William Shakespeare diyor ki, “Neşe ve kahkaha olduktan sonra varsın kırışıklıklar gelsin”. 100 yaşındayım, 50 gösteriyorum ama mutsuzum; hiçbir değeri yok.
Geçtiğimiz hafta dünyanın birçok yerinde sergilenmiş olan Body Worlds-Yaşam Döngüsü sergisini ziyaret ettim. Uzun zamandır merak ediyordum. Serginin en önemli özelliği “plastinasyon” adı verilen olağanüstü bir yöntem aracılığıyla korunmuş gerçek insan bedenlerini izlemek yoluyla ziyaretçilerin anatomi, fizyoloji ve sağlık hakkında bilgi edinmelerini sağlıyor olması. Yani bu sergi “Gerçek İnsan Bedenleri Orijinal Sergisi”. Yeteri kadar ürkütücü sanırım. Sergide 200’den fazla gerçek insan örneği bulunuyor. Serginin amacı, insan bedeninin iç işleyişi hakkında bilgilendirmek ve hastalıklı ve sağlıklı vücutlarla, kaliteli yaşam tarzı seçimlerinin etkenleriyle ilgili bizi fikir sahibi yapmak.
Antrepo’ya girince önce biletim olup olmadığını soruyorlar, basın girişi deyince özel bir alaka gösterip beni görevli bir başka arkadaşa emanet ediyorlar. Güvenlik girişindeki uyarıyı dikkatlice okuyorum. Fotoğraf ve video çekmek yasak! Hemen girişte söylemek gerekir ki, böyle bir serginin arkasında iki yaratıcı isim var: Ünlü bilim adamı Gunther von Hagens, Plastinasyon’un – estetik anatominin sunumunu olanaklı kılan anatomik örnek koruma yönteminin – mucidi ve Dr. Angelina Whalley, Body Worlds sergilerinin kavramsal planlayıcısı ve tasarımcısı.
Girer girmez devasa üç büyük perde karşılıyor beni. Perdeye yansıtılan insanların gençlikten yaşlılığa doğru değişen yüzlerini görüyorum. Birkaç adım sonra en son bienalde gezdiğim Antrepo’nun bu serginin içeriğine özel bambaşka bir hale getirildiğini fark ediyorum. Camekanlar var, içlerinde çeşitli insan uzuvları, yanlarında da açıklamaları.. Küçük bir bölme var, oradan içeri girdiğimde insanoğlunun tam olarak bir noktadan büyümeye başladığını görüyorum. Bebeğin döllenmeden itibaren, ceninin 14. haftadan 33. haftaya kadar olan dönemini üç boyutlu şekilde izliyorum. Baş parmağımızın ucu kadar olduğumuz, o şeffaf cenine bakakalıyorum dakikalarca.
Bu böyle yaşlılığa kadar devam ediyor sergide. Yani kemik ve kas yapısı, iç organlar oluşana kadar bünyemizdeki her detay hatta daha da fazlası anlatılıyor. Sergilenen her şey bir camekan içinde ve camekanlara dokunulması yasak. Not alırken camlara dokunmamak için binbir şekle giriyorum.
Bazı aileler çocuklarıyla gelmişler. Hoşuma gidiyor. Bilinçli aileler, anlatıyorlar çocuklarına, “bak senin dirseğin aslında böyle” diyerek. Ramazan ve sıcaklığın da beyne işlediği günlerden biri olmasına rağmen beklediğimden kalabalık sergi. Bir ara bir gencin elinde fotoğraf makinesiyle fotoğraf çektiğini görüyorum. Bir akıllının kendisi olduğunu sanıyor. Gidip güvenlik görevlisine haber veriyorum, çocuğu uyarıyorlar. Ama insan yüzsüz olmaya görsün, güvenlik görevlisi gider gitmez çekmeye devam ediyor. Bu sefer yanıma yaklaşıyor, yine fotoğraf çekmeye yelteniyor ki, “Fotoğraf çekmek yasak, bilmiyor musunuz?” diyorum. O da gayet saygısızca, “İlk kez geliyorum” diyor. “Hadi ya, herkes bir kez geliyor” diyorum. “Tamam” deyip gidiyor, sonra takip edemedim, sinirlerim bozulacaktı. Bu ve benzeri insan o kadar fazla ki, artık uğraşmamaya karar verdim.
