Cihan Sağlam – Pınar Göktaş Fotoğraf: Muhsin Akgün |
Bağımsız tiyatro topluluğu The Club, 150 yıllık şarap mahzeninde yarattığı yeni mekânıyla İstanbul’un sanat hayatına renk katacak projelerle geliyor.
Sağlam, Beykent Üniversitesi Oyunculuk Bölümü mezunu, ‘Baks Bani’ isimli bir de uzun metrajlı filmi var. Göktaş’sa İTÜ’nün ardından Pera Güzel Sanatlar’da tiyatro eğitimi almış, yüksek lisansını da tiyatro üzerine yapmış. Yeni mekânıyla ‘The Club Mahzen’ adını alan ekibin sevinci ve heyecanı gözlerinden okunuyor. Neredeyse hiç soru sormama izin vermeden anlatıyorlar yeni sezon projelerini. Tabii filmi başa sarmak lazım önce. Nasıl oldu da The Club, Asmalımescit’te bir dairedeki yerinden, 150 yıllık bir şarap mahzenine geçti mesela. Olaylar şöyle gelişiyor; Adahan İstanbul Oteli’nin kültüre meraklı sahipleri, bir akşam komşuları The Club’ın oyunlarından birini izlemeye gidiyor. Oyunu çok beğeniyor ve ardından “Bizim otelin altında bir şarap mahzeni var, bakmak istemez misiniz?” diye soruyorlar. Pınar ve Cihan, bu soruya pek anlam veremeden mahzeni geziyor ve çok etkileniyorlar.
Ve otel sahiplerinden merakı gideren soru geliyor: “Burada tiyatro yapmak istemez misiniz? Biz çok isteriz”. Tabii başta bu soru afallatıyor ikiliyi. Altı aya yakın bir süre sürekli toplantılar yapılıyor, mekânı nasıl kullanabileceklerine dair fikirler üretiliyor. Geçen yıl bir apartman dairesinde olmanın verdiği ruhla, oyunların bir dairede geçen hikâyeler barındırdığını hatırlıyor Cihan. Bu sene ise 150 yıllık bir şarap mahzeninde olunca kendilerine “Hadi bakalım bu sefer ne yapacağız?” diye soruyorlar ve karşılığındaki cevap şu oluyor: “Burası tarih kokuyor, çok heyecan verici bir yer ama çok da hüzünlü. Burada eski İstanbul var. O zaman biz de İstanbul’u anlatalım bu sene. 150 yıllık tarihi mekandan şimdiki İstanbul’u, İstanbul’daki değişimi, dönüşümü anlatalım dedik”.
Bu değişim, dönüşüm sürecindeki İstanbul’un ve insanlarının; en az kendileri kadar hastalıklı, bencil, nevrotik olduğunu düşünüyorlar. Madem hepimiz böyleyiz, burayı anlatalım diyerek ‘Dönüşen İstanbul Projesi’ni geliştiriyorlar. Fikir, İmre Azem’in başarılı filmi Ekümenopolis’i izledikten sonra çıkıyor. Pınar filmin ardından gelen projeleri şöyle anlatıyor: “Film, insanın yaşadığı şehre dönüşmesiyle ilgili bizde bir şeyler uyandırdı. Bunun bir ayağı, Domino isimli kentsel dönüşüm sürecini anlatan oyun olacak. Diğer ayağı, Ekümenopolis ekibiyle görüştük, filmi göstereceğiz. Bu yıl altıncısı düzenlenecek Street Art Festivali’ne ev sahipliği yapacağız. Bir de her ay bir panel düzenlemeyi düşünüyoruz”.
Projeye müzik, dans, tiyatro, sinemayı dahil ederek disiplinlerarası sanat ortamı oluşturmak en büyük hedefleri. İki gencin böyle bir işe girişmesindeki inanca hayran kalıyorum. Cihan, böyle bir yolda Murat-Özlem Daltaban’dan aldıkları desteğin de onları motive ettiğini söylüyor: “Bu durum netleştiğinde gidip onlarla konuşmuştuk, Murat Abi ne yapın edin, bu işi yapın demişti. Bizi çok cesaretlendirdi”. Asmalımescit gibi eğlence mekânlarının pıtrak gibi arttığı bir semtte, gelen teklifleri reddedip sanata yatırım yaptıkları için Adahan İstanbul’un ortaklarının motivasyonu ise takdire şayan!