Gerçekten harika bir yıl mı geçirdiniz? Ne güzel, umarım bundan sonraki yıllarınız daha da iyi olur.
Facebook’un yeni yıl oyuncağını paylaşanları elbette anlıyorum. İnsan geçmiş bir yılına bakınca bir hüzne kapılıyor, güzel şeyler olduysa şöyle bir gülümseyip geçiyor. Ama bu şöyle gerçekleşiyor: Facebook’ta çoğunlukla güzel anlarınızı paylaştıysanız, Facebook onlardan bir derleme yapıyor size. İster istemez geride bıraktığınız yıl, “harika” görünüyor.
Ben de merak edip kendiminkine baktım. Özel hayatımla ülkenin ahvali çoğu zaman birbirine karıştığı için “harika” bir yıl olmadığını bir kez daha gördüm, ne yazık ki… Üstelik buna rağmen yine çıkan cümlede “harika” kelimesi sabitti! İşte teknoloji. Orada paylaştıklarımın içindeki üzüntüyü, gözyaşını göremeyen bir teknoloji!
Bu yazıyı da, 2014’te başımıza gelen felaketlerin, geride bırakacağımız yılın aslında hiç de iyi bir yıl olmadığını hatırlatmak ve uzun yıllar unutmamak temennisiyle yazıyorum. Dilerim, harika olmasa da “iyi” yıllarımız olsun. Eminim hepimiz şu an iyiye bile tavız!
Sanki iki-üç yıl gibi gelen bir yıl daha: 2014
Kişisel travma yıllarım ayrı: 2005, 2009, 2013. Hepimizin vardır illa ki. Bu yıllardan sonra bir şeyin, hele ki böyle bir ülkede “koskoca bir yılın” harika olması zor görünüyor. Harika eşiğim başımızdakilerin de çabalarıyla resmen düştü, hatta yok olmuş bile olabilir!
Adalet gelmedi ki bu ülkeye hiçbir zaman. Yıllardır süren davalara yenilerini ekledik. Otobüsler dolusu insan, farklı şehirlere taşınıyor iki-üç ayda bir. Ali İsmail’in katilleri abuk sabuk konuşuyor. Aynı dakikalarda biri, “Esnaf yeri geldiğinde polistir” gibi cümlelere yelteniyor, yeltenmekle kalmıyor çığırıyor. Vicdansızlığın boyutları sınırları aşıyor!
Ya da ne bileyim Berkin’un vurulma gününü sayıyoruz hala. 560 gün geçmiş vurulalı, 12 Mart 2014’te kaybetmişiz, binlerce insan sokağa dökülmüşüz ama hiçbir şey olmamış gibi. Berkin Elvan’ın henüz bir dosyası, davası yok!
Abdocan, Ethem, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Mehmet Ayvalıtaş‘ın davalarında bizi sevindiren bir şey oldu mu bu yıl? Belki olsaydı, bir parça nefes alabilirdik.
Tersine, Ethem’in annesi Sayfı ana oğlunu vuran polis Şahbaz’la kaç kez yüzleşti de, her seferinde bizim de içimiz yanmadı mı? Daha geçen gün, Ali İsmail’in Kayseri’deki 6’ncı duruşmasında “Bizim çocuklarımız toprak altında, katiller sıcak yataklarında uyuyor” deyip de yine hissettirmedi mi o acıyı hepimize?
Oğlunun cenazesini çuvala koyup sırtında taşıyan babanın fotoğrafını hatırlarsınız. Sanki üzerinden yıllar geçmiş gibi. Van’ın Gürpınar ilçesi Yalınca Köyü Çeli Mezrası’nda hasta oğlunu, karın yolları kapatması sebebiyle hastaneye götüremeyen baba yardım istedi ama yardım gelmedi. Yardım gelmeyince çocuk hayatını kaybetti, baba evladının cenazesini sırtında taşıdı… Akıllardan gitmeyecek.
Soma, Ermenek, Torun İnşaat…
Peki 2014’te Soma faciasını yaşamadık mı? 13 Mayıs 2014’ten itibaren bir süre Soma için ağlayıp çıldırmadık mı, “301 işçi! Nasıl olur?” demedik mi? Aradan sadece beş ay geçti, 28 Ekim’de Karaman Ermenek’te 18 işçi madende mahsur kaldı. İşçilerin cenazesi günler sonra çıkarıldı… Ne hissettik, hislerimiz artık bir işe yarıyor muydu bilmiyorum.
İstanbul’un göbeğindeki Torun Center’ın inşaatındaki asansör, 32. kattan yere çakıldı da 10 insanımızı kaybedip yine sarsılmadık mı?
Okmeydanı’nda katıldığı cenaze töreninde polis kurşunuyla Uğur Kurt‘u yitirmedik mi? Yuh demedik mi? Şaşırmaktan vazgeçtik mi?
Daha binlerce olay oldu geçtiğimiz yıl. Aklıma ilk gelenleri yazdım. İyi şeyler de oldu elbet ama unutulmaması gereken acı olaylar yine çoğunluktaydı.
Bu yazı da kaç gündür durdu elimde. Niye durdu bilmiyorum. Belki de bugün yayınlanmayı bekledi. 28 Aralık’ı. Roboski Katliamı’nın üçüncü yılını. 28 Aralık 2011’de Türkiye ordusunun savaş uçakları 34 insanı bombaladı.
Bu saatlerde olan olmuştu üç yıl önce ve biz sabah, tam olarak ne olduğunu ana akım medyadan çok geç öğrenecektik.
Hiç bitmeyecek acılar, üzüntüler, can sıkıcı olaylar.
Demekten sıkılıyorum bazen ama, her şeye rağmen umut olmalı.
Yoksa zor.
İyi seneler.