Kelimeleri ne çok özlemişim. Sadece bir haftadır yazmıyorum oysa ki. Gördüğüm -ve umarım görebileceğim- en kötü hastalığı geçirdim. Hasta olmak ne kadar sıradan oysa. “Çok geçmiş olsun”, dilekleri arasında geçip giden bir durum. İlaçlar sayesinde geçiyor tüm hastalıklarımız, çoğu zaman geçtiğini sanıyoruz.
Hayat yeterince hızlı akıp giderken daha da hızlandırmak için elimden geleni ardıma koymadığımı fark ettim. Aynı anda ne kadar çok şey yapıp bir yandan kendime neredeyse bir saat bile ayırmadığımı…
Simdi böyle yazarken çok basit gibi görünüyor ama sadece yaşamsal ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar halinizin olduğunu bir düşünün. Bırakın bilgisayar açmayı, kitap okuyacak kadar bile haliniz yok. Gözleriniz, başınız ağrıyor. Nefes alamıyorsunuz, aldığınız nefesi veremiyorsunuz…
Sağlığıma kavuşacağım günü beklerken güzel şeyleri düşünmeye çalıştım; sağlıklığı olduğum, oyun izlediğim, kitap okuduğum, yazdığım günleri düşündüm…
Son çare olarak gittiğim özel doktora şikayetimi anlatmadan önce sarılıp ağlayacaktım neredeyse. Annem yanımda olmasaydı ağlardım da belki. Tonton amca sordu güzelce, anlattım ben de. Birkaç tahlilden sonra yazılan yeni ilaçlarım vardı ve bu sefer daha umutluydum.
İş hayatında güzel gelişmeler
Bu blog yazımı eğer hasta olmasaydım, başka mutlu şeyler anlatmak için kullanacaktım. Hastalık girince araya, uzunca bir giriş olmuş varsayalım.
Burada zaman zaman kişisel olan bitenden bahsediyorum. Son aylarda yeni şeyler oldu. Mesela bir yılı askın bir süredir çalıştığım Doğuş Yayın Grubu’ndan 10 Şubat itibariyle ayrıldım. 13 Şubat’ta da Sabit Fikir Dergisi’nde editör olarak iş başı yaptım. Yeniden geleneksel basına dönmek benim için koca bir mutluluk.
Herkesin çok merak ettiği bir detay var, evet DYG’den kendi isteğimle ayrıldım. Çok verimli ve pek çok yeni şey öğrendiğim bir yıldı benim için. Mükemmel insanlar kazandım, iyi ki Doğuş Yayın Grubu gibi bir bünyede çalışma şansım oldu. Herkese nasip olmuyor, NTV’ye girmek her zaman zor. Benim içinse şimdiyi kadar olduğu gibi torpilsiz, şansımın yaver gittiği bir durumdu o kadar.
Fakat gönlümün hep gazetecilik-editörlükte olduğunu geç olmadan anlayıp eski işime geri döndüm; editörlük ve freelance muhabirlik.
Sabit Fikir bir güncel edebiyat dergisi ve burada olmaktan su an çok mutluyum. Yazının başında da göreceğiniz Mart sayısı bendeniz editörlüğünde hazırlanan ilk sayı. İyi kapak, başarılı yeni tasarım, müthiş yazılar, Elif ve Didem var. Daha ne olsun!
Diğer gelişmeler
İş yükünün azalmasıyla birlikte iki yıl aradan sonra Radikal’e de tekrar yazmaya başladım. (Ağaç İrfan oyunuyla ilgili yayınlanan haberi buradan okuyabilirsiniz)
Diğer gelişmeler
İş yükünün azalmasıyla birlikte iki yıl aradan sonra Radikal’e de tekrar yazmaya başladım. (Ağaç İrfan oyunuyla ilgili yayınlanan haberi buradan okuyabilirsiniz)
Touch İstanbul’daki sergi ve tiyatro yazılarım 1,5 yıldır zaten devam ediyor. Üzerine yine iki yıl önce yazdığım TimeOut İstanbul da eklendi. Geçen ay sevgililer günü vesilesiyle bir yazı derlemem istendi, yayınlanan biraz farklıydı ama benim hazırladığımı buradan okuyabilirsiniz. Bu ay yayınlanan Karaköy dosyasını ise buradan okuyabilirsiniz.
Ve bir de iPad dergisi olan iFest isimli kültür-sanat dergisinde başladım yazmaya.
Ve bir de iPad dergisi olan iFest isimli kültür-sanat dergisinde başladım yazmaya.
Geçen ay da Cnbc-e Business dergisinde Contemporary’nın Sırrı Ne? isimli bir haberim yayınlandı.
Bunlar güzel gelişmeler elbette ama insan tek sermayesi olan aklını kullanamadığı zamanlar hiçbiri bir işe yaramıyor. “Aman kendinize dikkat edin” demeyeceğim, bir kere hasta olun da görün o zaman dünyanın kaç bucak olduğunu!