Bir blog yazısıyla ara vermek istedim şu an çalışmaya. Çalışırken de yazıyorum, mola verince de.. Bu hafta birçok sergi gezdim. Bunlardan ilki, “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türkiye Edebiyatı Avrupa’da” adlı kültür projesi kapsamında gerçekleştirilen “Human Landscapes” isimli fotoğraf sergisi. Fotoğraflar, açıkçası benim çok aşina olmadığım bir galeride sergileniyor; İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Sanat Galerisi’nde. Eminim isminden çoğunuzun hatırlamayacağı bir galeri ama Beyoğlu’nu sık ziyaret edenler her gün farkında olmadan önünden geçiyor. Odakule’de İş Bankası’nı geçtikten birkaç vitrin sonra göreceğiniz camlı albenisiz mekan.
Fotoğraf: Nihan Bora |
İçeri usulca giriyorum. Kapıda bir amca, yüzüme tuhaf tuhaf bakıyor. “Sergiyi gezebilir miyim?” diyorum, “Tabi tabi” diyor. Terk edilmiş bir galeri havası var içeride. Fotoğraflara bakmaya başlıyorum. Projeye dahil olan isimlerin insan ve şehir manzaralarını görüyoruz. Sergide işleri sergilenen sanatçılar, Brüksel’deki Contretype (Wallonie-Bruxelles International işbirliğiyle), Budapeşte’deki Macaristan Fotoğrafevi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı ile Fotoğraf ve Video Bölümleri tarafından seçilmişler.
Fotoğraf: Nihan Bora |
İlk olarak Philippe Herbet’in fotoğrafları karşılıyor bizi. Herbet, İstanbul’un farklı semtlerini araştırmış. Fotoğraflarında ağırlıklı olarak türbanlı gençleri görüyoruz. Örneğin büyük bir reklam panosunun önünden geçen çarşaflı kadın ilgimi çekiyor. Uzun süre bakakalıyorum. Eminönü’nde iki türbanlı kızın balık ekmek yedikten sonraki halleri hoşuma gidiyor. Bir tanesi sanki elleri balık kokmuş da, ellerini kokluyor gibi. Hissediyorum o anı.
Belçikalı fotoğrafçı Francois Goffin, Kütahya, Konya ve Kayseri’den karelerle sergide yer alıyor. Bu şehirlerdeki hasar görmüş yerleri fotoğraflamış. Paslanmış eski anılar var. Tel örgüler parçalanmış, yeniden başka tellerle onarılmış.. Macar fotoğrafçı Krisztián Bócsi güneyde Antakya, Adana ve Mersin’den günlük hayata dair fotoğraflar çekmiş. Bócsi’nin soğuk bir kış gününde, yaşlı bir kadını tahta kırarken yakaladığı an beni en etkileyenlerden oluyor. Bócsi Radikal’e verdiği röportajda şöyle diyor: “Türkiye’de daha çok vakit geçirmek ve kameramla ülkeyi gezmek isterdim. Ha, bu arada, unutmadan Türkiye’yle ilgili aklımda kalan en önemli şey şu: Kızlar çok güzeldi!” Sanırım Bócsi’nin bir dahaki gelişinde Türk kızlarıyla ilgili fotoğraflarını yakından göreceğiz.
Projeye Türkiye’den katılan fotoğrafçılar Refik Anadol ve Alican Aktürk Brüksel’de, Efe Mert Kaya ve Maurizio Braggiotti ise 2010 Avrupa Kültür Başkentleri’nden biri olan Pécs’ten fotoğraflarla dönmüşler. Alican Aktürk’ün fotoğraflarında ağırlıklı olarak devasa boyuttaki ağaçların kurumuş yapraklarıyla kapladığı alan ve arka plandaki binalar görülüyor. Duvar ve bulunduğu mekanın köşelerini yansıttığı fotoğraflar da ilginç. Benzer fotoğraflar Refik Anadol’un karelerinde de var. Kupkuru dallar ve gökyüzünün kara bulutları..
Efe Mert Kaya’nın tren istasyonunda bekleyenleri karesine aldığı fotoğraflarda gergin, sinirli bekleyişler var. Bir gencin elinde Kurt Vonnegut kitabı bulunuyor. Bir başka fotoğrafta yaşlı bir kadın var; üzgün, belli ki beklediği kişi gelmemiş, umutsuz..
Fotoğraf: Nihan Bora |
“Human Landscape”in bir diğer özelliği daha önce Brüksel ve 2010 Avrupa Kültür Başkentlerinden Macaristan’ın Pécs şehrinde sergilenmiş olması.
Serginin bitmesine iki gün kaldı. Yolunuz Beyoğlu’na düşerse gezebileceğiniz bir sergi olarak not edebilirsiniz. Zira farklı anlamlar yüklü fotoğraflar saklı sergide.