Dünya üzerinde yaşananları acımasızca ortaya serdiği için bir tiyatro oyunu, bir filmden ya da bir şarkıdan daha çok etkiler beni. Hele konu toplumsal bir konuysa ve bir yaraya parmak basıyorsa, içiniz yanar, ciğeriniz sızlar, “Neden?” diye geçirirsiniz aklınızdan. Gül’e Ağıt, tam da söylediğim gibi iç acıtıyor, can yakıyor. Ardından farkındalık yaratıyor zihinde. Oyun sonunda nemlenen gözlerimle önce kendimi hikayeden koparmaya çalışıyorum. Daha sonra fark ediyorum ki, alkışlamaktan kızaran ellerimle aslında isyan ediyorum olanlara…
Gül, köyünde kendi halinde yaşayan, dergilerden gelinlik fotoğraflarını kesip onlara bir gün onlar gibi güzel bir gelin olmayı düşleyen hayat dolu bir genç kız. Gül’ün çok sevdiği çocukluk arkadaşı Keramet, taşındığı İstanbul’dan köye ziyarete geldiğinde eski günlerdeki gibi yıldızlara bakarak hayal kuruyorlar. Uzun uzun çocukluklarından konuşuyorlar, hatta yıldız kayınca el ele tutuşup dilek bile diliyorlar.
Mahallenin bir de delisi var, Deli Mahmut. Gül ona iyilik yapıp duruyor; sabah ekmek arası kavurma veriyor, onu mutlu ediyor. Herkes Deli Mahmut’a iyilik yapıyor tabi ama onlar dalga da geçiyor. Gül, Deli Mahmut’un herkesten daha akıllı olduğunun farkında. İki de ağabeyi var Gül’ün. Ortancası olan Ferit’le çok iyi anlaşıyor; sürekli şakalaşıyor, her şeylerini paylaşıyorlar.
Bu arada köyde fakirlik almış başını gidiyor. Karınlarını bile doğru düzgün doyuramıyorlar. Hayvanlar hasta, toprak verimsiz. Evin büyük oğlu ise İstanbul’a gidip, kendini sonra da ailesini kurtarma derdinde. Yıllar önce amcası gitmiş, bir şekilde orada tutunmuş diye istiyor. Ama babası izin vermiyor.
Gül’ün eniştesi Servet, Gül’ü birkaç kere sıkıştırıp taciz ediyor. Bu olayları kimseye anlatamıyor tabi Gül. Sadece Keramet biliyor olanları. Keramet “Bari annene anlat, birisi bilsin” diyor ama nafile.
Ve Gül bir gün köyün ağasının oğluyla nişanlanacağını öğreniyor. Dünya başına yıkılıyor. Yıllarca köyün “sidikli İsmail”i olarak bilinen çocukla nişanlanacak. Hiç istemiyor. Bu nişan olayını öğrenen enişte, Gül’ü bir yerde sıkıştırıp, ırzına geçiyor. Ertesi gün hem tecavüzün hem de nişanın şokunda olan Gül’ün artık yüzü hiç gülmüyor. Birkaç gün içinde Gül’ün miğdesi bulanmaya başlıyor. Çünkü Gül hamile kalıyor. Artık dayanamayarak herkesin evde olduğu bir akşam olanları bir bir anlatıyor ve bu yüzden hamile kaldığını söylüyor. Bu sefer de dünya, ailenin başına yıkılıyor.
Aile, enişte Servet’le gidip konuşuyor, Servet inkar ediyor. Hem de nasıl bir inkar, Gül’ün kendisini yoldan çıkardığını söyleyerek küçülüyor. Haber köye hızlı yayılıyor. Gül’ü hemen İstanbul’daki arkadaşı Keramet’in yanına gönderiyorlar. Köy biraz durulsun istiyorlar. Gül, İstanbul’da bebeğini dünyaya getiriyor. Hep o giymek istediği gelinliği giyip bebeğiyle fotoğraf çektiriyor. O kadar mutlu ki…
Bir gün Keramet’in babası, ağabeyinin kendisini almaya geleceğini söylüyor. Gül seviniyor, “demek ki beni affettiler artık” diyor. Ama ağabeyi geliyor, önce bir seviniyor Gül. Ama Ferit silahı Gül’ün alnına tutunca anlıyor Gül, “tahmin etmeliydim, nasıl affettiğinizi düşünebildim?” diyor. En sevdiği kardeşi, törelerine karşı gelmemek için çok sevdiği ablasını orada vuruyor.
Oyun vurucu, çok etkileyici. 2007 yılında tiyatroya yeni oyun yazarları kazandırma hedefiyle yola çıkan “Oyun Yaz” projesi kapsamında Deniz Altun önderliğinde yazıldı oyun. Başroldeki Elif Ürse, Gül’ü yaşayarak oynadı resmen. Tüm kadronun ellerine sağlık, harika bir iş çıkarmışlar.
Güldünya Tören, 2004 yılında uğradığı tecavüz sonrası hamile kaldığı için erkek kardeşleri tarafından öldürüldü. Güldünya’nın ardından şarkılar yapıldı, konserler verildi. Kayıtsız kalmak güçtü. Bu olay, bu kadar gözler önünde yaşandığı için can alıcı bir örnekti aslında. Kim bilir bilmediğimiz hayatlar kaç tane Güldünya’yı daha solduruyor, kim bilir…
Oyun bu sezon Bakırköy Belediye Tiyatroları Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde 24 Ekim ve 6, 21, 26 Kasım’da oynuyor. Mutlaka izleyin. Tel: 0212 414 96 47
“Gül’e Ağıt”
Yönetmen Mehmet Ergen
Dekor / Kostüm Ayçın Tar
Işık Önder Ay
Müzik Tolga Çebi
Dramaturg Ceren Ercan
Koreograf Maral Ceranoğlu
Dekor / Kostüm Ayçın Tar
Işık Önder Ay
Müzik Tolga Çebi
Dramaturg Ceren Ercan
Koreograf Maral Ceranoğlu
Gül Elif Ürse
Hacer, annesi Zeyno Eracar
Musa, babası Mert Asutay
İrfan, ağabeyi Ali Rıza Kubilay
Ferit, kardeşi Tugay Mercan
Deli Mahmut Tuncay Akpınar
Servet, kuzeninin kocası Doğacan Taşpınar
Amca, Servet’in kayınpederi / Ağa Levent Tülek
Keramet, Gül’ün çocukluk arkadaşı Yelda Baskın
Aleaddin Hoca, Keramet’in babası / Şıh Aytekin Özen
İsmail, Ağa’nın yanaşması / Baytar Ercan Koçak
Hacer, annesi Zeyno Eracar
Musa, babası Mert Asutay
İrfan, ağabeyi Ali Rıza Kubilay
Ferit, kardeşi Tugay Mercan
Deli Mahmut Tuncay Akpınar
Servet, kuzeninin kocası Doğacan Taşpınar
Amca, Servet’in kayınpederi / Ağa Levent Tülek
Keramet, Gül’ün çocukluk arkadaşı Yelda Baskın
Aleaddin Hoca, Keramet’in babası / Şıh Aytekin Özen
İsmail, Ağa’nın yanaşması / Baytar Ercan Koçak