İstanbul Film Festivali zamanı geldi. Ben de bu hafta beş film izledim ve ilk izlediğim Me and Orson Welles filminden bahsetmek istiyorum. DEVAMINI OKU
İstanbul Film Festivali zamanı geldi. Ben de bu hafta beş film izledim ve ilk izlediğim Me and Orson Welles filminden bahsetmek istiyorum. DEVAMINI OKU
Günler geçti, taslakta bekleyen kayıtlar bloga yazılmadı; kimisi güncelliğini yitirdi kimisini yazmak istemedim artık. Çokça !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’ni yazmaya niyetlendim ama kısmet olmadı. Bu yazıda benden güzel haberler ve Hayat Var, Uzak İhtimal filmlerine dair yorumlarım var. Yani biraz film biraz sohbet… DEVAMINI OKU
En sevdiğim festivallerden olan Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin 28.’si bugün başladı. Gözüme kestirdiğim onlarca filmden bakalım kaçını izleyebileceğim bu sene. Her sene olduğu gibi çeşitli başlıklar altında toplanan 200 civarı film arasından seçim yapmak zor.
Kapısındaki ‘İki süper film birden’ afişiyle 70’lerden beri erotik film geleneğini sürdüren Rüya Sineması, ismine bir ‘yeni’ eklemekle kalmadı, zihniyet de değiştirdi. Yeni Rüya Sineması; vizyon filmlerine, kapılar halka açıldı.
Gözüm Rüya Sineması’ndaki afişe takıldı. Özcan Alper’in yurt içi ve yurt dışında ödüle doymayan ‘Sonbahar’ filminin afişiydi bu; doğruydu gördüğüm. Afişi gördüğüm sinema da doğruydu, Rüya Sineması. Bir an hafızamı yokladım, daha önceleri ‘İki Süper Film Birden’ yazan afişin yerinde bir vizyon filminin afişi vardı. Arkadaşımla hangi filme gideceğimizi düşünürken, Rüya Sineması’nın değişim şerefine ‘Sonbahar’a karar verdik.
Bilet gişesindeki hanım teyze de sanki yıllardır bugünü bekler gibi heyecanla satıyor biletleri. Kapıyı açan yaşlı delikanlılar bize “Hoş geldiniz” diyor. Bu karşılama şu an başka bir sinemada uygulanıyor mu bilmiyorum. Kırmızı kadife perdeleri aralayıp salondan içeri adım attığımızda devasa bir alan bizi karşılıyor. Salon yenilenmiş, koltuklar gıcır gıcır ve yağlıboya kokusu etkisini sürdürüyor. Arkadaşımla film başlamadan sinemayla ilgili sohbete başlıyoruz, ‘Bu güzelim salon şimdiye kadar neredeymiş’ diye… Benzer cümleleri başka bir seyirci sinemadan çıkarken Şahin Dilbaz’a söylemiş, “Nasıl olur da bunca yıldır sakladınız bizden burayı!”.
Filmi izlerken beyaz perdedeki karlı dağların soğuğundan mı tam anlayamasak da, ısıtma sisteminin henüz tam olarak oturmadığını fark ediyoruz; bariz üşüyoruz. Ama üşümemiz bile, salon atmosferinin üzerimizdeki etkisini gölgeleyemiyor. İstiklal Caddesi’nin düz ayak ve 1000 kişilik kapasiteye sahip tek sineması olan ama uzun zamandır sadece erotik filmler gösterildiği için az insanın bildiği Rüya Sineması artık halka açıldı desek yanlış olmaz.Rüya Sineması’nın sahipleri Dilbaz ailesi, 1970’li yıllarda o dönem krize giren sinema sektörünü canlandırmak adına erotik filmler göstermeye karar vermiş. Atlas, Aznavur, Ses ve Elhamra gibi pasaj sinemaları da ayakta kalabilmek için Rüya Sineması’nın yolundan gitmişler sonra.Yıllar geçip hepsi birer birer kapanınca Dilbazlar ailesinin son ferdi ve eğitimini Amerika’da tamamlayan üçüncü kuşak sinemacı Fırat Dilbaz da sinemayı baştan sona yenilemeye karar vermiş.
Üç yıl önce bu kararı verdiğinde sponsor aramaya başlamış Dilbaz, bulamayınca Cine Majestic’ten kazandığını Rüya Sineması’nın masraflarına harcamış. Sinemadan kazandığını yine sinema için kullanan Dilbaz, geçmiş yıllarda erotik filmlerin Türk Sineması’na katkısını şöyle anlatıyor: “1980 ve sonraki yıllar hakikaten Türk filmleri açısından çok kötü yıllardı. Sinema her ülkede artık sanayi haline gelmiş fakat ülkemizde sanayileşememiş bir sektör olarak kalmıştı ne yazık ki. O yıllarda bu tarz filmlere gerçekten bir ihtiyaç vardı ve Türk Sineması o tip filmlerden kazandığı paralarla ileriye dönük yatırımlar yaptı.” Rüya Sineması’nın vizyon filmlerini göstermeye başlaması Fırat Dilbaz’ın deyişiyle, bir devrin bittiğine işaret ediyor. Çünkü erotik film furyasını ilk başlatan Rüya Sineması’ydı ve diğer pasaj sinemalarının ardından ilk olduğu gibi son olmayı da tercih etti.“Erotik filmler DVD veya diğer görsel malzemelerle dünyanın her yerinde olmaya devam edecek” diyen Dilbaz bu tarz filmlerin asıl tehlikelisinin sanal ortamlarda olduğunu söylüyor.
Yıllar önce ilk ismi Artistik olan, sonra Sümer, Eski Emek gibi isimlerle anılan Rüya Sineması’nın değişiminden sonra Fırat Dilbaz da isim konusunda kararsız kalmış.Başta ‘Dream Cinema Club’ olarak karar vermişler ama daha sonra kolay hatırlanması açısından ‘Yeni Rüya Sineması’ isminde karar kılmışlar.Sinemaya gitmenin gittikçe daha fazla lüks bir hobi olmaya başladığı günümüzde, Yeni Rüya Sineması’ndaki bilet fiyatları da çok uygun: Öğrenci 5 TL, tam 7 TL.Yani Yeni Rüya Sineması gerçekten halka açıldı…
Fotoğraf: Muhsin Akgün
21.02.2009 tarihinde Radikal Cumartesi‘de yayımlanmıştır.