Oyunlar bir zamanların nahif halinden çıkıp tehlike arz eder hale gibi algılansa da bilinçli, doğru oyunları oynamak hala hayal dünyasına ve hayata sirayet ediyor. Oyun oynamak ne zaman bağımlılık haline getirir, OYUNDER’den Tansu Kendirli ile konuştuk.
Montaigne, “Çocukların oynadıkları oyunlara oyun demek zordur. Çocuklar hiçbir zaman oyun oynarkenki kadar ciddi değildirler” demiş. Montaigne bu sözü söylediğinde, çocukların sadece oyuncakları ve muhtemelen oyuncak diye uydurduğu ‘şeyler’i vardı. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen çocukların oyun oynama ciddiyetinde bir değişiklik olmadı. Oyun oynarken; eğleniyorlar ama bir yandan da dünyanın en önemli işini yapıyor gibiler.
Oyun mekanı değişse de çocukların, çocukluğun ‘oyun oynama’ ihtiyacı hiçbir zaman yok olmayacak. Evcilik, sokakta top oynama, ip atlama vardı; hava kararınca eve girmek istememek ve “Anne, biraz daha” cümlesi vardı bizim zamanımızda. Çocukluğun en güzel, en eğlenceli ve hayal gücünün sonsuz olduğu zamanlardı. Şimdi de cümle aynı “Anne, 10 dakika daha”, ama çoğunlukla çocuklar bunu evde, bilgisayar başında söylüyor.
Oyun oynama mevzusu ne zaman bir bağımlılık haline geliyor, oyun oynamanın çocuk üzerindeki etkileri neler, günümüz teknolojisi ‘oyun’ kavramını nasıl değiştiriyor; OYUNDER Başkanı Tansu Kendirli’ye sorduk. Kendirli, her şeyden önce oyun bağımlılığını şöyle tanımlıyor: “Bir etken unsurun ruh ve/ veya fiziksel sağlığı olumsuz etkilemesine karşın kullanımına devam edilmesi. Bu noktada önemli olan irade ile o eylemi yapıp yapmamaya karar verme gücü olarak ortaya çıkar. Bağımlılık olarak tanımlamaya yol açan neden ise bağımlı olunan etken unsurun, kişinin düşünce ve davranışlarını kontrol etmesidir yani kişi etken unsuru değil etken unsur kişiyi yönetir.”
Haberin devamını buradan okuyabilirsiniz.
Haber fotoğrafı Sabri Tuzcu‘ya aittir.