. 

Sizce ne amaçlanıyor?

MAA: Buradaki temel mesele sanat, devlet ve özel sektör arasında bırakılmaya çalışılıyor. Yani ya özel sektör istediği gibi şekillensin ya da devlet yaptığı zaman da devlet kendi istediğini söylüyor. Televizyondaki kamu yayıncılığı gibi kamu kurumları kamuya ait, devlete ait değil, devletin desteğiyle hayatlarına devam eden özerk yapılardır. Maalesef bu özerklik konusunda biz hiçbir örnek veremiyoruz. Bizim bir an evvel bu özerk yapıyı değerlendirebilecek ve herhangi bir yönetmelik ya da kanun çıktığında bu yönetmelik ve kanuna o alandaki aktörlerin katılımını sağlayabileceği demokratik mekanizmaları kurmak gerekiyor. Demokrasi ancak öyle içselleştirilebilir. 


Birçok oyuncu arkadaşımı gördüm. Katılımın az olması onları da şaşırtmıştı. Alelacele olmasının etkisi vardı ama daha organize bir buluşma gerekiyor bu ciddi konu için. Önümüzdeki günler neler olacak göreceğiz…

Exit mobile version