Yerine hiçbir kelime koyamadığımız fotoğraf kareleri var; ağlatan, şaşırtan, güldüren ve uzun uzun düşündüren… Nar Photos’un İstanbul Modern’deki Yolda sergisini Art Unlimited’a yazmıştım. Harika sergi, lütfen kaçırmayın. *Fotoğraf, Serpil Polat – Tunceli 2013, Dersim Harekatı için inşa edilen kışla binası.
Bağımsız fotoğraf kolektifi Nar Photos, Türkiye’nin son 10 yılına dair çektiği fotoğraflardan oluşan Yolda isimli sergiyle İstanbul Modern’de. 9 Kasım’a kadar sürecek sergide acı-tatlı hikayelerin peşine takılmaya hazır olun…
Hayal dünyamız mı pek geniş değil bilmem ama dünyanın en çarpıcı ve büyüleyici kelimelerini seçseniz, bir fotoğraf kadar etkili olmanız çok güç. Belki de okumayı sevmediğimizden kaynaklanıyor bu durum. Sözün bittiği yerde başlamıyor fotoğraf. Tersine gördüğümüz şey, sözcüklere dönüşüyor. Ama yine hiçbiri bir kare kadar o anı iyi yansıtamıyor.
İyi bir fotoğrafta dondurulan duygu, nasıl oluyor da sonra o fotoğrafa bakana anında geçebiliyor. Bunun kesin bir cevabı yok ama sanırım fotoğrafı çeken kişinin de hissi burada çok önemli. Buradaki sihir, fotoğrafçının veya olayla güçlü bir bağ kurmasında gizli…
Bağımsız fotoğraf kolektifi Nar Photos’un 10 yıllık arşivinden seçilen yüzlerce fotoğraf sergileniyor İstanbul Modern’de. Her biri tarihe tanıklık, bir başka misafirlik bizim için. Coğrafyanın merkezlerinden ücra köşelerine, mıh gibi aklımızdaki olaylardan haberimiz bile olmayan olaylara, sayfalarca tarih kitabı karıştırmışız gibi bir his bırakıyor sergi. Hem çok yakın hem çok uzak hepsi. Hem dün gibi hem çok öncesi gibi.
Küratörlüğünü Sena Çakırkaya’nın üstlendiği sergi, dünyayı anlamak ve ifade etmek için yola çıkan kolektifin hikayelerini sunuyor bize. Sergideki fotoğrafların en belirgin özelliği, her karenin hikayesinin ardında güçlü bir sorgulamanın da hissedilmesi. Tüm fotoğraflar, malum sık unutan hafızamızı tazelemek için de çarpıcı kareler sunuyor. Yakın geçmişe dair birçok toplumsal olayın konu edildiği fotoğraflarda zaman zaman yüzleşmenin de alasını yaşıyoruz.
20 fotoğrafçıdan, 75 gerçeklik öyküsü
Her objektif, olayı ölümsüzleştirmekten öteye giderek orada söz sahibiymiş, hatta o olayın müdahili olduğu için oradaymış hissi uyandırıyor. Fotoğrafların tümü bilinen ya da bilinmeyen olayları öyle iyi yansıtıyor ki, bazen yüzleştiğimiz olay, bizi heyecanlandırıyor ya da gözlerimizin dolmasına sebep oluyor.
Nar Photos’un 20 fotoğrafçısı; Adnan Onur Acar, Ahmet Şık, Aylin Kızıl, Barış Sever, Eren Aytuğ, Erhan Arık, Fatma Çelik, Fırat Aygün, Gençer Yurttaş, Gülşin Ketenci, Hüsamettin Bahçe, Kerem Uzel, Lezgin Kani, Mehmet Kaçmaz, Özcan Yurdalan, Ruben Mangasaryan, Saner Şen, Serpil Polat, Serra Akcan ve Tolga Sezgin bize bu hikayeleri aktaran isimler.
Türkiye’nin dört bir yanından 75 fotoğrafın yer aldığı sergide çokça anı var. Kentsel dönüşüm, toplu taşıma, İnönü Stadyumu, Gezi Parkı, göçmenler ve gece hayatıyla kent; sünnet, kına, Newroz, Artvin-Kafkasör Festivali gibi kutlamalar; Kars, Ardahan, Ağrı gibi coğrafyalar; Ermeniler, Kürtler, Rumlar, Süryaniler ve törenleri; mevsimlik işçiler, kot taşlama işçileri, kağıt toplayıcıları ve grevler; LGBTQI ve Kadınlar Günü yürüyüşleriyle sokak.
Gölgede kalanların hikayeleri…
Sergide bu fotoğrafların yanı sıra kolektif olarak gerçekleştirilen Mezat, Kalanda, İnönü Stadyumu, Lübbey, Akhuryan İstasyonu ve Kuzey İstanbul başlıklı 6 video da gösteriliyor.
Sergideki fotoğrafların birçoğu, bilinçli olarak medya tarafından sunulmayan olaylara ışık tutuyor. Bu yanıyla, üzerinde yeterince konuşulmayan ve gösterilmeyen konuların temsiliyeti açısından da önemli bir sergi.
