Yeni nesil çizerlerin en iyilerinden Sadi Güran, nihayet “Önce O Kaşlarını Bi İndir” isimli ilk sergisini açıyor. Güran’la, “Pek çok anı ve süper kahramanlarımdan bazılarını paylaşıyorum. Anlatması zevkli bir hikaye” dediği sergisini konuştuk. Sergi 6-30 Aralık tarihleri arasında Milk Gallery’de görülebilir.
Sadi Güran ismini sıkça duyuyoruz ve çizgilerini görüyoruz. Kimdir merak ediyoruz?
Sadi Güran, sosyal ilişkileri oldukça kötü olan bir çizerdir. Çizerdir zira elinden başka iş gelmemektedir. 78 İstanbul doğumludur. Güzel Sanatlar Lisesi Resim bölümü ve Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarım Bölümü mezunudur. Okul yıllarında illüstrasyona yönelmiş, çeşitli dergilerde ve yayınevleri ile çalışmaya başlamıştır. Yakın arkadaşlarıyla Bant dergisinin kuruluşuna katkıları olmuştur. Çocuklar ve büyükler için kitap resimlemiş ve resimlemeye devam etmektedir.
Halihazırda nerelerde çiziyorsunuz?
Bant dergisi ekibi olarak pek çok projeye imza atıyoruz. Babylon dergisi bizim ekibin işi mesela. Bu projelerde illüstrasyon, afiş hatta sahne tasarımına varan işler yapıyorum. Geçen sene Boysan Yakar ile birlikte Görünürlük Projesi kapsamında Sibel Torunoğlu’nun Travesti Pinokyo isimli kitabını sahneye uyarladık ve görsel tasarımını ben yaptım. Çocuk kitapları için çizimler yapıyorum. Deniz Cuylan ve Senem Akçay ile Netame isimli, müzik albümü olan bir grafik roman yapmıştık. Bir süredir kendi grafik romanım üzerinde çalışıyorum.
İlk kişisel sergini açıyorsunuz. Nasıl gelişti sergi açma fikri, artık zamanı gelmiş miydi?
Biraz, yakın arkadaşım ve Bant Dergisi genel yayın yönetmeni Aylin Güngör’ün iteklemesiyle oldu aslında. Benim asıl olayım basılı yayın ve galeride pek işim yokmuş gibi geliyor. Karma sergiler daha kolay zira bir bütünün ufak bir parçası olarak varsın. Solo sergi olunca bütün bir hikaye sana kalıyor. Bir ressam değil yine bir illüstratör kafasıyla çalıştım. Son yıllarda çeşitli projeler kapsamında bulaştığım başka teknikler sayesinde elimde biriken işlerle sergi olayına bugün biraz daha sıcak bakmaya başladım.
“Çizimlerin yanı sıra maskeler ve seramik heykeller de var”
Serginin ismi çok ilginç. Neden “Önce O Kaşlarını Bi İndir”?
Kendime çok hatırlatmaya çalıştığım bir şey. Atomu bölmeye çalışmıyorsun sonuçta bu kadar da ciddiye almana gerek yok. Galeride 2 saat takılıp beleş şarap içeceğiz işte. Sonra da Ariel Pink konserine gideriz.
Sergide hangi işleriniz yer alacak?
