Ece Aksoy, uzun yıllardır mekanları ve yemekleriyle bildiğimiz bir isim. Şimdi her besini birer karakter gibi işlediği yeni kitabı Yemekte Rüzgâr Var ile karşımızda.
Ece Aksoy’un ismini yıllardır duyuyordum ama mekanına gitmek kısmet olmamıştı. Şimdiye dek edindiği yemeğe ve doyurmaya dair deneyimlerini Yemekte Rüzgâr Var kitabında toparladı. TimeOut İstanbul da benden yazmamı isteyince, şahane bir insanla tanışmış oldum.
Sohbeti, gülümsemesi, misafirperverliği, seçtiği kelimelerle yaşamının hakkını veren bir isim Ece Aksoy. 35 yıldır insanları güzel yemeklerle doyurmayı kafasına koymuş. Şan Tiyatrosu’nun fuayesinde başlayan hikaye Ece Aksoy 9 isimli mekanıyla devam ediyor. Kimler gelip geçmemiş ki bu mekanlardan… Gazeteciler, sanatçılar, önemli isimler. Açıkçası Ece Hanım anlattıkça, ben de o dönemlerde yaşamış olmayı diliyorum.
Yıllardır sadece yemek yapmakla kalmamış, bir köşede öykülerini de sessiz sessiz yazmayı sürdürmüş. Bu öyküleri de ortaya çıkaran isim, bir başka nefis kalemi olan Yıldırım Türker.
Öncelikle ilk kitabınız hayırlı olsun. Artık bir yazar kimliğiniz de var. Nasıl bir his?
Çok tuhaf bir duygu. Ben şimdi kitabı okuyorum biliyor musunuz? Başkasının kitabı gibi. Okuyorum ve tuhaf bir şekilde zevk alıyorum. Acaba zevk almamam mı lazım, tükenir miyim ben bunlardan zevk alırsam? Beğenmemem mi lazım? Beğeniyorum ama ne yapayım. İki-üç kere kitaptan okuduğum hikâye oldu. İnandığınız, hoşunuza giden bir şeyin başkaları tarafından da alınması, okunması zevk veriyor doğal olarak. Onlara da zevk verdiğini düşünüyorsunuz.
Ece Aksoy’la yaptığımız, yemekleri kadar enfes sohbetin tamamını TimeOut İstanbul dergisinin bu sayfasından okuyabilirsiniz.
Ana fotoğraf: Senem Sinem