“Gölgede kalan hikayelerin kaydını tutuyor” diyor, sergideki metinde. Ne kadar da doğru bir tanım. Kaydını tuttuğu gibi sahiciliğiyle de zihnimize kazıyor o anları.
Serpil Bolat’ın 2013’te Tunceli’de çektiği fotoğrafla başlıyoruz sergiye. 1938 Dersim Harekatı için inşa edilen kışla binası, 1950’de memur lojmanına dönüşmüş. Şimdilerde yoksulların sığındığı bu binada, bir kız çocuğunun bir güvercini uçururkenki halini görüyoruz ters ışıkta. Kız çocuğunun yüzünü görmesek de, bir kuşun umudu fotoğrafı bir nebze gülümseyerek izlememizi sağlıyor.
Serginin en dikkat çeken karelerinden biri de Tolga Sezgin’e ait. 2008’de Antalya’da çekilen fotoğrafta Mari Aydın, Türkiye’deki son Ermeni köylerinden biri olan Vakıflı’da seradan domates topluyor. Köyde 2004’ten bu yana organik tarım yapılıyor. Boyu aşan domatesler ve Aydın’ın gülen yüzü insanın içine işliyor.
50 yıllık tarih gibi…
Yakın zamandan 2010 yılına ait Ankara’daki Tekel İşçileri’nin direnişinden bir kare de var, Saner Şen’e ait olan. Kanun değişikliği sebebiyle çalışma ve sosyal güvenlik haklarını savunan işçilerin, o karda nasıl bir inançla direndiklerini en iyi fotoğraflar anlatıyor.
Siirt’ten Aydın’a, Bingöl’den İzmit’e, Ankara’dan Şırnak’a, İstanbul’dan Artvin’e Türkiye’nin dere, tepeyi en çok da insanı, insanın başına gelenleri anlatan fotoğraflar bunlar. Toplu taşımadaki yaşlı çift, Pendik’te gecekondu yıkımına tek başına karşı çıkan teyze, Haydarpaşa yangını, tektipleşen kentler, Ergenekon davasından görüntüler… 10 yıllık arşiv dediğiniz şey sanki bir anda 50 yıllık tarih gibi de gelebiliyor insana.
Sergi 2003-2013 yıllarını kapsadığı için pek tabii sergide Gezi Parkı direnişine dair fotoğraflar da bulunuyor. Direnişte çekilen fotoğraflara küçük bir bölüm ayrılmış. O zamanlara dair görür görmez gözlerinizin dolacağı birçok fotoğrafın Nar Photos’un fotoğrafçılarına ait olduğunu anlayacaksınız.
“Her fotoğraf başkaları için çekilir”
Fotoğraflardaki en büyük amacın insan hayatındaki yaşam koşullarını göz önüne sermek olduğunu söyleyen Nar Photos’un üye sanatçılarına göre, görsellerin; plastik ve estetik değerlerinden çok, fonksiyonları öncelikli konuma sahip. Foto röportajlarla değişime ön ayak olacak nitelikte eserler üretmeyi yeğleyen Nar Photos üyeleri, hepsinin ayrı hikayesi olduğunu belirttikleri fotoğraflarından ‘Yolda’ sergisi için nasıl bir seçki yaptıklarını şöyle anlatıyor:
“Kendimize ‘Türkiye’de neler oluyor?’ sorusundan çok, ‘Biz neleri gördük, bizim için değerli ve önemli olan neydi, Türkiye’nin sosyal, siyasal hayatını etkileyen olay ve olgular nelerdi?’ sorularını sormayı tercih ettik. Biz fotoğrafın mekanik, estetik veya form halinden çok; işleviyle, bir araç oluşuyla ilgileniyoruz. İkincisi ve daha önemli tarafı ise çektiğimiz fotoğrafların, hem bizim hem de başkalarının hayatında neyi dönüştüreceği sorusu. Bizim için ön kabul şudur: Her fotoğraf başkaları için çekilir. Fotoğrafı birine gösterdiğinde onda bir değişim yaratmak istersin. Fotoğrafla dünyayı değiştirmek değil ama en azından kanılarda bir kırılma yaratabilir miyiz, bilgi olarak bir eksiği tamamlayabilir miyiz, kendimizi ve izleyicileri ele aldığımız konular hakkında daha eleştirel, daha dünyaya dokunan ve aynı zamanda kendine de eleştirel bakabilen varlıklar haline getirebilir miyiz, diye düşünüyoruz. Bizi hayatla ve insanlarla kurduğumuz ilişki belirliyor. Bu aslında fotoğrafla ilgili olmaktan çok, bizim hayatla kurduğumuz ilişki ile ilgili.”
Nar Photos, başkaları olan bizlerde kesinlikle bir değişim, dönüşüm yaratıyor. Gördüğünüz her kare zihninize bir şekilde kazınıyor ve hatta sergiden çıktıktan sonra bazı olayları araştırırken buluyorsunuz kendinizi. Onlar hayatla ilişkisini fotoğrafla kuruyor ve bize de yolumuzu bulmamızda gerçekten yardımcı oluyor. Ne de olsa hepimiz aynı ‘yolda’yız…