Ballerina Project Turkey, güzelim İstanbul’u daha da estetik hale getiren bir proje. İlk kez New York’ta başlayan ve dünyanın farklı şehirlerine yayılan projeyi İstanbul ayağında sürdüren Özgürol Öztürk’le konuştuk.
İstanbul’un büyüsü, nereden baktığınıza bağlı olarak değişse de, ufak bir dokunuşla gözünüzü alamayacağınız bir hale bürünebiliyor. O yüzden bir Ortaköy, Sultanahmet veya Boğaz Köprüsü fotoğrafı İstanbul’u anlatmak için bazen yeterli oluyor. Bu göz alıcı simgelerin önüne son derece estetik duran balerinleri koyduğunuzda ise, çarpıcı bir anla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Fotoğraf sanatçısı Dane Shitagi’nin New York’a taşınmadan önce Hawaii’de 1995 yılında başlattığı Ballerina Project, şimdilerde dünyanın 20’den fazla ülkesine yayılmış durumda. Shitagi, New York’a taşındıktan sonra da balerinleri fotoğraflamaya devam ediyor ve bu fotoğraflarda, balerinlerin pozlarından ziyade onların ruhlarını tasvir etmeye çalışıyor. Instagram’da bir milyondan fazla takipçiye ulaşan bu projenin en farklı yanı ise, balerinleri alışılagelmiş kıyafetleriyle değil; modern ve doğal bir halde görüyor olmamız. Sadece profesyonel balerinlerle çalıştığını söyleyen Shitagi, balerinlerin bu proje sayesinde kendi şehir ve sahnelerinden taşarak, tüm dünyada bir izleyici kitlesine ulaştıklarını belirtiyor.
İngiltere, Bulgaristan, Romanya, Kanada, Brezilya, Danimarka, Singapur gibi ülkelerin ardından 2015 yılında Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi olan Özgürol Öztürk, projeye denk geliyor ve Türkiye ayağını başlatıyor. İstanbul’un ikonik veya otobüs durağı, park, bank gibi sıradan yerlerinde balerinleri fotoğraflayan Öztürk, “Amacım kendi başlarına zaten var olabilen ve bir anlatıyı oluşturabilen mekan ve insanı bir araya getirerek, birlikte daha farklı, katmanlı bir anlam/duygu oluşturmaktı” diyor.
“İstanbul’da sakin fotoğraf çekebilmek çok zor”
Başlarda fotoğraf için seçtiği mekanlar, tarihi yapılar veya doğal ortamlarken şimdi insan kalabalıkları ve kent içindeki yaşamsal alanların da çekim mekanı olabildiğini söylüyor, Öztürk. Böylesine estetik fotoğraflar çekerken, onu nelerin zorladığını soruyoruz, Öztürk şöyle yanıtlıyor: “Beni en çok zorlayan İstanbul’da sakin bir fotoğraf çekebilmek. Şehir çok kalabalık ve sürekli hareket halinde. İnsanların olmadığı saatlerde, geceleri de yeterli ışık olmuyor. Çekimlerde ortam ışığı dışında bir aydınlatma kullanmadığım için bu oldukça zorlayıcı. Mekanlardan izin almak ise tam bir kabus. Birçok yerde fotoğraf çekmek ya yasak ya da ücretli. Bunu aşsanız bile sizin istediğiniz saatlerde (mesela gün doğumu) kullanmanıza izin verilmiyor.
Balerin çekmenin herhangi bir modelli çekim yapmaktan ekstra bir zorluğu yok aslında. Avrupa ve Amerika’da da çekimler yaptım, temel fark orada insanların sizinle ilgilenmemeleri. Yanınızdan geçip gidiyorlar hatta rahatsız etmemek için yollarını değiştiriyorlar. Burada herkes durup izlemek istiyor.
“İnsanlar sokakta balerin görünce heyecanlanıyor”
Şehirde balerin görünce de insanların şaşırdığını ve hatta bazı çekimlerden sonra izleyenlerin, onları alkışladığını anlatıyor, Öztürk. “İnsanlar sokakta balerin görmeyi beklemiyorlar ve görünce de heyecanlanıyorlar. Çekimler sırasında çocuklarıyla orada olan bazı aileler balerinlerle konuşarak çocuklarını baleye yönlendirmeye çalışıyorlar. Çekim sırasında çalışmaya odaklandığım için etraftaki tepkileri gözlemleyemiyorum ama ara verdiğimizde veya bitirdiğimizde alkışlandığımız çok oluyor.
Özgürol Öztürk ve tüm balerinlerin gönüllü olarak yer aldığı Ballerina Project Turkey’in karelere yansıyan etkileyici pozlarının ardından elbette büyük emek var. Hiç unutamadığı anılarından birini ise şöyle anlatıyor Öztürk: “Unutamadığım çekimler genelde zorluklara rağmen yaptığımız çekimler oluyor. Mesela ocak ayında -3 derecede karların ve buzların üzerinde gün doğumunda yapılan çekimi unutamıyorum. Ya da bir şelaleye tırmandığımız çekimi, ağustos sıcağında tek bir kare çekebilmek için 50 dakika güneşin altında beklediğimiz çekimi… Hem benim hem balerinlerin bu projeyi gönüllü bir sanatsal iş birliği olarak yürüttüğümüzü düşünürseniz katlandığımız zorluklar daha anlamlı gelecektir.”
İstanbul’a sanatsal bir bakış açısı katan balerinlerin bir sonraki durakları; Eskişehir, Frig Vadisi ve Kapadokya. Proje yavaş yavaş Türkiye’ye yayılıyor. Coğrafyanın güzellikleri, balerinlerin estetiğiyle buluşunca insanın bakmaya doyamayacağı bu fotoğrafları siz de Ballerina Project Turkey Instagram hesabından takip edebilirsiniz.
Bu yazı Hillsider Magazine dergisinin 91. sayısında yayımlanmıştır.