Sanat eserlerinin taklit, çalıntı ya da benzerlik hikayesine dair dost sohbetlerinde sıkça konuşuluyor. Sadece dost sohbetleri mi? İnternette bazı hesaplar bu konuyu yakından takip ediyor. Zan altında bırakılan Türkiye’den bazı sanatçılara da görüşlerini sorduğum bir dosya hazırladım Zero İstanbul’a.
Belirli aralıklarla benzer işlerin üretilmesi, benzer işi sonradan üreten sanatçıyı töhmet altında bırakıyor ve ‘çalıntı’ gibi sevimsiz bir ithamı beraberinde getiriyor. İşlerin benzerlikleri, ilk görenleri elbette şaşkına çeviriyor fakat bir parça sanattan anlayan veya bu işlere kafa yoranları, en azından sorgulamaya itmeli diye düşünüyorum.
En basitinden bahsi geçen sanat eseri bir heykelse, bu işlerden hiç anlamayan biri bile bir sene aralıkla o devasa işin, bırakın zihinsel sürecini fiziksel olarak üretilemeyeceğini bile bilebilir. Fakat her şeye rağmen durum hiç sandığımız gibi olmayabilir de.
Facebook ve Twitter üzerinden yayın yapan Benzer İşler, uzun bir süredir dünya ve Türkiye’den benzer işleri bir araya getirdikleri bir hesap yönetiyor. Türkiye’den yüzlerce sanatçının benzer işlerini bu hesapta görmek mümkün. Hesabın herhangi bir iddiası yok, sadece işlerin kime ait olduğunu, tarihi ve ismiyle veriyorlar.
Konuyla ilgili ise şu açıklamayı yazan bir e-mail yazdılar: “Kopyacılık, esinlenme ve rastlantılar üzerine bir blog. Bu platformda, işlerin benzerliğinden öte bir iddiayı bloğun kendi adına taşımaması amaçlanıyor. Bu, ne kadar olası ise. Bloğun amacı, alt-başlığındaki üç durum arasında salınan işlerin değerlendirilebilmesi için bir diyalog/tartışma platformu olabilmektir.
Esinlenmenin ötesine ilişkin olarak ise, sanatçıların otokontrol mekanizmalarını harekete geçirmesine katkıda bulunmaktır.”
Şimdi bahsi geçen sanatçıların yorumları ve sanat eleştirmenlerinin yorumlarına bir bakalım.
Dosya haberin bir kısmını buraya koyuyorum. Görüşlerin daha geniş halini bu linkten okuyabilirsiniz: http://www.zeroistanbul.com/fikirler/sanat/benzer-mi-taklit-mi
YAŞAM ŞAŞMAZER / Sanatçı
*Yaşam Şaşmazer’in işleri Xiang Jing ve Claudette Schreuders’ın çalışmalarına benzetiliyor.
Ben işlerimin benzediği düşünülen sanatçıları işleri yaptığım dönemde tanımıyordum. Daha sonrasında bu haberlerle karşılaştıktan sonra inceledim. Ve maalesef benzerlik iddialarının çok sığ bir görme/ okuma üzerinden yapıldığını düşünüyorum. Hem kendi işlerim hem de pek çok diğer sanatçının işlerinin sadece formel benzerlikler üzerinden bu şekilde ithamlarla karşılaşması gerçekten üzücü.
VAHAP AVŞAR / Sanatçı
‘Namaz’ isimli işi, Kader Attia’nın ‘Ghost’ isimli çalışmasıyla benzeyen Vahap Avşar, o işi 2008’de yapmaya başladığını ve sergilenmesinin birkaç yıl sürdüğünü söylüyor ve ekliyor: “1990 yılından beri yaptığım işleri incelerseniz, ‘Namaz’ işinin 1991 tarihli ‘Sıfır Chyper’, 1994 tarihli ‘Come whoever you are’ işlerinin devamı olduğunu görebilirsiniz.”
