Sıfırnoktaiki’nin yeni sezon oyunlarından ‘AuT’, futbol etrafında dönen gerçek bir aşk hikayesini anlatıyor. Oyunun başrollerindeki Erkan Kolçak Köstendil, Ferit Kaya ve Taner Ölmez’in başarılı oyunculukları dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz sezon yenilikçi oyunlarıyla sıkça söz ettik Sıfırnoktaiki’den. Bu sezon yine çok iddialı oyunlarla geldiklerinin müjdesini verelim. Yeni sezon oyunlarından olan AuT, isminden de anlaşılacağı üzere, futbol temelli bir oyun. Temelinde futbol var fakat aslında çok başka bir dünya anlatılıyor oyunda. Oyunun provalarını izlemeye gittiğimde, ekip çok eğleniyordu.
Usulca bir sandalyeye yerleştim ve onları izlemeye başladım. Alper Kul ve Özgür Özgülgün’ün yazdığı oyunu Eyüp Emre Uçaray yönetiyor. Yardımcı yönetmenliğini Heves Duygu Tüzün yapıyor ve sahnenin yıldızları ise; Ferit Kaya, Erkan Kolçak Köstendil, Taner Ölmez, İhsan Ceylan, Sinan Arslan, Barış Gönenen, Volkan Çolpan, Eren Dinler ve İncinur Daşdemir. Oyunun yönetmen ve başrol oyuncularıyla çok detaya girmeden, AuT’u konuştuk.
Oyunun başrolü Jaws’a göre nasıl bir hikaye bu?
Erkan Kolçak Köstendil: Çok büyük bir aşk hikayesi. İnsanın bir şeye aşırı derecede aşkla, tutkuyla bağlı olduğu zaman neler yapabileceğini ve bu aşka sahip olan insanların nasıl kullanıldığını anlatan bir oyun. Bu aşk futbol, takım, renk aşkı ama futboldan öte bir aşk hikayesi var bence.
Ferit Kaya: Bir kaçırma hikayesi. Bir kaleci bir gol yiyor. Yönetim de, -onların diliyle- kalemi kırıyor. Benim oynadığım karakterin adı Sarı. Bir oluşum ve belirli bir hiyerarşi var tribünde.
“Futbol, 80’lerden sonra insanların tek tutkusu haline geldi”
Jaws nasıl bir karakter?
Köstendil: Takımına tutkuyla bağlı bir karakter. Ve bazı inandığı şeyler var, o inandığı şeyler oyun boyunca kırıldıkça değişiyor.
Futbol nasıl böyle bir aşka dönüştü sizce?
Köstendil: 80’lerden sonra siyasi kimliklerini bir yere bırakmak zorunda kalan insanların futbol tek tutkusu haline geldi. Bu sevginin, bu aşkın nasıl paraya dönüşebileceği ile ilgili bazı insanların, bu aşkı nasıl kullandıklarını anlatan bir hikaye. Bu karakterler aslında mağdur olan karakter.
Oyunun rast geldiği dönem olarak ne düşünüyorsunuz?
Köstendil: Biz oyunu okuma provası yapmaya geldik, 3. okumadan sonra 4. gün provaya gelmeden önce sabah şike mevzuları patladı. Oyuna başlarken, ‘Acaba doğru bir iş mi yapıyorum?’ dersin, ben 4. okuma provasına koşarak geldiğimi hatırlıyorum. 2 sene önce yazılmış bir oyun, sonra revize edilmiş. O yüzden tam üstüne denk geldi diyebiliriz.
“Hayatta birlik olmak, bir yere ait olmak istiyoruz”
Şike olaylarından sonra oyundan bir çıkarma ya da oyuna bir ekleme yaptınız mı?
Eyüp Emre Uçaray: Yok hayır. Futbol çok büyük bir motif oyunu, taraftar olmak çok motif. Ama bakarsanız insanların hayattaki hikayesine dair çok genel bir şeyden bahsediyor. Hayatta birlik olmak istiyoruz, bir yere ait olmak istiyoruz. Bu zaman zaman din oluyor, sol örgüt oluyor. Ama bir şekilde benlikten egodan sıyrılıp, bir yere ait hissetmek, bir yere dahil yaşamak, üzülmek sevinmek istiyoruz. Biraz da bunun hikayesi. O yüzden oyunun içerisinde çok olaylar var. Daha çok Jaws karakterinin çocukluğunda aldığı bir psikolojik darbe sonucunda, taraftarlıkla birlikte kendine bir aile keşfediyor, sonra onu nasıl kaybettiğini anlatan bir hikaye. Bu bir mafya hikayesi değil. Aşk var, korku var. Bunu çok sert yapıyorlar; küfür, şiddet, çok sert bir ilişki. Biraz da erkek dünyası olduğu için olabilir. Ama baktığınızda çok naif bir dünya aslında.
Ben hiçbir zaman anlayamadım o fanatizmi. Oyundan sonra anlıyor muyuz peki?
Uçaray: Biraz içine girmeye çalıştık. Gerçekten ister istemez, en azından nasıl bir yerde aşk olduğunu görebiliyoruz.
Oyundan çıkınca ne hissedecek insanlar?
Uçaray: Kalplerinde bir şey hissetsinler istiyorum. Jaws karakteri çok arada bırakıyor insanı. Ne ona kızabiliyorum, ne onun için üzülebiliyorum.
Neden ismi Aut?
Uçaray: Aut olmasının sebebi, buradaki karakterler biraz kendilerini aut olarak nitelendiriyorlar. ‘Bu da mı gol değil!’ gibiler.
Kaya: Hayatları hep aut olmuş, hiç gol olmamış.
Bu yazı Touch İstanbul dergisinin Eylül 2011 sayısından yayınlanmıştır.