“Woodkid geliyormuş, gitsek mi?” ile başlayan, “Tamam, dur bir bakayım”la gelişen ve son olarak Babylon’da arkadaşımın kulağına “İyi ki gelmişiz” diye fısıldadığım bir hikaye bu. Meşhur Iron şarkısıyla bilirdik biz onu ama aslında kendisi bir cevhermiş de haberimiz yokmuş.
Alışılmış Babylon kalabalığında çok da önlere ilerlemeden arkalara yerleştik. İki boyun boşluğuna solist Yoann Lemoine’yi yerleştirdiğimizde bizim için her şey tamamdı. Woodkid’in sadece solistini görmek demek dev orkestrayı görmemek değil elbette. Kulağınızın beyninize doğru giden ve sizi 25 kiloluk çantanıza rağmen iyi hissettiren şey muazzam bir birlikteliğin eseri.
Şarkı aralarında uğultu şeklinde Iron kelimesini duymak sıkıcıydı elbet. Tamam biz de o şarkıyı seviyoruz ama konserde keşfetmek diye de bir şey var. Canlı performansla dinlediğiniz her şey daha kalıcı olduğu gibi o grupla ya da sanatçıyla sizi bir tık daha yakınlaştıran bir durum. Tabii bunun ayırdına varmak için de biraz yol almak gerekebilir.
Yoann Lemoine’in dikkatimi çeken en önemli özelliği seyirciyle -üst kat da dahil- göz teması kurmaya çalışmasıydı. Bu hadise sık rastlanmıyor, en azından sadece önlerdeki dinleyiciyle bir temas olabiliyor, o da bir yere kadar.
Fransız grubun yaratıcısı Lemoine, aslında şimdiye kadar Moby, Katy Perry, Taylor Swift gibi isimlerle çalışmış bir yönetmen. Woodkid onun bağımsız projesi olarak biliniyor. Geçtiğimiz yıl çıkardığı ilk EP’si Iron’ın ilk ritmi duyulduğunda atılan çığlıkları anlatmama lüzum yok. Bir lunaparkta eğlenen gençlerin çıkardığı çığlıkların ardından şarkıyı hissetmeye başladığımız an ise tarifsiz.
Iron’ın bestesi bir savaşın başlangıç ve bitişini andırıyor. Şarkının ortalarına doğru yükselen adrenalin, yerini sonda bir huzura bırakıyor. Aynı zamanda tüm şarkıların yaratıcısı olan Lemoine, bisin ardından söylediği biri 21 Mayıs’ta çıkacak single’ından Run Boy Run olmak üzere iki şahane şarkıyla uğurluyor bizi.
Run Boy Run’ın şimdilik teaser’ı yayında: