6. yaşını dolduran Barışarock bu yıl da gerçekleşerek Türkiye’nin en uzun süreli rock festivali olma özelliğini kazandı. Anti-ticari festival olarak kendini ispatlayan festival, artık bu yıldan itibaren soluklanmak istiyor.
Taksim’den kalkan otobüslere binip Sarıyer’e gitmeyi göze alan herkes bence festivalde iki gün konaklamalıydı. Çünkü tüm etkinlikleri izlemek için tam gün orada olunması gerekliydi ve o kadar yolun da hakkı verilmeliydi. İlk gün öğleden sonra festival alanına ulaştığımız için önce alanı turladık. O kadar çok stant ve konuşulması gereken mevzu vardı ki, hangi birine yoğunlaşacağımızı şaşırdık. Eşyalarımızı çadıra bıraktıktan sonra önce Genç-Sen standındaydık. Konuşmalar yapılıyor, sloganlar atılıyordu. Zaten slogan atılmayan, halay çekilmeyen bir an yoktu desem yeridir.
6. yaşını dolduran Barışarock bu yıl da gerçekleşerek Türkiye’nin en uzun süreli rock festivali olma özelliğini kazandı. Anti-ticari festival olarak kendini ispatlayan festival, artık bu yıldan itibaren soluklanmak istiyor. Üzüldük ama hak da verdik. Bir karşı festival olarak doğan Barışarock başta Rock’n Coke’a karşıydı ama asıl mesele o değildi bence. Barışarock dünyadaki olumsuz hislere, hareketlere ve gidişata karşıydı; savaşa, ırkçılığa, milliyetçiliğe, cinsel ayrımcılığa, işgale, küresel ısınmaya… İşte düşünün ki tüm bu saydıklarıma dair birçok STK, dernek gibi topluluklar aynı sesi duyurmak için orada toplanmış, bıkmadan usanmadan bir şeylerin daha iyi algılanması adına çalışmalar yapıyorlardı.
Festival programı her yıl olduğu gibi dopdoluydu. Fakat en büyük sorun etkinliklerin ve iki sahnenin de aynı anda programlar gerçekleştiriyor olmasıydı. Tercihimizi ağırlıklı olarak stantlardaki etkinliklerden yana kullandık, iyi de yaptık. Çünkü bana göre Barışarock aslında bir müzik festivali değildi, zaten konserlerin de bu yüzden pek ilgi gördüğünü söyleyemeyeceğim. Konser programında bir isim vardı ki, zamanlama olarak barış için yapılan festivale, işgale uğramış bir ülkeden gelmişlerdi: Gürcistan’ın tanınmış gruplarından Heavy Cross. İlk akşam verdikleri konserde barış festivalinde olduklarını ama ülkelerinde savaş olduğu için çok üzgün olduklarını söylerken, gözleri doldu. Önce Gürcüce ağıt seslendirdiler, sonrasındaki performansları ise görülmeye değerdi. Festivalin belki de bana göre izlenilmesi gereken gruplarından Gevende ise yine müziğini icra ederken dinleyiciyi mest etti.
Festivalin en çok ilgi gören stantlarından biri “Herkes farklı, herkes eşit” sloganıyla yola çıkan Yaşayan Kütüphane’ydi. Başka festivallerde de yer alan kütüphane, Türk toplumunda önyargıyla bakılan transseksüel, barmaid, şizofren, Kürt, HIV+ gibi insanları yine insanlarla buluşturdu. Kayıt oluyorsunuz, önyargılı olduğunuz kitapla yani insanla konuşuyorsunuz. Biz bir transseksüelle konuştuk, önyargılı değildik ama onu daha da iyi anladık.
Benim bu festivalde ilk kez duyduğum Başka Kültür Evi’nin etkinlikleri ise en çok rağbet görenlerdendi. Doğaçlama tiyatro oyuncuları inanılmaz iyilerdi ve katılımcıların gerçekten keyifli vakit geçirmelerini sağladılar. Ben de kahkahalarla gülenlerden biriydim. Pazar günü akşamüstü doğaçlama tiyatroyu duymamızı sağlayan Mahşer-i Cümbüş’ün tiyatro atölyesine katıldık, eğlendik, azıcık da olsa doğaçlama tiyatronun inceliklerini kaptık.
Hint Kültür Merkezi standı ise bir meditasyon şarkısı ile şenleniyordu. Katıldık, tefler ziller çaldık, hakikaten kendimize geldik. Belki de saatlerce aynı kelimeleri tekrarladık, o pozitif enerji yayıldıkça yayıldı.
Bir Barışarock daha böyle geçti. Yeni bir şeyler yaratmak amacıyla festivale bu yıl ara verildi ve heyecanlı bekleyiş başladı.
Festivalden kısa notlar:
– Bu yıl 40 bin kişi Barışarock’taydı.
– Tuvaletler halka 50 Ykr, basına bedavaydı.
– Lambdaistanbul’un kapatılmasını protesto eden yürüyüş en kalabalıklarından biriydi.
– Barışarock gönüllüleri çöpleri şarkı söyleyerek ve kendilerini alkışlayarak topladı.
– Yemek stantları o kadar çeşitliydi ki, karar vermekte zorlandık.
– Savaşa Hayır sempozyumunda konuşan Pelin Batu, insanlık tarihine bakıldığında savaşlardan oluştuğunu söylerken, “Belki de bulunduğumuz bu ormanda 500 yıl önce de savaş karşıtı konuşmalar yapılmış olabilir” diyerek olaya esprili bir açıdan yaklaşmaya çalıştı.
Yazı 19.08.2008 tarihinde RadikalGenç’te yayımlanmıştır.
http://www.radikal.com.tr/radikalgenc/barisarocka-bir-mola-894502/