İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, bu yıl Çocuk Hakları Festivali’nin ikincisini 19-20 Kasım’da düzenliyor. Şehrin dört bir yanına yayılan festivale İstanbullular ücretsiz katılabilecek.
Bugün çocukların yaşadığı sıkıntıları düşündüğümde kalbim sıkışıyor. 2022 yılında sağlık, eğitim, barınma gibi hakların yoksunluğundan bahsetmek bile can yakıyorken, bambaşka bir boyuttayız maalesef…
Bu durumu değiştirmek için Türkiye’de elini taşın altına sokanlardan bahsedip umutlanmaya ihtiyacımız olduğumuzu düşünüyorum. O yüzden de Çocuk Hakları Festivali, bir buçuk yıl sonra bloğuma yazı yazmama sebep oldu diyebilirim.
Dünya Çocuk Hakları Günü, 1989’da BM tarafından kabul edilmiş ve dünya çapında farklı etkinliklerle kutlanıyor. Bu günü çıkış noktası belirleyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Çocuk Hakları Festivali’nin ikincisiyle çocuk ve yetişkinlere muazzam bir program hazırlamış. Sayfalarca ve gerçekten hepsine katılmak istediğim bir program. Emeği geçenlerin eline sağlık.
Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi, Müze Gazhane Meydan Sahnesi, Müze Gazhane T Atölye, Sultangazi Hoca Ahmet Yesevi Sahnesi, Gaziosmanpaşa Ferih Egemen Sahnesi’nin yanı sıra çocukların rahatlıkla ulaşabileceği mahalle evleri, kütüphaneler ve açık alanlarda düzenlenecek festivalde, sınırlı kontenjanlı atölyelere çocuklar ve yetişkinler başvurabilecekler.
Çocuklar ve yetişkinler; müzik, dans, oyun yazarlığı, resim, çocuk oyunu, çocuk yogası, masal atölyeleri, söyleşiler gibi farklı disiplinlerde gerçekleşecek etkinliklerle birlikte çocuk hakları konusunda bilgi ve farkındalık kazanacaklar.
Festivalin detaylarını Festival Proje Koordinatörü Gülbahar Pay ile konuştuk. O kadar önemli sözleri var ki Pay’ın, kısa ama vurucu düşünceleriyle beni farklı fikirlere sevk etti. “Çocukların çocuk olduğu için maruz kaldıkları hak ihlallerinin önüne geçilmesini, adil kapsayıcı bir dünyada çocukluklarını en huzurlu şekilde yaşamalarını diliyoruz” diyor. Bu dilek hepimizin dileği olsun.
Sohbetimizi okuduktan hemen sonra festivalin detaylarını bu linkten incelemenizi tavsiye ederim: https://stcdn.ibb.istanbul/Uploads/2022/11/2-cocuk-haklari-festivali.pdf
Gülbahar Hanım festivalin adı neden “çocuk hakları”?
20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”nin kabulünün ardından 20 Kasım “Dünya Çocuk Hakları Günü” ilan edilmiştir. Sözleşme en fazla ülkenin onayladığı insan hakları belgesi olarak bilinmekte. Bu bağlamda taraf devletlere çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Türkiye de sözleşmeyi imzalayan ülkelerden olduğu için biz de yerel yönetim olarak bu hakların hayata geçmesinde, korunmasında ne gibi adımlar atabiliriz diye düşündük.
İBB Şehir Tiyatroları olarak, geçen yıl ilkini düzenlediğimiz Çocuk Hakları Festivali ile çocuklar için büyük önem taşıyan bu kutlama halkasına dâhil olmak istedik. Darülbedayi çok köklü bir kurum. Bu yüzden İBB Şehir Tiyatroları ev sahipliğinde bu festivali gerçekleştirerek sanat zemininde bu çalışmaların güçleneceğine inandık. Bu sene 19-20 Kasım’da ikincisini düzenleyeceğimiz festivalde, çocukların kendi seslerinin, kendi haklarının var olduğunu keşfetmelerini ve bu bilince sahip çıkmaları için gerekli araçların, yol-yöntemlerin farkına varmalarını amaçlıyoruz. Elbette bu hakların ihlal edilmemesinde, korunmasında ve hayata geçmesinde yetişkinlere çok büyük bir sorumluluk düştüğünden, yetişkinlere yönelik içerikler de hazırladık. İçeriğin yanı sıra, festivalin isminin de toplumun tüm kesiminde bir bilinç ve farkındalık kazandırmasını amaçladığımız için, festivalimize “Çocuk Hakları Festivali” adını verdik.
