Dokunaklı şarkı sözleriyle tanıdığımız Feridun Düzağaç, ‘FD7’ isimli albümünü çıkardı. Nahif bir sanatçı olan Düzağaç albümde yine Türkçeyi altüst edip inanılmaz sözler çıkarmış. Albümünü “Bir adam var, aşık olmuş, acı çekmiş, özlemiş ve anlatıyor” diyerek tarif eden Düzağaç’la Türkçenin doğru kullanılması ve yeni albümü üzerine içten bir söyleşi gerçekleştirdik.
FD7’nin bir anlamı var mı?
Yedinci albüm; öyle burç, uğurlu gün gibi şeylerim yoktur ama 7 enterasandır; 7 gün, 7 nota… Hatta tüm zamanlar boyunca en sevdiğim oyuncu Feyyaz Uçar’dır benim. Onun numarasının 7 olması bile açıkçası 7 olsun oldu. Bir de albüm isimleri konuşuluyor, fazla konuşuluyor bence. Öyle bir isim olsun ki, konuşmaya gerek kalmasın çözümüydü FD7.
Nerede bir FD görsek zaten hemen siz geliyorsunuz aklımıza…
FD benim 1983’te lise yıllıklarına yazılan, oradan itibaren kullandığım bir şey. Şarkıdan sonra FD olmadı yani. Feridun Düzağaç’a kıyasla daha kolay söylenen bir şey.
“Kelimelerle daha çok oynadığım bir iki şarkı var”
Bu albümde neler var. Güzel sözler var. Özellikle anlatmak istediğiniz nedir bu albümde?
Özellikle anlatmak istediğim bir şey yoktu, hiçbir zaman da olmadı. Yazdıklarımı paylaşmak benimkisi aslında. Söze dayalı bir müzik olduğu ve sözlerinden dolayı ayrı yere konulan bir adam olduğum için bence en belirgin fark, özellikle iki şarkıda denediğim Türkçe. Denediğim derken var olan bir şeyi yeniden yaratmak değil, kendi Türkçe sınırlarımla daha çok oynadığım, kelimelerle daha çok oynadığım bir iki şarkı var.
Hangileri?
Zaten buram buram ‘biz buradayız’ diyorlar. ‘Şekil’ ve ‘Devrik’ var. Aslında ‘Türkçe’yi çok iyi kullanıyorsunuz, çok anlamlı şeyler yazıyorsunuz’ denenden bu sefer aldığım cüretle şımarıklık yaptım ve bir şarkının nakaratı ‘Ben koydum her şeyi, çok zorlandım yoluna’ şeklinde. Devrik bir cümle evet, çünkü o şarkı duygularıyla devrilmiş bir adamın şarkısı. O yüzden benim kendi içimde şu bu yüzden böyle olsun diye tatlı oyunlarım bazen anlaşılıyor bazen anlaşılmıyor ama dinleyicimle ortak noktada buluştuğumuz tek şey gerçekten Türkçe çok önemli ve benim için çok kıymetli bir şey. Benim üslubuma baskın olmuş bir şey, Türkçe ve dilbilgisine saygı.
“Bir adam var, aşık olmuş, acı çekmiş, özlemiş ve anlatıyor”
Yine özlem var ama albümde değil mi?
Çok iki kişilik bir albüm bu. Bütün şarkılar bir ilişki üzerinden bazen özlem, bazen öfke, bazen acı, bazen tutkuyla yazılmış şarkılar. Bu anlamda çok aslında benim bir dönemimin projeksiyonu gibi. Çünkü diğer albümlerde iyi kötü başka dertlere de düştüğüm, sadece kendi kalbim kendi acılarım değil, sokağın derdine düştüğüm şarkılar da oluyordu. ‘Uykusuza Masallar’da bu öyleydi. Böyle nasihatvari şarkılar yazıyordum, Barış Manço tadında, o kadar güçlü olduğunu söyleyemem ama. Bu bir farksa böyle bir farkı var. Bir adam var, aşık olmuş, acı çekmiş, özlemiş ve anlatıyor. Hep öyleydi ama şarkı bazında bunda ististasız oldu.
Şarkı sözlerinizi şiir gibi yazdığınız söyleniyor. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?
