Borusan ArtCenter’daki dokuz genç sanatçının işlerinin sergilendiği “Dördüncü Sergi: Söylenmemiş Yazılmamış”, 6 Mart’a kadar Borusan Müzik Evi’nde görülebilir.
Beyoğlu’nda bulunan Borusan ArtCenter’a girip atölye katlarını gezmeye başladığınızda koca bir tablonun ya da videonun içinde hissediyorsunuz kendinizi. Burası, 2008 yılından bu yana genç sanatçıları onların üretimlerini gerçekleştirmeleri için yaratılan bir alan aslında. Daha resmi söylemek gerekirse ArtCenter, Türkiye’de genç sanatçılara yönelik ilk ve tek çağdaş sanat atölye programının gerçekleştiği merkez.
2008 yılından bu yana yetenekli gençlerin üretmesine olanak sağlayan küçük atölyelerden oluşan bu merkez, genç sanatçıların üretimlerini bir sergi gerçekleştirerek sanatseverle buluşturuyor. Bu yıl dördüncüsü gerçekleşecek bu serginin ismi ise; “Dördüncü Sergi: Söylenmemiş Yazılmamış”. Her biri ilk kez bu sergi için özel olarak üretilen işler; Aliye Arslan, Aksel Zeydan Göz, Asena Hayal, Berkay Tuncay, Meltem Sırtıkara, Özge Enginöz, Serenay Özen, Volkan Yıldırmaz ve Yağız Özgen’e ait. Her bir sanatçı, güncel yaşama ve gündeme ilişkin gözlemlerini soyutlama, ironi ve kara mizah aracılığıyla başarılı bir şekilde yansıtıyor. Sergide; yeni medya, heykel, video, fotoğraf ve resim teknikleriyle üretilen işler bulunuyor.
Halihazırda çalışmalarını ArtCenter’da sürdüren sanatçılarla ve serginin küratörü Dr. Necmi Sönmez’le buluştuk, sergiyi ve işlerini konuştuk.
Sönmez’e öncelikle sergi başlığının biraz iddialı olduğunu söyleyerek başlıyoruz. O da “Söylenmemiş Yazılmamış”ı nasıl seçtiklerini şöyle anlatıyor: Bu başlığın bir hikayesi var. Başlık aslında Edip –Cansever’in 1981’de yazdığı şiirinden alınmış bir dize. Cansever’in o dönem üçlükler ismini verdiği çok önemli şiirleri var. Bu şiirlerin bir tanesinde şöyle söylüyor: “Hiçbir dilde söylenmemiş, Hiçbir dilde yazılmamış, Sözler ve şarkılar içindeyim” diyor. Çok basit bir cümleydi. Ben bu cümleden yola çıkarak buradaki sanatçıların da aslında söylenmemiş, yazılmamış ya da kendi çerçevelerinde kendi deneylere girdiğin gördüğüm için böyle bir başlığı düşündüm. Evet iddialı, sonuçta buradaki sanatçıların söylenecek sözü olduğunu ve bu sözün de biraz iddialı olduğuna biraz vurgu yapıyor.” Küratör Sönmez, serginin tematik bir grup sergisinden öte sanatçıların üretmiş olduğu en yeni işleri sanatsevere sunmak üzere hazırlandığını söylüyor.
Özge Enginöz
1981 Balıkesir doğumlu Özge Enginöz, Yıldız Teknik Üniversitesi Bileşik Sanatlar bölümünden mezun olmuş. Yaklaşık iki yıldır ArtCenter’da çalışmalarını sürdüren ve birçok karma sergiye katılan Enginöz, ArtCenter’ın bir önceki sergisinde bir resmiyle yer almış. Şimdiyse dikkat çekici heykeller tasarlamış ve işlerini şöyle anlatıyor: “Hayvan ve insan figürlerinin olduğu ütopik bir dünya kurguladım. Bir dünya olsa, orada insanlar ve hayvanlar, iktidar olmadan hepsinin kafası aynı bitkilerle nasıl yaşayabilirlerdi, gibi bir düşünce vardı kafamda.” Enginöz, resimlerinde olduğu gibi bu figürlerinde de kafa kullanmamış, kafaların olduğu yerde çeşitli kurutulmuş bitkiler görüyoruz. İlk kez heykelle sergiye katıldığını söyleyen Enginöz, figürlerinde kullanmadığı yüzler için de şunları söylüyor: “Yüzler olmayınca düşüncelerin ve söyleyecek hiçbir şeyin önemi olmuyor. Kimse kimsenin üzerinde bir hakimiyet kuramıyor. Herkes aynı düzlemde kalıyor.”
Volkan Yıldırmaz
1979 İstanbul doğumlu Volkan Yıldırmaz, Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar bölümünden mezun. Yaklaşık 12 yıldır figüratif anlamda resimler yapan, birçok karma serginin yanı sıra beş kişisel sergi açan Yıldırmaz, o figürlerin son aşamada getirdiği bazı durumların, kendisini soyut resimlere yönelttiğini söylüyor. ArtCenter’da üç aydır çalışan Yıldırmaz. resimlerinde hayatı ve yaşamayı anlatıyor. Sergideki işini ise şöyle anlatıyor: “Son sergide yer alan ‘Pink is not dead’ isimli işim ‘Vivid Process’ isimli serinin bir parçası. Resme başladığımdan beri pembe çok kullandım. Küçüklükten beri kaykaya biniyorum, punk müziğiyle büyüdüm. O yüzden ‘Punk is not dead’ yerine ‘Pink is not deat’ dedim ismine.” İşin ilginç bir yanı da olacak, Yıldırmaz işi asmadan önce duvara da müdahale edeceğini ve hem de işin ek bir parçası olacağını söylüyor.
