Kahveyi oldum olası çok sevdim. Lisede sınavlara çalışırken pek olmasa da üniversitede özellikle dikey geçiş yaptığım yıl, kahve tüketimim gözle görülür derecede artmıştı. Çünkü ancak uyumazsam, tüm sınavlara -15 ders- çalışabiliyor; böylece tek dersim kalırsa okuldan atılma riskini de en aza indirmiş oluyordum. Ne yıllar ama! Bu arada, kansızlığımın son derece düştüğü dönem de, o yıllara tekabül ediyor.
Yıllar içinde, kahve benim için ayık kalmaktan ziyade –ki bağışıklık kazandığım için o özelliğini de çoktan yitirdi- onsuz yapamayacağım bir içecek haline geldi. Doktor, “Asla kahve ve çay içmemen lazım” dediği halde! En azından sütlü içmeye döndüm ve şu an bir Flat White’cıyım.
Hal böyleyken İstanbul’un birçok kahvecisinde kahve içtim, kimiyle ilgili yazılar yazdım ama işin ucu kaçınca, iyilerini sık ziyaret edip diğerlerini biraz uzaktan izlemeye karar verdim.
Hatta bu nedenle İstanbul Coffee Festival’e bile mesafeli durdum. Taa ki bu yıl onlara önyargısız yaklaşana kadar. Programa baktım, sadece üçüncü dalgacıların ya da atölyelerin yer aldığı bir kahve içme etkinliğinden öte bir şeye dönüşmüş. Dolayısıyla bu etkinliği düzenleyenlerin üç yılın ardından söyleyecekleri de olduğunu düşünerek onlarla konuşmaya karar verdim.
DSM Group’tan Ayşen Üçcan Keskinkılıç ile İstanbul Coffee Festival ile ilgili konuştuk.
İstanbul Coffee Festival mi yoksa İstanbul Kahve Festivali mi? Neden İngilizce isim seçtiniz?
Her ikisi de festivalimizi tanımlıyor ancak uluslararası bir festival yaptığımız için İstanbul Coffee Festival yani ‘İ’ ile. Festival, ‘fest etmek-eğlenmek’ kökünden türeyen bir kelime. Festivalimizin farkı; tek ortak noktası kahve olan, etrafı müzik, sanat, tasarım, workshop ve eğitim seminerleriyle bezenmiş dolu dolu bir organizasyon olması. Pek çok kaliteli ve her zaman bir arada bulamayacağınız aktiviteyi aynı anda yaşayabilmek olgusunu hayata geçiriyor. Festivalimizde Norveç, Danimarka, Almanya, El Salvador, Yunanistan, İngiltere ve Amerika’dan gelen kahve uzmanları, coffeeshop’lara profesyonel eğitim vermek üzere yer alıyor. Ayrıca İstanbul’u ziyaret eden ya da İstanbul’da yaşayan yabancılar da festivalimizin ziyaretçileri arasında bulunuyor.
Bu fikir üçüncü dalga kahvecilerin artmasıyla mı ortaya çıktı?
Avrupa’da başlayıp Amerika’ya yayılan ve ülkemizde de günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olan kahve, artık yemeğin üzerine içilen bir küçük fincan Türk kahvesinden ibaret değil. Kahvenin ambalajlı satışına ve dünya genelinde pazarlanmasına katkıda bulunurken, nitelikli kahve üretimine ve tüketimine odaklanmayan birinci dalgadan sonra; ‘kahve keyfi’nin terim olarak pazara girmesini sağlayan ikinci dalga; ve en nihayetinde tüm bu eksik kalmış akımlara bir perde çekip, içilen kahvenin kökenini, yetişme koşullarını ve bizzat kahvenin kendisini sahneye süren üçüncü dalga kahve akımı, 90’lı yıllardan itibaren Avrupa, Amerika ve Japonya’da kendi yaşam tarzını ve kültürünü oluştururken, son yıllarda İstanbul’da da aynı şekilde hızla gelişerek genişlediğini gözlemledik.