FD7 ve bir önceki Uykusuza Masallar’da mülkün olduğu kadar basit yazmaya çabalıyordum. Çok şiirsel bulmuyorum, hep bunu söyledim. Var olan şarkı sözü anlayışından uzakta olması ona başka bir ad koymamızı gerektirmiyor. Türkçe’ye biraz vakıf olmakla alakalı. Günlük hayatta özenerek konuşmaya hatta özenerek düşünmeye bile zaman bulamıyoruz artık. İnsanlar kendi günlük Türkçe’sini yaratıyor. Hele internette facia bir Türkçe var. S yerine z’ler, p yerine b’ler, anlamsız kısaltmalar.. Hayatı ve günlük dili böyle yaşayan insanların benim yazdığı düpedüz basit ve dilbilgisi kurallarına uyularak edilmiş laflarımın şiir denmesi benim için bir onurlandırmadan çok kendileri için bir eleştiri olmalı bence. Normalde Türkçe budur. Televizyon izlerken bu Türkçe’yle karşılaşmaları mümkün. Bazı tartışma programlarında, bazı aydınlardan, profesörlerden, gazetecilerin neredeyse tümünden aynı kelimeleri duymaları mümkün. Hani şairleri takip etmiyorlar, okumuyorlar eyvallah ama sadece düzgün ve kurallara uyularak yazılmış bir Türkçe’ye de şiir demesinler.
“Canımı sıkan ve hoşuma giden şeyleri Twitter’da paylaşıyorum”
İnternetle aranız Twitter’dan anladığım kadarıyla iyi…
Twitter gayet iyi gidiyor. Arkadaşım gibi oldu. O zaten sanıyorum katılan birçok insan için yalnızlığı gidermenin bir başka yolu. Benim için kesinlikle öyle. Gün içinde canımızı sıkan ya da tam tersi çok hoşuma giden şeyleri orada paylaşıyorum. Mutlaka birileri orada bir şey söylüyor. Tanımadığınız ve tanışma ihtimaliniz olmayan insanlarla kısa ve geçici de olsa bir paylaşım yani. Tatsız bir şey de yaşamadım. Biraz zorluyorlar, albümden bahset, konserlerden bahset diye ama onlara da cevap yazıyorum zaten. Ben orada sıradanlığımın peşindeyim. Reklam almıyorum diyorum mesela. Çok da uzun zamanlar geçirmiyorum, televizyon izlemeyi yeğliyorum açıkçası. Hayatımın içinde renk olarak duruyor öyle. Facebook’ta bir Fan Page oluşturuldu. Aynı zamanda iki internet sitemiz birden var artık, ben bu konuda ikna edildim. Sanal ortamda olmak gerekliliğine ikna edildim. Feridunduzagac.com.tr bilindik özellikleriyle dinleyicilerimizle, konserlerimizi, maceralarımızı, bazen projelerimizi paylaşacağımız bir site olarak Nisan’dan itibaren yayında olacak. Birtakım sosyal sorumluluk projelerimiz var.
Müzik piyasasına biraz küskün olduğunuzu duymuştum, doğru mu?
Evet artık müzik yapımcıları kağıt üstünde varlar. Aykut Gürel’in dostane tavrı olmasaydı, haklı gerekçelerle küskünlüğümden dolayı bu albüm ne zaman yayınlanacağı belli olmayan bi tarihe kadar rafa kaldırılmıştı. Ayküt Gürel hiçbir talep beklemeden bana kapısını açtı.
Emeğinizin karşılığını almak kadar güzel bir şey yok ama alamadığınız zaman da canınız yanıyor. Siz emeğinizin karşılığını aldığınızı düşünüyor musunuz?
Bizim emeğimiz değil, biz bir şekilde manevi olarak zaten parayla ölçülemez şeyler yaşıyoruz ama alışverişe gittiğimiz market de bizden para istemese mesela. Oluyor zaten, inanın oluyor. Bir süredir indirim filan yapıyorlar. Bazen takılıyorum, “Hayırdır, sen nasılsa albümü almıyoruz indiriyoruz, param yoktur diye mi düşünüyosun” diyorum, gülüşmeler falan oluyor. Asıl emeğinin karşılığını alamayan ve hayata tutunmakta zorlananlar müzisyenler. Bir şarkı yazarının başucundan çıkıp insanların kulağına gelene kadar geçirdiği evrede çok ciddi profesyonel emek ve destek var.
Feridun Düzağaç röportajı Hürriyet Kampüs gazetesinin 30 Mart 2010 tarihli sayısında yayınlanmıştır.