Bu taklit meselesi çok hassas bir konu. Sanatçının başından beri yaptığı işleri incelemek gerekir, işlerin kendi içindeki devamlılığı ve tutarlılığı işin sanatçı tarafından mı icat edildiği yoksa devşirme mi olduğu anlaşılabilir. Elbette bazen habersizce aynı anda veya arka arkaya benzer işler üretilebiliyor, işte o zaman şekilci bir bakışla değil derin bir bakışla incelemek gerekiyor ki, sanatçının hakkını verelim.
BURÇAK BİNGÖL / Sanatçı
*Burçak Bingöl’ün işleri Bouke Devries ve Dalia Lauckaite Jakimaviciene isimli sanatçıların işlerine benzetiliyor.
Bir çalışma –dediğiniz gibi- uzun süreçlerde oluşuyor. Daha da önemlisi kendinden önce ve sonra üretilen işlerle de bir ilişkisi; tekniği, kavramı ve dönemiyle ilgili de bir bağlamı oluyor.
Bu tür magazinel haberler konuyu bir sanat yapıtını değerlendirmedeki en önemli ölçüt olan bağlamını yok sayarak konuya yaklaşıyorlar. Bu tabii ki son derece indirgeyici ve kötü niyetli değilse en iyi ihtimalle cahil bir yaklaşım.
ALİ ŞİMŞEK / Eleştirmen
Güncel-çağdaş sanatta benzer işler fazlasıyla görünür. Ben açıkçası benzerliklerin çoğunun kasıt ya da kötü niyetten kaynaklandığını düşünmüyorum. Elbette hırsızlıklar ya da dönüştürerek aparma istisnalar var…
Güncel sanatın fazlasıyla kavramsal ve text bağımlı olduğunu biliyoruz. Aşırı kavramsallaşma doğal olarak versiyonlaşma ve şablonlaşmayı getiriyor. Buna kavramsallaştırmadaki aynılıkları da eklemek gerek. İşte melezlik, ötekilik, oryantalizm, kimlik ve fark politikaları gibi. Örneğin bugün Deleuze alıntıları kendi parodisini bile üretti: “Aşağı Deleuze yukarı Deleuze” gibi… Dolayısıyla sanatçılar benzer sularda dolaşmaya mecbur kılınıyor. Örneğin kaleşnikof figürü onlarca versiyon üretilebiliyor. Ayrıca kiç ve camp stratejilerinin ve pop malzemenin baskısı da sanatçıları benzer sularda ve çözümlerde dolaştırıyor.
AYŞEGÜL SÖNMEZ / Sanatatak.com Yayın Yönetmeni
Açıkcası bundan epey bir önce Radikal’de bir okurun uyarmasıyla gündeme gelmişti bu benzerliklerin ayyuka çıkışı… O yazımda da başlığı Hırsız-Polis diye tayin etmiştim ve okurun bir polis gibi benzerlik yakalama peşinde ve yakalayarak yazarı yani beni uyarışına dikkat çekmiştim. Sonra okurlar çoğaldı.
Çağımızın herkesi yazara dönüştüren Facebook yapılanmasıyla siteler açtı. Bu sitelerde yakaladığı benzerlikleri ifşa ediyor okur. Okurlar… Ben yine o yazımda versiyonlar diye bir kategorinin 21. yüzyılda belireceğine şahit olacağımız öngörüsünde bulunmuştum.
Bu aynı düşünüş, bu ‘çağdaş sanat’ ve hayat pratiği, bu dünyanın aslında minicik bir küreye dönüşmesinin bir neticesi olarak kopyanın kötü algılanmayacağı günlerin az kaldığının müjde belki de lanetinin haberini vermiştim. Hatta Rönesans örneğini de eklemiştim. Rönesans’ta iyi kopya yapmanın iyi bir özellik olduğunu dair.
Bu yazı Ekim 2016’da zeroistanbul.com’da yayınlanmıştır.