Eminim İstanbul’daki çocukları gözlemliyor, bu konu hakkında farklı araştırmalar da yapıyorsunuzdur. Şu an İstanbul’da çocuklar haklarının farkında mı? Bu şehir onlara çocukluklarını yaşayabilecekleri ne gibi fırsatlar sunuyor?
İstanbul içinde adeta birkaç şehri barındıran ve toplumun birçok kesimine aynı anda ev sahipliği yapan bir şehir. Dolayısıyla İstanbul’daki çocukların kendi haklarıyla ilgili farkındalıkları konusunda bir genelleme yapmak mümkün değil. Her bölgenin kendi iç dinamikleriyle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. En çekirdekte çocuğun ebeveynleri ve eğitmenleri bu noktada önemli aktörler olarak karşımıza çıkıyor. Bu anlamda bilinçli bir ebeveynle büyüyen, kapsayıcı eğitim ortamlarında çocuk bakışına sahip çıkan eğitimcilerle temas kuran çocukların kendi seslerinin daha belirgin çıktığını gözlemliyorum.
Bir yandan pek çok çocuğun yaşamak, büyümek ve gelişmek için ihtiyaç duyduğu maddi manevi kaynaklardan yoksun olduğu gerçeğiyle, çocuk yoksulluğuyla karşı karşıyayız. Ayrıca mültecilik, engellilik gibi pek çok dezavantajlı durumlar da söz konusu. Tam da bu noktada “Hangi çocuk?” sorusunu sormak gerekiyor. Her çocuğun yaşam olanakları, kaynaklara erişiminin eşit olmasını ve kendi gelişim özelliklerine göre ihtiyaçlarının karşılanabilmesini umuyoruz. Bu meseleler elbette merkezi yönetimden yerel yönetime, eğitim ortamlarından aileye tüm toplumu ilgilendiriyor. Bu bağlamda özellikle İBB olarak pek çok kurum ve kuruluşumuzla çocukların bakımı, eğitimi, kültür sanata erişimi, güvenli oyun alanlarının arttırılması gibi pek çok alanda hizmetler verme gayretindeyiz.
“Gösteri alanlarına uzak bölgelerdeki çocuklar ‘Sahnebüs’ ile etkinliklerle buluşuyor”
Kültür Daire Başkanlığı olarak 13 kültür merkezimizde çocuklar için tiyatro, atölye gibi çeşitli kültürel etkinlikler düzenliyoruz. Sadece kültür merkezlerinde değil, Müze Gazhane’den İstanbul kitapçılarına, İBB kütüphanelerinden restore edilerek İstanbulluların kullanımına kazandırılan tarihi yapılara, yaz aylarında meydanlara, parklara kadar şehrin dört bir yanında çocuklarla bir araya geliyoruz. İstanbul’un gösteri alanlarına uzak bölgelerindeki çocukları etkinliklerle buluşturan “Sahnebüs”, mahalle mahalle gezerek çocuklarla sürpriz buluşmalar yapıp, oyunlar sahneleyen “Oynaya Oynaya” gibi projelerimizle her yerde ve her fırsatta çocuklara ulaşıyoruz.
Şehir Tiyatroları olarak Çocuk Eğitim Birimimizle çocuklara tiyatro eğitimini ücretsiz olarak veriyoruz. Ayrıca çocuk oyunlarımızla da İstanbulluları buluşturuyor, şehrin farklı noktalarına turneler düzenliyoruz. Kütüphanelerde çocukla yönelik etkinlikler gerçekleştiriyoruz. 2. Çocuk Hakları Festivali kapsamında da sahnelerimizde, mahalle evlerinde ve kütüphanelerde atölyeler, söyleşiler gerçekleştireceğiz. Çocuk hakları odağında gerçekleşecek etkinliklerimiz yaratıcı drama, çocuklarla felsefe, dans, tiyatro müzik, çizim, beden perküsyonu gibi farklı disiplinlerde farklı yaş gruplarıyla buluşacak.
