Nihan Bora

Yeni bir hayat, savaşmak demektir*

Bloguma tüm yayınlanmış haber ve röportajlarımı koyduğumda, çok daha az tasam olacak, eminim. O gün gelmiyor, gelemiyor. Tam ekleyeceğim, yeni bir habere girişmiş oluyorum. “Bu hafta az iş alacağım ve yapmam gerekenleri yapacağım” dediğim hafta, hasta oluyorum mesela. Olsun, işler yoluna girer, bloga yazılar yazılır; önce sağlık olsun deyip bu haftaya öyle başlıyorum.

Blogumu özüne uygun olarak kullanmaya karar verdim (Bu kaçıncı karar!). Yıllar önce olduğu gibi. Sosyal medyalarımız yokken, nasıl da her gün yazmaya çalışıp yazamıyordum, o günler gibi. Sosyal ağlardan bir parça sıkıldım bu ara. Hep haber takip edip sıkılmak, bunalmak, umutsuzluğa kapılmak ve devasa vakit kaybetmek beni uzaklaştırdı. Nereye kadar devam eder bilmiyorum ama hep özlem duyduğum gibi; admin paneli açıp yazmak istedim ve şu an gelişigüzel yazıyorum.

Zihnimde çeşitli fikirler, projeler uçuşuyor; sağa sola not alıyorum, yakınlarıma anlatıyorum, iyi yorumlar alıyorum, andıran işler yapıldığını görünce üzülüyorum ama öylece gazeteciliğe devam ediyorum. Zorlayarak, zorlanarak ama hala çok severek devam ediyorum. Bağımlılık mı bilemiyorum ama işte, bu benim mesleğim. Başka türlüsünü bilmiyorum. Fakat şunun da farkındayım; artık gazeteciliğin ne tadı kaldı, ne de yapılası bir ortamı. Her yer toz duman. Bu bulanıklıkta debeleniyorum, nereye kadar fikrim yok. Üstelik herkes yazıyor baksanıza. O kadar ‘herkes yazıyor ki’, kim okuyor merak ediyorum!

Bu yazıya ne anlatmak için oturduğumu bilmiyorum ama şu an bu ara bu kabus gibi yaşamdan sıyrılmamı sağlayan ve iyi gelen birkaç şeyden bahsedeceğim.

  1. Az eşyayla mutlu yaşam mümkün mü?

    Bu konuya dair bir haber hazırladım. Yayınlandığında buraya koyacağım, umuyorum. Kısaca bahsetmem gerekirse, özellikle deneyimimi anlatırsam (henüz deneyim sonlanmış olmasa da), kullanmadığınız ve hangi sebeple yıllardır sizinle olduğuna anlam veremediğiniz eşyaları evden çıkarmakla ilgili. Evden çıkardığınız zaman zihninizden de çıkıyor. Harika bir duygu! Henüz kıyafet kısmını gerçekleştirdim. Kitaplar da ayıklıyorum ve ihtiyacı olana verme kısmı sizi en çok cezbeden tarafı diyebilirim. Kitaplarla vedalaşmak da bir derece de, yazdığım dergi, gazete vs ayıklama işlemi zor olacak gibi. Bunu ayrıca yazarım belki.

    Japonya’da oldukça yaygın olan minimalist bir evden örnek. Fotoğraf: Thomas Peter / Reuters

    Siz de konuya ilgi duyuyorsanız, mutlaka edinmeniz gereken iki kitap var: Aganta Kitap‘tan çıkan Azla Mutlu Olmak ve Okuyan Us Yayınları‘ndan çıkan Sade. Bu arada kitaplarınızı internetten almaya başlamışsınızdır diye düşünüyorum. Arada en az 5-6 TL fark ediyor, üzgünüm ama kitabevi gezmeye, kitapları incelemeye bayılıyorum ama artık kitabevinden çok çok az kitap alabiliyorum.

  2. Bir gecede olabilecek ne varsa, o!

    2013 yazını kafam dağılsın diye How I Met Your Mother dizisiyle geçirmiştim. Bu yazın çıtır çerezlik dizisi de Friends oldu. Fakat bu yazın son günlerine sığdırdığım bir mini dizi var ki, sürükleyiciliği konusunda epey iddialı; The Night Of. Bu topraklarda yaşayan her birimiz artık olasılıklara dair epey beyin jimnastiği yaptığımızdan bu tip dizilerde de, herkesten şüphelenebilmek konusunda oldukça iyi olduğumuzu düşünüyorum. İç gıcıklayan ve iyi oyunculukların olduğu bir yapım, izlemeye değer. 9 bölümlük mini dizinin şimdilik 7 bölümü yayında.

    The Night Of’un başrolündeki isim Riz Ahmed

  3. Yeni bir hayat, savaşmak demektir!

    Pinhâni’yi dinlemeye başladığım günden bu yana, hemen hemen her şarkısının içime işlediğini hissediyorum. Bu sene başında Beni Sen İnandır (Şarkı da video da müthiş!) şarkısıyla gönlüme taht kuran bir yeni albüm çıkarmışlardı, albümün ismi Kediköy. Şimdi albümdeki şarkılardan birine yeni video çektiler sandım ama meğer zaten ilk videoyu bu şarkıya çekmişler; Geri Dönemem. Savaşın yok ettiği, yerinden ettiği insanları göçmenleri anlatıyor şarkı. Ve eminim içinize oturacak sizin de, benim gibi. “Yeni bir hayat, savaşmak demektir”, diyor şarkıda…

  4. Benim güzel çocuk kitaplarım!

    İki-üç haftada bir çocuk kitapları okuyorum. Geçen haftalarda Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Cemal Süreya’nın Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi kitabını (Unutmayın, en güzel halimiz güler halimizdir) ve Bilgi Yayınevi baskısından Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık‘ını bitirdim. Geç olmuş Küçük Kara Balık’la tanışmak için ama hepimizin bu çocuk kitaplarından alacağı çok ilham var.

    Bu haftalık bu kadar. Bakalım, bir sonraki yazı ne zamana kısmet olacak.

*”Yeni bir hayat, savaşmak demektir”, Pinhâni’nin Geri Dönemem şarkısında geçiyor.

Exit mobile version