Ginko Çocuk, Ginko Kitap bünyesinde kurulan yeni bir çocuk-gençlik edebiyatı yayınevi. Yayınevinin editörleri Suzan Geridönmez ve Olcay Geridönmez ile Ginko Çocuk’un hikayesini konuştuk.
İyi Kitap’a yazmaya başladığımdan bu yana, ki aralıklarla da olsa yedi sene olmuş, çocuk ve gençlik edebiyatına ilgim durmaksızın artıyor. Bu ilgiyle birlikte, bu alana olan rağbete de şaşırıyorum. Onlarca yayınevi çocuk ve gençlik kitapları basıyor, bu kitaplar satılıyor ve bir nesil bu kitaplarla büyüyor. Bu nedenle çocuk ve gençlik yayıncılığının bu gelişimini çok kıymetli buluyorum.
Deniz Bora da hayatımıza girdikten sonra yayıncılığın bu noktasına dair merakım başka bir açıdan da artmış oldu. Oğlumuzun kütüphanesini oluştururken her ebeveyn -ya da birçok diyeyim- gibi seçici davranıyoruz ve mümkün olduğunca onun gelişimine katkı sağlayacak, büyüdüğünde de unutamayacağı hikayelerle dolu bir okuma yolculuğu olsun istiyoruz.
İyi çocuk-gençlik kitapları basan yayınevlerinin dünyasını bu yüzden de merak ettim ve onlara sorular yönelterek bunu bir seri haline getirmek istedim.
İlk konuğum da Ginko Çocuk oldu. Suzan Geridönmez ve Olcay Geridönmez’in cevapları nefis. Çocuğu olan ya da hazırlık yapanlar için faydalı olacağını düşündüğüm serinin ilkiyle başlıyoruz.
Ginko Çocuk’un hikâyesini dinleyebilir miyiz?
Olcay Geridönmez: Ginko Çocuk aslına bakarsanız birkaç yıl öncesine dayanan bir proje. Bir yandan, çocuk ve gençlik yayıncılığının dünyada ve Türkiye’de ulaştığı gelişkinlik, diğer yandan bu memlekette çocuk olmanın, eğitim görmenin yaşattığı sorunlar bu alandaki faaliyeti baştan aşağı gözden geçirip özel bir hazırlıkla yürütme kararı almamıza neden olmuştu. Aşağı yukarı aynı dönemde bir KHK ile kapatılan ve tüm mal varlıklarına el konulan Evrensel Basım Yayın’ın devamcısı niteliğinde yeni bir yayınevi kurma süreci bu kararın hayata geçmesini bir süre erteletti zorunlu olarak.
Ginko Kitap, Şubat 2017’de kuruldu, Kor Kitap’ın yanı sıra 2018’de Ginko Bilim adı altında yayıncılık yelpazesini bilim kitaplarıyla genişletti. Hep aklımızda olan çocuk ve gençlik yayıncılığına ise, bu alanda uzun yıllardır kütüphaneci, çevirmen ve yazar olarak emek veren Suzan Geridönmez’in editör olarak desteğini almış olmanın verdiği güçle adım attık. Kasım 2018’da “Düşman – Barış için bir kitap” ile çocuk ve gençlik yayıncılığına hazırlığımızı duyurduk. Ocak 2019’de ise Ginko Çocuk olarak yayıncılığa dair yaklaşımımızı duyurduk ve iki özel kitapla “Akim Koşuyor” ve “Ay’daki Keçi ya da Anı Yaşamak” ile okurların karşısına çıktık.
“Çocuğu kollayan hikâyeleri okurla buluşturmayı amaçlıyoruz”
Yayıncılığınızda ön plana aldığınız kriterler neler?
O.G.: Programımızın genel çerçevesini temel birkaç ilke belirliyor. Seçtiğimiz kitapların evrensel insan haklarına aykırı olmaması, çocuk ve gençlerin dil ve estetik algısını geliştirmesi bizim olmazsa olmazlarımız. Kurgu dışı bilim ve düşün kitaplarında buna bilimsel merakı beslemeleri ve bilimsel gelişmelere uygun olmaları eklenebilir.
