Dennis Kelly’nin yazdığı Dot’ta sahnelenen Orphans / Öksüzler, şiddet ve tuhaf ilişkiler etrafında dönen sıra dışı bir oyun.
Yağmurlu bir pazar günü usulca girdiğimiz salonun boş kalan sandalyelerindeki yerimizi alıyoruz. Işıkların sahnenin ortasında bulunan yemek masasına yöneldiği, üç tarafı seyircilerle kaplı bir alan. İçeride oyuncak bebek kokusu, yani insanı biraz geçmişe götüren bir koku var. Duvarlardaki mavi-yeşil karışımı ton ve beyaz mobilyalar iyi hissettiriyor. Ve oyun başlıyor.
Tam bir kutlama yemeğine oturmak üzere olan çift, kapıdan üstü başı kan içinde giren genç sayesinde irkilir. Onu, yani kardeşi Liam’ı (Yusuf Akgün) öyle gören Helen (Gizem Erdem), sakince ona soru sormaya çalışır. Tabii bir yandan da eşi Danny (İbrahim Selim) de sormaya başlar. İşte o andan itibaren, sorular ve sorularla birlikte Danny ve Helen arasında aslında su yüzüne çıkmamış anlaşmazlıkların başladığını görürüz. O ana kadar çok mutlu görünen bu çift, Liam’ın eve o şekilde gelmesiyle ilişkilerindeki koca boşlukları da görmüş olurlar.
Anne-babasını yangında kaybeden ve koruyucu bir ailenin yanında büyüyen Liam ve Helen, yaşanan kötü olaylara bir çözüm bulmak ister. Fakat Liam’a soru sordukça olayın boyutu değişir. Liam başta, yaralı birinin yerde yattığını ve ona yardım etmek istediğini anlatır. Ona yaklaşıp onu sarsması sonucu bilincinin açık olmadığını anladığını anlatır. Buna inanmayan Danny ve Hele, Liam’a birkaç soru daha sorduktan sonra, hiç ırkçı olmadığını iddia ettiği halde, o gencin ‘siyah olduğu için dövülmüş olabileceğini’ düşünmediğini söyler ve bir açık daha verir. Danny, yaralı kişiye yardım etmeleri gerektiğini söylediğinde Helen, buna izin vermez. Helen’ın tek düşüncesi kardeşi Liam’ın başının derde girmemesidir. Danny ise “Tanımıyorsak yardım etmeyecek miyiz, dünya böyle bir yer mi oldu artık?” der.
Liam, suçunu itiraf etmeye başladıkça ablası da onu polise teslim etmek istemediği için ‘mantıklı’ çözümler bulmaya çalışır. Eşi Danny ise adalete inanan bir insan olduğundan, bu olayı saklamak, polisi aramamak onun tercih edeceği bir yöntem değildir ama eşi Helen, onu bir şekilde ikna eder. Duygu sömürüsü yapar, karnındaki çocuktan girer, dayak yiyen adamın kötü bir insan olduğundan çıkar. Çok yumuşak, anlayışlı başlayan tartışmalar sert bağrışmalara dönüşür.
Danny ise, eşinin mutsuz olmaması ve ailesini kurtarma adına polisi aramaktan vazgeçer. Fakat Liam tüm gerçekleri anlattığında, Helen Danny’den, Liam’ın arkadaşının kulübesine bağladığı adamı korkutması ve ona kimseye bir şey anlatmaması için işkence etmesini istemesi varılacak son noktadır. Danny bunu da kabul ediyor, yaptığı işkenceyi tüm detaylarıyla anlatır. Fakat bu yaptıklarından sonra artık eskisi Danny olamaz…
Oyun, “ya böyle olsaydı ne olurdu?” gibi sık kullanılan varsayımlar nedeniyle zaman zaman sıkıcı olabiliyor ama bu sıkıcılığı da yıkan yine oyuncuların muhteşem performansı oluyor. Özellikle Danny’yi canlandıran İbrahim Selim’in eşinin istekleri karşısındaki şaşkınlıkları ve soru soruş biçimi kesinlikle çok gerçekçi.
Oyunda dekorun haricinde en çok dikkatimi çeken detay, ışıklandırmanın oyunu bir gölge oyununa çevirmesiydi. Oyuncuları izlemek ya da duvardan sadece gölgelerle oyunu takip etmek farklı bir deneyim oldu. Tuğrul Tülek’in ilk yönetmenlik denemesi olan Öksüzler’in metnini su yüzüne çıkaran oyunculuklar görülmeye değer.
6, 7, 8, 12, 13, 14, 15
19. 20, 21, 22, 26, 27, 28, 29 Ocak
Perşembe, Cuma, Cumartesi 21:00
Pazar 17:00
DOT
Gmall Maçka
Bu yazı Touch İstanbul Ocak sayısında yayınlanmıştır.