Sergiyle ilgili bıraksanız 50 bin vuruşluk yazı olur bu. Hap bilgiler en güzelleridir. Sergide not defterime düştüklerim şöyle:
– Plasenta isimli sadece gebelik sırasında olan karmaşık bir organ hem cenin hem anne tarafından anlatılıyor.
– Tek yumurta ikizleri her zaman aynı cinsiyete sahip olurmuş. (Bilmiyordum öğrendim)
– Cenin 4. haftada baş parmak kadar yok, 8. hafta sonundaysa baş parmak kadar bir cenin var.
– Bedeniniz ruhunuzun arpıdır. Ondan tatlı bir müzik veya karmaşık sesler çıkarmak sizin elinizdedir. Halil Cibran (Sergide önemli düşün insanlarının sözleri de yer alıyor)
– İskelet başta kıkırdaktan oluşuyor, sonra kemikleşiyor.
– Küçüklükten bildiğimiz orta kulaktaki çekiç, örs ve üzengi kemikçikleri vücuttaki en küçük kemiklermiş.
– Bedensel etkinliğimiz 20’li yaşlara kadar artar, sonra sürekli olarak azalır.
– Dirsek 3 kemikten oluşuyor: Humenus ile ön kol kemikleri radius ve ulna. Humenus’a dirsek bölgesinden vurursak kolun alt bölümüne yayılan nahoş bir karıncalanma hissi oluşur. Bu durum, burada deri yüzeyine yakın olan uhar sinirine vurmamızdan kaynaklanıyormuş.
– İnsan elinde 37 iskelet kası tarafından kontrol edilen 27 kemik bulunuyor. İnsan eline eşsiz becerikliliğini kazandıran özellik baş parmak ve diğer el uçlarını birleştirebilmemiz.
– Her ayakta 26 kemik ve 100’ü aşkın bağ bulunuyor. 33 ayak kasının bir kısmı baldırdan başlıyor. Topuk, bedende en fazla darbe alan bölüm, bu nedenle çok dayanıklı.
– Bronzlaşma uzun sürede yaşlanma sürecini hızlandırır. (Kendime not)
– Beyin tamamen düz hale geldiğinde 1,5 metrekarelik bir alan kaplıyor.
– Daha yaşlı beyinler genellikle daha genç olanlardan ortalama biraz hafif olmakla beraber, zekamızın sırrı beynimizin ağırlığında değil nöronlarımızın arasında bağlantılarda yatıyor. Ağırlık değil işlev önemli yani.
– Beynimizin yüzde 10’unu kullandığımız doğru değil. Çok küçük alanlar kan akışının kesilmesi nedeniyle hasar gördüğünde oluşan bozuklukları ayrıntılı olarak belirleyen nörologların da göstermiş olduğu gibi beynimizin tümünü kullanıyoruz. Vatana millete hayırlı olsun!
– Sergide sadece insan değil zürafa, at, tavşan gibi hayvanların da çeşitli vücut sistemleri sergileniyor.
– Son tahlilde önemli olan yaşamımızdaki yıllar değildir. Yıllarımızdaki yaşamdır. Abraham Lincoln.
Sergiyi Aralık 2010’a kadar mutlaka gezmelisiniz. Nasıl meydana geldiğinizi görmek istemez misiniz?
Sergiyi gezmem için akreditasyonumu sağlayan Grup 7 İletişim Danışmanlığı’ndan Mehtap Çakıroğlu Kaynak’a teşekkür ederim.
Daha çarpıcı detaylar için: http://www.bodyworlds-istanbul.com/
çok şeyler kaçırmışım üzüldüm şimdi..
paylaşımın için teşekkürler.
Çok şey kaçırmışım derken sergiden bahsediyorsanız, sergi Aralık'a kadar devam ediyor.. Ben teşekkür ederim ilginiz için 🙂