Tabii bu genel kriterler dışında bir de önceliklerimiz var. Özellikle, çocukların hak ve özgürlüklerine vurgu yapan, bireysel ya da toplumsal nedenlerle örselenen çocuğu kollayan, dayanışma duyguları uyandıran hikâyeleri okurla buluşturmayı amaçlıyoruz. Edebiyat ve sanatın sağaltıcı gücüne ve umuda inanıyoruz. “Çocuğa görelik” çocuk yayıncılığında çok tartışılan bir kavram. Ama hayat, “çocuğa görelik” tanımıyor. Bu yüzden kolay yolu seçmedik. Aman, bu konu çocuklar için çok mu zor, çok mu acı?, deyip onları dolaylı ya da dolaysız olarak maruz kaldıkları sorunlarla baş başa bırakmaktansa Ginko Çocuk’ta sorgulama, baş etme ve dönüştürme cesareti veren ama bunu illa ki sanat ve edebiyat yoluyla yapan kitaplara öncelik verdik, vereceğiz.
Çocuk edebiyatının son 10 yılda epey geliştiğini söyleyebiliriz. Sizce bunun sebebi nedir?
Suzan Geridönmez: Ülkemizde çocuk edebiyatının hızla geliştiği doğru. Bunun sektörleşmeyle ve yayıncıların sektörleşmenin de itkisiyle dünyada bu alanda neler olup bittiğini çok yakından takip etmeleriyle ilgisi var. Didaktik anlayışın kırılması, çocuk kitaplarının edebi ve sanatsal nitelikleri konusunda belli bir bilincin oluşması, çocuk okurun birey olarak görülmesi ve ciddiye alınması… Tüm bunların çocuk edebiyatı üzerinde olumlu etkisi var. Seçeneklerin artması, grafik romandan sessiz kitaba bir dizi yeni kategoride eserlerin yayımlanması çocuk için kitap seçen kitleyi de daha bilinçli arayışlara itiyor. Böylece karşılıklı bir etkileşim doğuyor. Artık çocuk kitapları illüstrasyonlarıyla, grafik tasarımıyla, baskı ve kâğıt kalitesiyle de rekabet halinde… Tabii her janjanlı kitap kapağının altında nitelikli içerikler saklanmıyor. Ne yazık ki her iyi çocuk kitabı da okurla arzulanan ölçüde buluşmuyor. Yani, gelişen çocuk edebiyatımızın önünde bir hayli soru ve sorun duruyor…
“Bebeklikten itibaren kitapla haşır neşirse çocuk okuma alışkanlığı kazanır”
Çocuk edebiyatına olan ilginin artmasıyla eserlerin niteliğinde sizce ne gibi değişimler oldu?
O.G: Bu soruyu yanıtlayabilmek için öncelikle çocuk edebiyatına kimin artan bir ilgi gösterdiğine bakmak gerekiyor. İlginin orta sınıf ve ona yakın kesimde yoğunlaştığı açık. Bu kesimin duyarlılıkları, bunalımları, edebiyat ve sanat anlayışı, bilimsel düşünceye bakışı, çocukluk algısı çocuklarına kitap ararken de belirleyici oluyor. Çocuk yayıncılığının sektörleşmesiyle orta sınıfın artan ilgisi arasında doğrusal bir bağlantı var. Çocuk kitaplarının giderek önemsenen fiziki nitelikleri kadar boşanma, tek ebeveyn, kardeş kıskançlığı, kuşaklar arası diyalog, yalnızlık, çevre, hayvan hakları vb. gibi artan konu çeşitliliği de orta sınıfın ilgisi tarafından belirleniyor. Aynı şey sanatsal üslup için de geçerli. Sonuçtan bakıldığında tablo olumlu görünüyor. Ancak akademik ilgi ve bağımsız eleştiri alanında hüküm süren zayıflık bu tabloya gölge düşürüyor. Nitelikli eserler kalabalığın içerisinde kaybolup gidebiliyor, bazen de “marka” ya da “janjan” niteliğin önüne geçebiliyor…
Çocuklara erken yaşta okuma alışkanlığı kazandırmak için neler yapmalı?