Kent Konseyi Çocuk Danışma Kurulu, Oyun İstanbul gibi farklı aktörlerin bilhassa çocuk hakları konusunda kentte nitelikli çalışmalar yürüttüğünü görüyoruz. Ayrıca sahaya emek veren pek çok akademisyen sivil toplum kuruluşları ve sivil inisiyatifler de var. Yapılan hizmet kadar bu hizmetlerin tanıtımı, duyurusu ve erişimi de önemli. Bu noktada da çalışmaların, koordinasyonun ve iş birliklerinin güçlenmesi gerektiğine inanıyorum.
Çocuk Hakları Festivali ile çocuklara ve ebeveynlere vermek istediğiniz mesajları sıralar mısınız?
Sözleşmenin dört temel ilkesi olan “Ayrım Gözetmeme, Çocuğun Yüksek Yararı,Yaşama ve Gelişme Hakkı, Katılım Hakkı” bizim de festivalimizin temelini oluşturuyor. Bilhassa bu dört ilkeden hareketle çocukların çocuk olduğu için maruz kaldıkları hak ihlallerinin önüne geçilmesini, adil kapsayıcı bir dünyada çocukluklarını en huzurlu şekilde yaşamalarını diliyoruz. Çocukların kendilerini ilgilendiren her kararda söz sahibi olmalarını, ülke olarak hukuki bir sorumluluk alarak imzaladığımız sözleşmenin hayata geçmesinde toplumun her bireyinin etkin bir aktör olmasını umuyoruz.
Festivalin bu sene ikincisi düzenleniyor. İlkinden geriye kalan izlenimlerinizi aktarabilir misiniz?
İlk festivalimiz pandeminin ekran başına hapsettiği günlerin ardından çocukların fiziksel mekânda bir araya gelerek sosyalleşmelerine, karşılaşmalara olanak tanıdı. Yapılan tüm etkinlikler çocuk merkezli ve interaktifti. Gerçekleştirdiğimiz atölyelerde çocuklarla hak, adalet, eşitlik gibi kavramlar ekseninde konuşup, tartıştık. Çocukların yetişkin gündeminin ne kadar içinde olduğuna, dünyanın bütün gerçeklerinden en az bir yetişkin kadar haberdar olduklarına, hatta bunun ötesinde çözüm üretmek konusundaki beceri ve isteklerine şahit olduk.
Çocuk haklarının insan haklarından bağımsız düşünülemeyeceği bir yana; göçmenler, engelliler, farklı biçimlerde ayrımcılığa maruz kalan kesimlerin hakları konusunda çocukların farkındalığına tanıklık ettik. Atölyeler çocukların iyi vakit geçirdiği, sosyalleştiği, tanışıp bir arada ürettikleri atölyeler olmanın yanında, yürütücülerin /kolaylaştırıcıların da öğrenmesine olanak tanıdı. Aynı zamanda yetişkinlerle yürütülen çalışmalarda mevcut çocukluk algısı üzerine de çalışıldı.
“Çocuk-dostu bir şehir olmak için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor”
Sosyoekonomik eşitsizlikler hayatın her alanında belirleyici olduğu gibi çocukluk deneyimleri açısından da büyük uçurumlar yaratmakta. Festivale İstanbul’un farklı semtlerinden farklı okullarında okuyan çocuklar katıldı. Deneyimleri, eriştiği imkânlar, beklentileri birbirinden başka çocukların buluştuğu oturumlarda çocukların talep ve ihtiyaçlarındaki benzerlikler kadar farkların da dikkat çekici olduğunu gözlemledik.
Tiyatroya gelmemiş, sanatsal aktivitelerle buluşmamış, bu gibi ücretsiz atölyelere dahi erişimi olmayan çocuklar da festivale katıldı. Çocuk-dostu, çocuk katılımına öncelik tanıyan bir kent olma yolunda çocuk bakışlı politikalar inşa edilerek şehrin farklı yerlerinde çocukların sanata ve tiyatroya erişimlerinin sağlanması için daha fazla çalışma yapılması, yapılan çalışmaların erişilebilirliğinin ve kapsayıcılığının arttırılması gerektiğini düşünüyorum.