Bu başlığı rakamları müteakip her ay atmaya karar verdim. Aslında 2 ayda bir oluyormuş pardon! En son 9 Ocak’ta yazmışım. Şaka bir yana, sanırım özelimi kağıt-kalem ikilisi dışında herhangi bir yere yazma konusunda hala temkinliyim. Klavyeyi kendimle ilgili bir şey yazarken samimiyetsiz buluyorum, bu bir itiraf. Bu duruma belki bir tutam yoğunluk ve üşengeçlik de eklersek ortaya iyi bir blog yazıcısı / yazarı olmadığım ortaya çıkıyor.
Aslında illa kişisel bir şeyler yazmak zorunda olmadığıma kendimi inandırmalıyım. Öyle tabi, kesinlikle. Mesela ilk iş olarak haberlerimi çok değer verdiğim eski sözlük, yeni blog arkadaşım sol frame’e koymamı önerdi, ben de doğru buldum. Bu orta sütuna sadece ve sadece kısa notlar ya da çeşitli teşhisler babında buluşalım diyorum.
Ve güne dair, aslında geçmiş güne dair (yani 1 Mart) birkaç sözüm olacak. Farklı alanlarda önemli bir gün; baharın gelişini kutluyoruz (Ece’me gitsin), Habertürk gazetesi bugün yayınlanmaya başladı (eleştirileri daha sonra paylaşacağım) ve ömürden bir gün daha gitmesi de günün önemli olmasını engellemeyen bir neden.
Klavyede 10 parmak yazmak dolayısıyla sadece ekranın beyazlığıyla bütünleşen gözlerimin yorulmaya başlaması bu yazıyı sonlandırmam için iyi bir neden. Yarın, belki bir sonraki gün blog’uma daha ısınmış olarak gelmeyi ümit ediyorum.