S.G.: Bebeklikten itibaren kitapla haşır neşirse, ona hikayeler okunuyorsa, birlikte sayfalar karıştırılıp resimlere bakılıyorsa çocuk okuma alışkanlığı kazanır. Soru bu alışkanlığı, hayatına televizyon, internet, okuldaki arkadaşlar ve başka ilgi alanları girdikten sonra ne ölçüde koruduğu. Bence işin sırrı (ya da sihri) bu soruyu soruna dönüştürmemek. Oyun oynamanın da çocukların gelişimi üzerinde çok olumlu bir katkısı var. Ama biz çocuklarımıza oyun oynamalarını dayatmayız genellikle.
Aynı şekilde kitap okumak da çocuğa dayatılan bir “göreve”, “ödeve” yani onun algısıyla “yüke” dönüşmemeli. Birlikte oyun oynamak nasıl çocukla birlikte geçirilen nitelikli bir zamansa, birlikte kitap okumak da öyledir. Birlikte zevk alacağınız, diyalog kapısı aralayan kitaplar seçerseniz çocukla aranızdaki ilişkiyi güçlendirirsiniz. Çocuğunuzu daha iyi tanırsınız. Bu da ilerde herhangi bir kitabı neden tam da şu zamanda okumak istemediğini anlamanızı kolaylaştırır. Tıpkı tam doğru zamanda ona tam da doğru kitabı önermenizi kolaylaştıracağı gibi…
“Çocuğun rafına empatiyi, hak bilincini besleyen eserler koysunlar”
Ebeveynler çocuklarına kitap seçerken nelere dikkat etmeli?
S.G.: Küçük yaşlarda çocukların estetik ve dil algısını geliştiren kitaplar seçsinler. Çocuğun rafına keyfi odağa alan eserlerin yanı sıra empatiyi, duyarlılığı ve hak bilincini besleyen eserler koysunlar. Bu kitapları çocuklarıyla birlikte okurken çocukların tepkilerine dikkat etsinler. Sorular sorsunlar. Anlatmalarını teşvik etsinler. Bu yolla hem metni, görselleri daha anlaşılır kılabilir, hem de çocuğun kendini kitap üzerinden ifade etmesini kolaylaştırabilirler.
Kitap okumayı sohbetin, diyalogun aracına dönüştürsünler. “Sen olsan ne yapardın?” “Hikâyenin kahramanı sence neden böyle davranıyor?” “Başka nasıl sonlanabilirdi?” vb. gibi sorularla sorgulayıcı düşüncenin tohumlarını atsınlar. Yanlış seçimlerden korkmasınlar. Çocuk belli bir yaşa geldikten sonra da kitap seçme sorumluluğunu giderek çocuğa devretsinler ama seçenek sunmaya devam etsinler.
Çocuk kitaplarını yetişkin kitaplarından ayıran en önemli farklar neler?
O.G: Çocuk ve yetişkinlerin hayat deneyimleri (görece olarak) farklı. Çocuk kitapları bunu, ayrıca küçük yaşlarda soyutlama ve okuma becerilerinin henüz gelişmekte olduğunu gözetir. Bunun dışında ve umuda kapıyı kapatmadıkları sürece konu seçimine ya da sanatsal üslup ve yoruma bir sınırlama getirmemek gerektiğini düşünüyorum.
Özellikle belli bir yaşa kadar hikâyeden çok görsellik çocuklar için daha dikkat çekici. Siz bu çizimlerde nelere dikkat ediyorsunuz?
S.G.: Çizimlerin hikâyeye bir katkısı olmasına dikkat ediyoruz. Yani hikâyeyi tekrarlayan çizimlerden ziyade hikâyeyi kendi özgün sanatsal yorumuyla anlatan, metnin boş bıraktığı yeri dolduran (bazen de metne hiç ihtiyaç duymayan), karaktere, öyküye boyut ve derinlik katan çizimlere önem veriyoruz.
Ana fotoğraf: Unsplash / Josh Applegate
1 comments