Bu fikri baz alarak, İstanbul’da bulunan üçüncü dalga kahvecilerin ve geleneksel kahvecilerin bir arada tüketiciyle buluşacağı bir festival hayata geçirdik. Hedefimiz; İstanbul’un kahve konusunda sunduğu potansiyeli ve aynı zamanda yeteneklerini, başarılarını tanıtmak ve kahvesever tüketiciyi, üçüncü dalga kahve konusunda bilgilendirerek eğitim vermek.
“Biz kahveci değiliz, kahve markalarını bir araya getiren bir çatıyız”
Türk kahvesinin tüm dünyada yaygın bir ünü var. Siz bu ünü yaymayı mı yoksa daha çok yeni nesil kahveciliğe dair bir isim yapmayı mı planlıyorsunuz?
İstanbul Coffee Festival, aslında üçüncü nesil nitelikli kahve markaları için buluşma noktası. Ancak geleneksel kahve tatlarımız olan Türk Kahvesi, Mırra, Dibek Kahvesi’ni de unutmuyoruz. Onlar da İCF’deki yerlerini alarak damak zevkimizi çeşitlendirecek. Biz kesinlikle bir kahveci değiliz. Kahve markalarını bir araya getiren bir çatıyız.
Festivalin içeriğinde birçok farklı etkinlik bulunuyor. Bu etkinlikleri hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz?
İCF’nin geniş kapsamlı olması; sanatı, kültürü içine alması ve eğlenceli olması için çaba gösteriyoruz. Üçüncü dalga kahve akımının tüm yönlerini, trendlerini ve yeniliklerini festivalimize taşımaya özen gösteriyoruz.
“Bu sene 30 bini aşkın kahveseveri ağırlamayı umuyoruz”
Önceki iki festivali, farklı yerlerde düzenlediniz. Nasıl geçti sizce ve bu senenin nasıl geçeceğini öngörüyorsunuz?
2015 yılında 25 bin 500 ziyaretçisi ile Türkiye’nin en büyük kahve etkinliğine imza atan İstanbul Coffee Festival, resmi rakamlarla Avrupa’nın da en büyük kahve festivali unvanına sahip oldu. Geçtiğimiz yılın verilerine bakarsak, 40 bin kağıt bardak, iki ton süt, dört ton su kullanıldığını görüyoruz. Kağıt bardaklar aslında bizim ürettirdiğimiz İstanbul Coffee Festival markalı bardaklardı. Katılımcı markaların kendi ürünlerini ve bardaklarını da bu sayıya kattığımızda 80 bin adetlerden bahsetmek doğru olacaktır. Her kahve bardağı için 8 gram kahveyi hesaplayacak olursak, oldukça yüksek rakamlarda kahve tüketildiği ortaya çıkacaktır. Bu yıl ise İstanbul Coffee Festival’in çok daha geniş bir ziyaretçi katılımıyla gerçekleşeceğine kesin gözüyle bakıyoruz. 30 bini aşkın kahveseveri ağırlamayı umuyoruz.
Bu sene festivali Küçükçiftlik Park’ta düzenliyorsunuz. Festivalin mekanı her yıl değişecek mi?
Tercihimiz değişmemesinden ve hatta tarihlerininin de sabitlenmesinden yana. Ancak geçtiğimiz yıl Haydarpaşa Tren Garı’nda yaptığımız İstanbul Coffee Festival’i bu yıl Küçükçiftlik Parkı’na aldık. Nedeni Haydarpaşa’nın üç yıl süre ile bakıma girmesiydi. Aslında bu neden iyi oldu. Hem Anadolu yakası hem de Avrupa yakası kahve kokusuna doyacak.
Festivalin gelecek planları neler?
İCF’yi her yıl daha da geliştirmek, festivale uluslararası katılımı artırmak ve yeni trendleri Türkiye ile buluşturmayı arzu ediyoruz. Bugün İstanbul Coffee Festival, tüketicilerin ve kahve sektörünün bir araya geldiği toplu iletişim noktası olarak önem taşıyor. Diğer bir etkinliğimiz ise Coffee Weekend. Şehirleri dolaşıyoruz CW ile. İlkini Ankara’da mayıs ayında yaptık. İleri dönem amaçlarımız içinde yurtdışına açılarak Coffee Weekend etkinliklerimiz ile hem Türkiye’nin hem de üçüncü dalga kahvecileri yurtdışında tanıtabilmek yer alıyor.