Dünyanın en büyük müzayede evlerinden biri olan Phillips de Pury & Company’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucu Ortağı olan Simon de Pury, çağdaş sanata damgasını vurmuş isimlerden biri. Müzayede esnasındaki maharetli ve heyecanlı tarzı sayesinde sanat müzayedeciliğinin Mick Jagger’ı olarak gösteriliyor. De Pury ile Contemporary İstanbul’u ziyareti öncesi konuştuk. “İstanbul’daki seyahatim boyunca fuar ile birlikte diğer yerel galerileri de gezmeyi şu an dört gözle bekliyorum” diyor.
Philips de Pury olarak İstanbul’da bir şube açtığınızı duyduk. Neden İstanbul’da faaliyet gösterme kararı aldınız?
İstanbul gerçekten sanatsal ve kültürel anlamda çarpıcı ve dinamik bir dönem yaşıyor ve biz de zaten uzun zamandan beri bu etkileşimin farkında olmakla birlikte yoğun bir heyecan yaşıyorduk. Phillips de Pury & Company uzmanları, aradaki bağları güçlendirmek adına uzun zamandan beri yeni projeler geliştirmekle meşgullerdi. Londra’dan Moskova’ya ve Los Angeles’a, dünyanın birçok şehrinde ofislerimiz var ve bunun bir diğer ayağı olarak İstanbul’un da yer alacağını biliyorduk. İstanbul’da açılacak olan bu ofisin yaşanan bu gelişim ve yoğunlukla birlikte iyi bir temsilci olacağına inanıyorum. Bunu söylemekten mutluluk duyuyorum ki, vermiş olduğumuz bu karar gerçekten alınabilecek en doğru karardı. Bu heyecan verici sanat piyasasındaki yerimizin de gelecek içinde büyüyeceğini görmeyi hedefliyoruz.
Türkiye sanat ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yurtdışından burası nasıl görünüyor?
Bölgenin kültürel, tarihsel ve coğrafi zenginliği ile birlikte çağdaş Türk sanatçılarının yaptığı yenilikçi ve düşünceli işleri gerçekten bizim için sürpriz oldu. Sanat piyasası bir kez daha yerelleştirildiğinde inanıyorum ki, uluslararası anlamdaki çıkış ve alacak olan takdir, piyasanın büyümesini sağlayacaktır.
Contemporary İstanbul’u nasıl değerlendirirsiniz? Sizce nasıl bir fuar? Neler kazandırabilir sanat ortamına?
Contemporary İstanbul, gerçekten yerel ve ulusal bir sanat piyasası arasında muazzam bir köprü oluşturdu. Fuar aynı zamanda yerel ve uluslararası galerilerin ve sanatçıların eserlerini sunmak için de harika bir platform. Özellikle bununla birlikte sanatçıların da uluslararası bir platformda karşılıklı olarak diyaloga girebilecekleri ve paylaşıma girebilmeleri de bu fuarın önemli noktalarından bir tanesi. Ben de İstanbul’daki seyahatim boyunca fuar ile birlikte diğer yerel galerileri de gezmeyi şu an dört gözle bekliyorum.
Bu söyleşi 21 Kasım 2012 tarihli Milliyet Gazetesi Contemporary İstanbul ekinde yayınlanmıştır.