Meltem Sırtıkara
1982 İstanbul doğumlu Meltem Sırtıkara, Marmara Üniversitesi Resim bölümünü bitirmiş ve şimdi Mimar Sinan Üniversitesi Resim bölümünde yüksek lisans yapıyor. Yaklaşık sekiz aydır ArtCenter’da çalışan Sırtıkara, işlerini şöyle anlatıyor: “Kadın-erkek ilişkilerini ve aşk kavramını sorgulayan işler yapıyorum. Kent hayatındaki aşkın karşıtı olan kayıtsızlığı görmeye başlıyorsunuz bir süre sonra. İlişkilerdeki cool tavırlar üzerine gidiyorum. Bunu yaparken de kıyafetleri kullanıyorum. Moda kavramını da eleştiriyorum aslında, aynı zamanda seviyorum da modayı. Bu eleştiri tepki gösterme anlamında değil. Bu kıyafetlerin içindeki insanlar siluet halindeler. Sergideki işimde de insanlar görsel olarak nesnesiz bir mekandalar ama bana göre bir tenis sahasındalar. Onların birbirleriyle nasıl paslaşamadıklarını anlatıyorum. İşin adı da ‘Seni takipteyim’. Gözlemlediğim ve araştırdığım bir çalışma oldu.”
Asena Hayal
1985 Almanya, Schramberg doğumlu Asena Hayal, Yıldız Teknik Üniversitesi Bileşik Sanatlar bölümünden mezun. Hayal, bir yıldır ArtCenter’da işlerini üretiyor. Sergiye etkileyici bir video işiyle katılan genç sanatçı işini şöyle anlatıyor: “Çok deneysel bir süreçti benim için. ‘Özgürlük’ kelimesini, Google Translate’e yazdım, sırasıyla alfabetik olarak tüm dillere çevirdim. Sonuç olarak yeniden Türkçeye çevirdiğimde ‘hayır’ kelimesine ulaştım. Orada bir yerde çeviride bir anlam kayması olmuş oldu. Bir taraftan da çok ironik oldu aslında. Türkçe başlıyor Türkçe bitiyor, sosyokültürel açıdan bakıldığında da aslında bir göndermesi var. Birbirini olumlamayan iki kelimeden bahsediyoruz.” Hayal, ilk video denemesi olduğu dediği bu işinde, kar maskeli kadın figürü görüyoruz ve bu kadın sorgu odasındaymış gibi ‘özgürlük’ kelimesini farklı dillerde tekrarlıyor. Yeşil kar maskesinin de, Rus punk grubu Pussy Riot’un simgesel kostümü olduğunu söylüyor Hayal.
Berkay Tuncay
1983 İstanbul doğumlu Berkay Tuncay, İstanbul Üniversitesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım bölümünden sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde Bilgisayar Ortamında Sanat ve Tasarım bölümünde yüksek lisans eğitimi almış. Birçok karma sergide bulunan Tuncay, son iki-üç yıldır internet ve birey arasındaki ilişkiyi sorguladığını söylüyor ve sergideki yer alacak üç işini şöyle anlatıyor: “Anonim olarak kullanılan imgeleri toparlayıp başka bir kompozisyon yarattım. 2 metre 80 santimlik büyük bir kolaj diyebiliriz. İnternet üstünde insanların forumlarda kullandığı imajları bilerek oradan çekerek kullandım. Bu işin adı ‘Good things vs. dark shadow’. Yani iyi şeyler kötü gölgelere karşı. Tüketim sisteminin yönlendirdiği imge, imajlar bütünü.” Tuncay’ın bir diğer işi de bir saniyelik bir video. Facebook’un imaj okuma biçiminden yola çıkarak yaptığını söyleyen Tuncay, bu işle izleyici üstünde sosyal medyadan alışık olduğu bir duruma gönderme yapıyor.
Serenay Özen
1986 doğumlu Sakarya doğumlu Serenay Özen, Yıldız Teknik Üniversitesi Bileşik Sanatlar bölümünden mezun. Okul sergileri dışında ilk karma sergisi olduğunu söyleyen Özen, geçirdiği bir ameliyat sonrası o dönemin kendisi için bir kırılma dönemi olduğunu söylüyor ve şöyle anlatıyor: “Ondan sonra biraz yaptığım işlerde de bir değişiklik oldu. Sergideki resim, o dönemden sonra yaptıklarımın aslında küçük küçük parçaları, diğer işlerimden de bir bütün kompozisyona dönüştü. Benim işlerimde genelde belirli kullandığım figürler var. Değişen görseller de var ama tekrar eden semboller var. Ele aldığım konular arasında her zaman bir baba vardır. Anne de vardır ama bu, resimlerimde hiçbir zaman görünmeyendir. Kız vardır, daha doğrusu toplum tarafından değiştirilmiş bir karaktere sahip kız. Orman figürünü de çok kullanırım. Bunların hepsinin belli anlamları var.”
Bu yazı Touch İstanbul Şubat sayısında yayınlanmıştır.