Kaleminden her çıkanı heyecanla beklediğim bir isim, Ceren Ercan. Ercan, yeni topluluğu Platform’un ilk oyunu Köpeklerin İsyan Günü ile İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnede. Lizbon Şehir Tiyatrosu’nun dramaturjisini beğenerek prodüksiyonuna ortak olduğu ‘Köpeklerin İsyan Günü’nü “Bugünü anlamam için bir imkan” diye yorumlayan oyunun yazarı Ceren Ercan ve yönetmeni Mark Levitas’la konuştuk.
Festival için hazırladığınız oyundan bahseder misiniz?
Ceren Ercan: Nişantaşı’nda köpek gezdiricisi olarak çalışan genç, bir kehanet fısıldar; lüks mağazalar ile ışıltılı vitrinler arasında görünmez olanlara dair… Aynı sabah semtteki eski bir apartman dairesinde yaşayan yaşlı kadın, bakıcısı tarafından ölü bulunur. Küçük lüksleri için hiç durmadan çalışıp, yıpranan evliliğiyle boğuşan Suzan’ın, annesinin ölümünden haberi yoktur. Köpekler semti saran kehanetin izini sürerken, geçmişin seçkinleriyle bugünün kazananları arasındaki çatışmaya ve her devrin kaybedenlerinin hikayelerine uzanıyoruz.
Oyun Flaubert’in ‘Madam Bovary’ romanından serbest bir esinlenme ile yazıldı. Emma Bovary’yi bir halet-i ruhiye olarak ele aldım ve onu Türkiye’de modern kadının içine düştüğü krizin temsiliyeti için bir anahtar gibi gördüm. O kadın ölürken ya da bugünkü temsiliyeti silikleşip kaybolurken etrafında onunla kavgası bitmeyenleri de görüyoruz oyunda. Onunla kavga ederken bir mağduriyet dili kuranların nasıl zalimleşmeye başladıklarını da. Gündelik kötülükler, sıradanlaşmış ayrımcılık, basit paranoyalar, gizlenen, yuvalanan öfke üzerine kurulu oyun… Her şey çok gündelik fakat çok tekinsiz.
Neden bu oyunu seçtiniz?
Ceren Ercan: Ben zamanın halet-i ruhiyesini çözebilmek için hikayelerle uğraşmayı seviyorum. Metin oluştururken de, deşifre ederken de. Bu oyun da böyle benim için. Bugünü anlamam için bir imkan.
Mark Levitas: Bu Platform’un ilk oyunu. Ceren ile beraber özgün metin üretimi ve sahnede bunun yeni ifade biçimlerini arayacağımız bir yola girdik. ‘Köpeklerin İsyan Günü de bu anlamda bugüne ve bu şehre dair bir hikaye. Sınıf meselesine odaklanıyor, meselesini onun etrafında örüyor. Fikri ve karakterleri sevdim ve beraber çalışmaya başladık. Önümüzde beraber yürüteceğimiz uluslararası yazarlık projeleri de var.
“Bir serbest esinlenme, uyarlama değil”
Oyununuzun en iddialı yanı nedir?
Ceren Ercan: İddia temkinli yaklaşmayı tercih ettiğim bir sözcük. 🙂 Belki bu oyunun beni heyecanlandıran tarafından söz edebilirim. Oyunun fikri oluştuktan sonra Lizbon Şehir Tiyatrosu dramaturjiyi ilgi çekici buldu ve prodüksiyona ortak oldu. Yeni bir tecrübe bu bizim için. En zorlu yanını sorarsan ‘Madam Bovary’nin içinde yeni bir okuma alanı aramak. Onu cumhuriyetin kuruluş ideallerinde ve bugünde, bir anne kız üzerinden İstanbul’a taşımak. Oyuncaklı ancak bir o kadar da çetrefilli. Bu bir serbest esinlenme tabii uyarlama değil. Umarım ‘Madam Bovary’yi seven seyirci romandan sızanlarla keyifli, yeni bir yolculuk yaşar.
“Festival biter etkisi bir sezon kalır”
Festivale oyun çalışmanın nasıl bir farkı var?
Ceren Ercan: Leman Yılmaz ve ekibi Türkiye Tiyatrosu için önemli adımlar atıyor. Festival artık dünya tiyatrosunun öncü sanatçılarının çalışmalarını İstanbul’a getirmenin yanı sıra Türkiyeli sanatçıları da yurtdışında görünür kılmayı hedefliyor. Bu tür karşılaşmalar tiyatro alanında özgünlük ve yerellik arayışı, yeni estetik ve dramaturjik sorular demek aynı zamanda. Yani buraya ait bir meseleyi nasıl estetik tercihlerle anlatacağınız sorusu, estetik sorular, yeni bir dil arayışını beraberinde getiriyor. Beni bu sorular ve buluşmalar heyecanlandırıyor. Mark, Yeşim, Dilek ve ben Yeni Metin Yeni Tiyatro’yu kurduk. Orada da heyecan verici olan açtığımız her yeni başlıkta Türkiye Tiyatrosu’nu içinde olduğu coğrafyanın ve aynı zamanda Avrupa tiyatrosunun bir parçası olarak okumaktı. Bazen içinde olduğu resmi insan ancak uzak açıdan okuyabiliyor. Festivalin beynelminelliği ve bunun oluşturduğu motivasyon kendi hikayene uzak açı bakma imkanı demek benim için. Bu fikri seviyorum.
İstanbul Tiyatro Festivali’nin sizin için önemi nedir?
Ceren Ercan: Ben festivalle büyümüş biriyim, çocukluğumda İstanbul Festivali ailemle konserler, filmler, lise dönemi tiyatro festivali. Hep sadık bir festival izleyicisi oldum. Hayata bakışımı belirlemiştir pek çok anlamda. Yarattığı tartışmaları, açtığı soruları kıymetli bulurum. Festival biter etkisi bir sezon kalır. Hem estetik olarak hem de içerikte. Bu çok besleyici.
Fotoğraflar: Barbaros Kayan
21 Mayıs / 15.00 / Tatbikat Sahnesi
22, 23 Mayıs / 20.30 / Tatbikat Sahnesi
Yazan: Ceren Ercan
Yöneten: Mark Levitas
Dekor ve Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
Hareket Yönetimi: Candaş Baş
Müzik ve Ses Tasarımı: Ömer Sarıgedik
Kostüm: Mehtap Yılmaz
Yardımcı Yönetmen: Burcu Salihoğlu
Oyuncular: Zuhal Gencer Erkaya, Kanbolat Görkem Arslan, Elif Ürse, Sercan Gülbahar
90 dakika, ara yoktur.