Yılın beklenen etkinliklerinden biri, 13 Ekim – 12 Aralık tarihleri arasında ilki gerçekleştirilecek İstanbul Tasarım Bienali. Bu kapsamda mayıs ayından beri İKSV tarafından hazırlanan bir gazete var hayatımızda, New City Reader. Bienalin sonuna kadar iki haftada bir yayımlanacak olan gazete, şehrin farklı noktalarına asılıyor ve dağıtılıyor.
Kent, mimari ve kamusal alana dair makalelerin bulunduğu gazeteyi her ay farklı bir editör hazırlıyor. Konuk editörlüğünü 2013 Lizbon Mimarlık Trienali Şef Küratörü Beatrice Galilee’nin üstlendiği New City Reader’ın 10 Ağustos tarihli Mektuplar / Letters başlıklı son sayısında, Orhan Pamuk, Joseph Kanon, Charles Jencks gibi isimlerin mektupları yayınlandı.
Eylül başında yayınlanacak 7. sayının başlığı Finans / Finance olarak belirlenmiş. Konuk editör koltuğunda ise Th-ey bulunuyor. Eylül ayı içerisindeki ikinci konu başlığı ise, Otomotiv / Automotive. Konuk editörlüğünü ise bu sefer bir kişi değil tasarım stüdyosu üstleniyor: Superpool. New City Reader’ın her sayısı bin adet basılıyor ve bazı kamusal alanlarda ücretsiz olarak dağıtılıyor. Toplamda ise 16 sayı olması planlanan gazetenin dijital versiyonuna şu adresten ulaşabilirsiniz: http://istanbuldesignbiennial.iksv.org/publications/?lang=tr
Orhan Pamuk’un, New City Reader’ın beşinci sayısındaki “Boğazın Suları Çekildiği Zaman” başlıklı İstanbul mektubundan bir bölüm:
BOĞAZ’IN SULARI ÇEKİLDİĞİ ZAMAN
“Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç.”
İbni Zerhani
Boğaz’ın sularının çekilmekte olduğunu farkettiniz mi? Sanmıyorum. Bayram şenliğine çıkmış çocukların keyfi ve heyecanıyla birbirimizi öldürdüğümüz bugünlerde hangimiz bir şey okuyup dünyadan haberdar oluyor ki? Köşe yazarlarımızı bile, dirsekleştiğimiz vapur iskelelerinde, kucak kucağa yuvarlandığımız otobüs sahanlıklarında, harflerin tir tir titrediği dolmuş koltuklarında yarım yamalak okuyoruz. Ben haberi bir Fransız jeoloji dergisinde okudum.
Karadeniz ısınıyor, Akdeniz soğuyormuş. Bu yüzden esneyerek yayılan deniz sahanlıklarının dibindeki muazzam mağaralara deniz suları boşalmaya, aynı tektonik kıpırdanmalar sonucu da Cebelitarık, Çanakkale ve İstanbul boğazlarının tabanı yukarı çıkmaya başlamış. Boğaz kıyısında konuştuğumuz son balıkçılardan biri, eskiden demirlemek için bir minare boyu zincir attığı sularda şimdi teknesinin karaya oturduğunu söyleyerek sordu: Başbakanımız bu konuyla ilgilenmiyor mu hiç?
Bilmiyorum. Bildiğim giderek artan bir hızla ilerlediği açıklanan bu gelişmenin yakın gelecekteki sonuçlarıdır. Besbelli, kısa bir zaman sonra, bir zamanlar ‘Boğaz’ dediğimiz o cennet yer, kara bir çamurla sıvalı kalyon leşlerinin, parlak dişlerini gösteren hayaletler gibi parladığı bir zifiri bataklığa dönüşecek. Sıcak bir yaz sonunda ise, bu bataklığın, küçük bir kasabayı sulayan alçakgönüllü bir derenin tabanı gibi yer yer kuruyup çamurlaşacağını, hatta binlerce geniş borudan şelâleler gibi gürül gürül akan lâğımların suladığı yamaçlarda otların ve papatyaların yeşereceğini tahmin etmek zor değil. Kız Kulesi’nin bir tepenin üstünde korkutucu gerçek bir kule gibi yükseleceği bu derin ve vahşi vadide yeni bir hayat başlayacak.
Bu yazı Vogue Türkiye, Eylül sayısında yayınlanmıştır.