Geçtiğimiz çarşamba hafta içi her gün olduğu gibi 4. Levent’e gitmek üzere otobüsteyim. Yanıma bir polis memuru oturdu. Nedense toparlamak üzere bir atakta bulundum ki:
“Lütfen rahatsız olmayın” dedi.
Ama bu cümleyi söyleyiş tarzındaki babacanlık onun halkın arasından gelen bir polis memuru olduğunun ilk sinyalleriydi. Önümüzde oturan teyzeye, çekmeli selpak mendil kutularından uzattı ve aralarında şöyle bir diyalog geçti:
Polis: Alın bunu kullanın.
Teyze: Niye ki?
P: Ben polisim, alın kullanın.
T: Peki ne kadar bu?
P: Yok efendim, güle güle kullanın.
T: Allah razı olsun.
P: Sizden de razı olsun.
Bu diyalogu duymak için dinlediğim müziği biraz kısmıştım. Otobüsteki diyalogları kaçırmamaya özen gösteririm genelde. Dinlediğimi fark etmiş olacak ki, hafif bana doğru bakar gibi oldu polis. Ben de konuşmaları hiç duymamış gibi, camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Bana da o selpak kutusundan uzatacak diye ödüm kopuyordu.
Bu diyalogtan sonra polis memurunun potansiyeli konusunda beklentim arttı tabi. Sola -yani bana- doğru hafifçe eğilerek sağ cebindeki telefonunu çıkarmaya çalışırken de kibardı, “Çok afedersiniz”. Tabi ben yine hiç oralı olmuyor gibi duymuyordum ama duyuyordum. Telefonla konuşmaya başladı. Karşı taraf bir işi halledip halletmediğini soruyor olacaktı ki “Hallettim geliyorum” dedi. Yine karşı taraf kağıdın üzerinde yazanları soruyor olacaktı ki “Ne yapacaksın ne yazdığını, dur bekle de söyleyeyim” dedi yanımdaki polis memuru.
Bir şeyler söyledikten sonra -orayı tam anlayamadım- “Yahu niye kapatıyorsun sanki telefona para mı veriyorsun, ehiehiehiih” diyerek komikleşti bir anda. Yani aralarında bedava konuştuklarını da böylece anlamış olduk.
Yolumuz uzundu. Bakalım daha neler yaşayacaktık derken, durakta ineceğini belli eden bazı kıpırdanmalarda bulundu. İçten içe bana da bir hediye vermek istediğini anlıyordum. Koltuktan ayrılma hareketlerini sergilerken “Size iyi günleeer o zaman” dedi, ben de “Teşekkürleeer, size de iyi günleer” dedim. Benden cevabı alır almaz:
Polis: Öğrenci misiniz?
Ben: Evet. (Tabii o an işe gidiyordum ama bir yandan öğrencilik de var yalan değil)
Polis: O zaman size bir ajanda vereyim.
Ben: E peki o zaman.
Polis: Küçük kardeşiniz var mı?
Ben: Yok.
İlla bir şey daha verecek,
Polis: Hımm o zaman bu küçük takvimi de alın.
Ben: Tamam peki, teşekkürler.
Polis: Rica ederim, hadi iyi günleer.
Beni hediyelere boğacak diye durağı kaçıracaktı neredeyse polis memuru. Ama onun için önemi yoktu, o eşantiyonlar dağıtılmalıydı ve de insanlar mutlu olmalıydı. Bakın bana güne bir ajanda bir takvimle başladım daha ne isterim ki 🙂
Ana fotoğraf: Alejandro Alvarez / Unsplash