Tiyatro Boğaziçi’nin yeni oyunu, bir baba-oğulun aynı evdeki küslüğünü ince ince anlatıyor. Çocukken oynanan oyunların yerini şimdi bir başka şeyler alıyor…
Bazı oyunlar vardır, büyük laflar etmez ama sizi etkisi altına almaya yeter. Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık da, işte böyle bir oyun. Bu tesirin en büyük nedeni; Franz Kafka, Orhan Pamuk, Shakespeare ve Oğuz Atay gibi ustaların cümlelerine yer verilmesi. Fakat tam bu noktada oyun yazarı Can Merdan Doğan’ı da es geçmemek lazım. O da, bu alıntıları su gibi akan metnine gayet iyi yerleştirmiş.
Sahne, evin oğlu 43 yaşındaki Kemal Bey’in (Cüneyt Yalaz), ayna karşısında bir yandan makyaj yaparken bir yandan da babalarla ilgili kestiği ahkamlarla açılır. Kemal Bey, tüm babalardan bahsederken aslında kendi babasını kasteder. Yazar, şair ya da oyuncu olmayı çok isteyen Kemal, bunların hiçbirini becerememiştir. Babası Hamdi Bey (Metin Göksel), tiyatroya çok meraklıdır. Küçüklüğünde oğlunu çok götürmüşlüğü vardır. Evin emektarı, küçük yaştan beri onlarla yaşayan Mürüvvet Hanım (Ayşe Selen), en az ev sakinleri kadar derin bir insandır fakat sınıfsal konumundan ötürü, düşünceleri pek ciddiye alınmaz. Yine de sıra evde birlikte oyun oynamaya geldiğinde, aradaki mesafe yok olur.
Tatlı tatlı didişen üç kişinin yaşadığı evde, Kemal Bey sürekli Shakespeare okur, oyun yazmaya çalışır ama en çok babasıyla kuramadığı iletişimini düşünür. Annesinin ölümünden babasını sorumlu tutar ve geçmişte oynadıkları oyunların da hatırına babasından, “bir oyunla” hesap sormaya karar verir. Oyuna, sahne aralarında sesini dinlediğimiz kişiler de eşlik eder. Tiyatrocu kadın Gülriz Sururi’nin sesinden, büyük aşkı anlatır bize. Münire Hanım’ı Ayten Uncuoğlu ve Nefise Hanım’ı da Ayşan Sönmez seslendirir.
Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık oyununun bir başka güzel yanı, Redd grubu üyelerinden Berke ve İlke Hatipoğlu’nun oyunun müziklerini yapmış olmaları. İlk kez bir oyun müziği yapan ikili, bu hissi şöyle anlatıyor: “Provalar sırasında yaptığımız müziğin oyuncunun oynayış biçimini değiştirdiğini görmek ilginçti. Sinemada önünüze bitmiş bir iş gelir oysa tiyatroda beraber sahnede bitiriyorsunuz işi. Prömiyerde izlerken müziklerin girip çıktığı kısımlarda oturduğumuz yerde bir oyuncu gibi heyecanlandık.”
Oyunu etkileyici kılan detaylardan biri olan dekor ve kostüm ise, Naz Erayda’ya; ışık tasarımı Levent Soy’a; sade ve net afiş tasarımı ise Aydan Çelik’e ait. Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde oynayan oyunun yönetmeni, Hamdi Bey rolündeki Metin Göksel. Tiyatro Boğaziçi’ni bu nedenle bir kez daha kutlamak gerek. Sadece metne ya da oyunculuklara güvenip diğer detayları gözardı etmedikleri için.
Oyun sonunda, baba oğluna bir mektup yazar ve artık sokağa çıkması gerektiğini söyleyerek, oyunun en vurucu cümlesini sarf eder: Adil bir dünya yoktur, zaten adil bir dünyada babaya ihtiyaç da yoktur
Bu yazı Vogue Mart 2013 sayısında yayınlanmıştır.