Sergi de yüzde 85 yeni işlerim olacak. Sonuçta retrospektiflik bir durumum yok. Ama o sergide anlatılan hikayeyi ya da yaratılan karakteri desteklediğine inandığım eski işlerimden aralara serpiştiriyorum. Çizimlerin yanı sıra maskeler ve Bant dergisi için yaptığım ufak seramik heykellerden de olacak. Travesti Pinokyo’nun maskesi ve çocukluk odamın duvar kağıdını kullanarak yaptığım bir maymun maskesi var. O maskeyi elimde tutarken o kadar garip oluyorum ki. Belki de en kişisel işlerimden biri. Yeni teknikler ve lezzetler peşinde koşmak işin en zevkli kısmı. Yine de manik depresif bir süreç olduğu kesin. Bir sabah atölyeye heyecanla giderken ertesi sabah işlerin her biri korkunç görünüyor ve “sergi benim neyime, kitabımla uğraşsaydım keşke” derken buluyorum kendimi. Ama normal herhalde. Bana özel bir ruh yapısı olmasa gerek. Bu yeni işlerde daha çok yaşadığım dönemden kareler var. Ufak fotoğraf makinem genelde yanımdadır, olmadık yerlerde flaş patlatmayı çok severim. Çıkan kareler genelde o anların güzel ayrıntılarını kağıda işlememe yardım ediyor. Uzun bir gecenin ardından sabah ilk vapuru beklerken arkadaşımın iskelede uyuklamasından az kişinin şahit olduğu güzel konser anlarına kadar pek çok anı ve süper kahramanlarımdan bazılarını paylaşıyorum bu sergide. Anlatması zevkli bir hikaye kısaca.
“Ufacık detaylardan ödü patlıyor insanların…”
Çocuk kitaplarına da çizimler yapıyorsunuz. Zorlukları var mı?
Genelde yayınevlerinin o kadar fazla revizeleri oluyor ki sana dikkat edecek bir şey kalmıyor. Sen o kadar düzeltme arasında az da olsa kendin olmaya çalışırken buluyorsun kendini. Kendim yazıp resimlediğim “Şeytan Aldı Götürdü”de ise en özgür olduğum resimleri yaptım diyebilirim. Çok güzel eleştiriler hatta ödül aldı. Demek ki o kadar da kasmamak gerekiyormuş diyor insan ama gel de editörlere anlat. Ufacık detaylardan ödü patlıyor insanların. Kendin yazıp resimlediğin zaman “böyle bir kitap var ilgilenir misiniz” diye gittiğinizde daha çok söz hakkınız oluyor. Mümkün olduğunca bu tip işlere devam etmek istiyorum. Ama farklı dünyalarla çalıştığım için hepsine ayrı vakit ayırmak kolay olmuyor.
“Dergi olarak pek çok organizasyona imza atıyoruz”
Uzun yıllardır Bant’a çiziyorsunuz. Dergicilik can çekişirken siz mükemmel bir iş çıkarmaya devam ediyorsunuz. Bant nasıl başladı ve nasıl devam ediyor anlatır mısınız?
Çok teşekkür ederiz öncelikle. Biz de az can çekişmedik çeşitli dönemlerde. Hepimiz çok yakın ve eski arkadaşız. Beraber takılırken zamanla dergi yapma fikri gelişti. Çocukçaydı aslına bakarsan. Her alanda söyleyecek sözümüz vardı ve güzel olanı bulup paylaşıyorduk kendi aramızda. “Sen müzik yazarsın, sen sinema yazarsın, sen kapak çizersin al sana dergi” cümlelerimizi ciddiye alanlar bir baktık dergimizi basıyorlar. İlk önce FWD ismiyle başladık. Daha sonra Bant’a dönüştü. Son olarak BantMag. ismiyle online olarak devam ediyoruz. Basılı versiyonumuz da var ancak az sayıda, belirli yerlerde ücretsiz olarak edinilen ufak ve dergi içeriğinin bir kısmının tadımlık olarak verildiği bir versiyon bu. Eskiden sadece memlekette ilgi görürken online ve İngilizce versiyonunun da olması sebebiyle artık dünyaya da yayılan bir dergi olduk. Dergi olarak pek çok organizasyona ve konsere imza atıyoruz. Her şey kendi içinde bir uyumla gidiyor. Popülerleşmek adına kendi zevklerimizden ödün vermeden bunca yıldır devam ettiğimiz dergimizde yer verdiğimiz pek çok yerli ve yabancı sanatçıyla konserlere ve organizasyonlara imza attık. 3 yıldır yerli henüz albümü olmayan gruplarla Demonation isimli festivalimizi gerçekleştiriyoruz. Umarım yapmaya da devam ederiz.
6-30 Aralık
Milk Gallery / Galata